20 Ağustos 2017 00:45

Gümrük Birliği: Kim kârlı kim zararlı?

Yücel Özdemir, Türkiye ile AB arasında imzalanan Gümrük Birliği anlaşmasının yenilenmemesinden hangi tarafın zararlı çıkacağını ele aldı.

Paylaş

Yücel ÖZDEMİR
Köln

Almanya Başbakanı Angela Merkel’in, Türkiye’deki insan hakları ihlallerine ve Alman vatandaşlarının keyfi şekilde tutuklanmasına tepki göstererek Türkiye ile AB arasında yaklaşık 21 yıl önce imzalanan Gümrük Birliği anlaşmasının yenilenmeyeceğini açıklamasına Türkiye’den değişik tepkiler geldi ve bunlar Alman basınında da yer buldu.

Hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Sözcüsü İbrahim Kalın hem de AB Bakanı Ömer Çelik, Merkel’in açıklamasına “AB’ye bir AB ülkesi talimat vermemelidir” diyerek, Almanya’nın tek başına AB adına kararı vermesinin kabul edilemeyeceğini ifade ettiler. Özellikle AB Bakanı Çelik’in açıklaması, sanki AB’nin yapısını, karar mekanizmasını, oylama biçimini hiç bilmeyen bir siyasetçi gibi görünmesine yol açtı.

ALMANYA, BELİRLEYİCİ ÜLKE KONUMUNDA

AB’deki gelişmeleri yakından izleyen herkes, Almanya’nın hızla ve her alanda belirleyeci ülke olduğunu, bu nedenle Almanya’nın istemediği bir kararın alınmayacağını biliyor. Yine Almanya’nın istediği bir çok uygulamanın da kısa zamanda karara dönüştüğünü de...

Bu nedenle, Merkel’in yapmış olduğu açıklamanın AB’de karşılık bulacağı, dolayısıyla 31 Aralık 1995’te yürürlüğe giren Gümrük Birliği anlaşmasının kısa zamanda güncellenmeyeceği görülüyor. 

Kaldı ki; bunu isteyen sadece Almanya da değil. Türkiye’deki hak ihlalleri, tutuklamalar nedeniyle bugün hiçbir Avrupa ülkesi ya da AB kurumu, Merkel’e itiraz ederek Gümrük Birliğinin acil şekilde güncellenmesini talep etmiyor.

Bunun sorumlusu elbette Türkiye’yi bu kadar yalnızlaştırandır.

ALMANYA CİDDİ BİR ADIM ATTI

Gümrük Birliğinin güncellenmemesi talebi, otoriter Erdoğan rejiminin AB ve Almanya’ya yönelik politikasını değiştirmeyi amaçlıyor ve ciddi bir adım. Erdoğan ve ekibinin, sadece sert siyasi mesajlarla geri adım atmayacağını nihayet gören Almanya, Temmuz ortasında Alman şirketlerin Türkiye’deki yatırımlarına devlet güvencesi (Hermesbügschaft) verilmeyeceğini ilan etmesi ve Alman vatandaşlarına Türkiye’ye seyahat kriterlerini değiştirmesi üzerine, AKP Hükümeti hemen geri adım atarak, 680 Alman şirketiyle ilgili Interpol’e yaptığı başvuruyu geri çekmişti. Bununla da kalınmadı, hemen Alman/AB yatırımlarının Türkiye’de kalması için toplantılar ve açıklamalar yapıldı.

TEK ADAM REJİMİNİN ZAYIF HALKASI EKONOMİ

Bu gelişmeler, tek adam rejimimin en zayıf halkasının ekonomi ve yurt dışından gelecek para olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu nedenle, Erdoğan ve partisi, AB ile Gümrük Birliği müzakerelerinin yenilenerek Avrupa’ya daha fazla mal satarak, ekonomik sorunların üstesinden gelebileceğini umuyordu.

Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi, AB ile yapılan ve 18 Mart 2016’da yürürlüğe giren Mülteci Anlaşması’nın da önemli ayaklarından biriydi. O zaman mülteci akınını durdurmaya kararlı olan Merkel, Erdoğan’dan gelen bu isteği kabul etmiş ve AB’ye de öyle kabul ettirmişti.

ERDOĞAN’IN GÜNCELLEME PLANI TUTMADI

Bugün “güncelleme” yapılması istenen Gümrük Birliği anlaşmasında asıl olarak AB ile Türkiye arasında gümrüksüz mal ve hizmetlerin kapsamının genişletilmesi hedefleniyor. Uygulamada olan anlaşma bütün mallar için geçerli değil. Her ne kadar anlaşmanın yürürlüğe girmesinden bu yana Türkiye’nin AB’ye ihracatı dört katına çıksa da, birçok mal halen gümrük verilerine takılıyor. Mevcut Gümrük Birliği sadece sanayi ürünlerini kapsıyor. Tarım ürünleri bu anlaşmanın kapsamında yer almıyor.

Türkiye’nin istediği yönde bir güncellemenin olması durumunda tarım, hizmetler, sanayi ve kamu alımları alanlarını kapsayacak ve AB’nin üçüncü ülkelerle imzalayacağı serbest ticaret anlaşmalarında Türkiye’nin mağdur olmasının önüne geçilmesi hedefleniyordu. Bu elbette Erdoğan rejimi için ekonomik olarak derin bir nefes alma anlamına geliyordu. Ancak Merkel’in atmış olduğu hamle şimdilik bu hesapları bozmuş görünüyor.

AB, ALMANYA VE TÜRKİYE ARASINDA TİCARET

Yaşananlar herşeye rağmen ekonomik ilişkilerin tamamen duracağı, yatırımların yapılmayacağı anlamına gelmiyor. Zira, Türkiye AB’nin, AB de Türkiye’nin en önemli ticari ortaklarının başında geliyor.

Alman Parlamentosunun aralık 2016’da. AB-Türkiye Gümrük Birliği konusunda milletvekillerini bilgilendirmek için hazırlamış olduğu bir broşürde en güncel verileriyle ekonomik ilişkiler ortaya konuluyor.

Broşür şu tespitle başlıyor: “AB Türkiye’nin en önemli ticari partneri, Türkiye ise AB’nin altıncı büyük ticaret partneri. Türkiye, 2015’te Almanya’nın ithalat yaptığı ülkeler sıralamasında 17. (14.5 milyar avro), ihracat yaptığı ülkeler sıralamasında ise 14. (22.4 milyar avro)”.

Aynı broşürde, Türkiye ile Gümrük Birliğinin bundan sonra nasıl devam etmesi gerektiğine dair dört senaryo üzerinde duruluyor. 

Serbest ticaret anlaşmasının imzalanması da senaryolar arasında yer alıyor. Ancak, Türkiye’deki siyasi gelişmelere bakılırsa, birinci senaryo olarak ifade edilen Gümrük Birliğinin olduğu gibi devam etmesi en güçlü olasılık görülüyor.

AB OLMADAN TÜRKİYE EKONOMİSİ AYAKTA KALABİLİR Mİ?

Grafikler ve rakamlar, AB ve Almanya olmadan Türk ekonomisinin ayakta durmasının mümkün olmadığını gösteriyor. 

Türkiye’nin dış ticaretinin yüzde 70’i AB ile (ocak-eylül 2016). 2002-2015 yılları arasında Türkiye’de yapılan doğrudan yatırımların yüzde 69’u AB ülkelerinden. 2014 ile 2015 arasında yapılan bir kıyaslamaya göre doğrudan yatırımlar bir yıl içinde yüzde 36 azalmış.

Türkiye-Almanya arasındaki ticarette en dikkat çekici olan ise alınan ve satılan mallar. Almanya’dan Türkiye’ye satılan ilk beş ürün söyle: Otomobil, otomobil parçaları, havacılık araçları (uçak, helikopter), benzinli ve dizel motorlar, motor parçaları (2015).

Görüldüğü gibi hepsi taşıma araçları ve motorla ilgili.

Türkiye’den Almanya’ya satılan ilk beş ürün ise şöyle: Motor parçaları, otomobil parçaları, tişört ve atlet, otomobil, hazır meyve ve fındık.

Türkiye’den Almanya’ya en çok satılanlar arasında yer alan motor parçaları, araç parçaları ve otomobiller büyük olasılıkla Alman tekelleri tarafından Türkiye’de ucuza mal edilip Almanya’ya getirilen ürünlerdir.

Bu durumda Türkiye’nin en çok sattıkları tişört, atlet, hazır meyve ve fındıktan ibaret görülüyor. 

Bu nedenle mevcut haliyle Gümrük Birliğinden asıl kazananın AB, kaybedenin ise Türkiye olduğu bir kez daha görülüyor.

ÖNCEKİ HABER

Tutuklu gazetecilere Avrupa Yazarlar Birliği'nden destek

SONRAKİ HABER

IŞİD mağduru baba: Suriye’ye girmek için kurban mı seçildik?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa