09 Ağustos 2017 00:48

12 Eylül, Rabıta ve Ensar

Hüseyin Esentürk, Milli Eğitim Bakanlığının Ensar Vakfı, Birlik Vakfı ve İlim Yayma Cemiyeti ile yaptığı ortak protokolü yazdı.

Paylaş

Hüseyin ESENTÜRK

12 Eylül faşist darbecilerinin darbeye gerekçe gösterdikleri olaylardan bir tanesi de “Konya mitingi” ya da Konya’da yapılan “Kudüs mitingi” idi. O mitingle ilgili olarak bir şeriatçı kalkışmadan söz edecekler ve ‘Ülkeyi şeriatçılardan da kurtardık’ diyeceklerdi.

Daha sonra şeriatçılarla can ciğer kuzu sarması oldular. Gözaltına alınan 650 bin kişi içinde kaç tane şeriatçı var diye sorsanız cevabım 100 kişiyi geçmez şeklindedir. Genelkurmayın gizli evrakları içinde bile bu sayı 30 civarındadır. Hatta Genelkurmay evraklarında her cezaevine bir veya birden fazla imam atanması teklif edilmiş ve kabul edilmişti. Yattığım cezaevlerinde imamlarla çok karşı karşıya geldim. İlim ve irfandan yoksun şeriatçılar bize ilim irfan öğretmek için gönderilmişlerdi. Bize anlatmaya çalıştıkları Yahudi düşmanlığı, Ermeni düşmanlığı, Hıristiyan düşmanlığı, kadın düşmanlığı ve birçok hurafeydi. Hatırlıyorum Malatya Cezaevinden kovmuş ve bir daha gelmemesini söylemiştik. Sonra da gelemedi zaten.

Daha sonrasını hatırlayalım. Faşist Kenan Evren’in meydanlarda Kur’an’dan alıntılar yaptığını, kendisinin bile hoca çocuğu olduğunu, din derslerini zorunlu hale getirdiğini, imam hatiplerin çok yoğun bir şekilde çoğaltıldığını, imam hatip mezunlarının milli eğitimde ve birçok kurumda yöneticilik görevlerine atandığını hatırlayın.

Şeriatçı “Rabıta” örgütünden mali kaynak sağladığını, bu kaynakla bugünkü şeriatçı kadroların yetiştirildiğini, yurt içinde ve yurt dışında rabıtadan gelen kaynaklarla şeriatçı altyapının oluşturulduğunu hatırlayın. Şeriatçı kadroların bugün işbaşına gelmesinin ana nedenlerinden birisi 12 Eylül faşist darbesi olduğunu ne çabuk unuttunuz.

Hatırlıyorum faşist Kenan Evren’in yurt gezilerindeki konuşmalarına karşılık bir devrimci örgütün cevabi bildirisinden “Zonguldak’ta işçi çocuğu, Ankara’da memur çocuğu, Konya’da hoca çocuğu olduğunu söylüyorsun. Biz senin ne çocuğu olduğunu biliyoruz” bir pasaj hatırlıyorum. Gerçekten de ne çocuğu olduğu Washington’dan “Bizim çocuklar başardı” diye ilan edilmişti.

O zaman da eğitim şeriatçılara teslim edilmişti, bugün de öyle. O günler ve sonrasını yine aynı kaynaktan beslenen Turgut Özal ile birlikte dizayn etmişlerdi. O zaman da şeriatçılar korunup kollanıyor ve ülkenin geleceği teslim ediliyordu. Bugün de.

Milli Eğitim Bakanlığı ve Ensar Vakfı, Birlik Vakfı ve İlim Yayma Cemiyeti ile yapılan üç protokolü bir inceleyin lütfen. 12 Eylül’ün ayak izlerini görürsünüz.

Hatta çocuk tecavüzleri ile gündeme gelen Ensar Vakfına nasıl ayrıcalıklar tanındığını görün. Ensar Vakfı süresiz olarak milli eğitim bünyesine katılıyor. Eğer vakıf istemezse protokol sona erdirilemiyor. 

Milli eğitimin yapması gereken sosyal, sanatsal, kültürel, sportif, bilimsel, teknolojik etkinlik ve seminerler, proje çalışmaları, yarışmalar ve teknik kurslar bu üç şeriatçı vakıf ve cemiyete devrediliyor. Üstelik parasını da devlet ödüyor. Konu bu kadarla da sınırlı değil. Öyle bir protokol yapmışlar ki sınırı yok, ucu açık.

Bundan sonra müfredatı bile bu şeriatçı vakıf ve cemiyetler belirleyecek. İstedikleri her şey veriliyor. Para, liyakat, arsa, devletin tüm imkanları arkalarında olacak. Sonra “Ne istediler de vermedik” sözünü söyleyebilmek için.

12 Eylül AKP eliyle sürüyor diyoruz. Hem de yeniden tahkim edilerek. Daha dün bir cemaatin darbe girişiminde bulunduğu ülkemizde yeni cemaatlerin önünün açılması, geleceğimizin onların “şefkatli kollarına” bırakılması, darbe ve darbecilik konusuna, darbe ve şeriat konusuna tekrar dikkatlerin çekilmesi gerektiği inancı uyandırıyor. 

CNN’de izlediğim itirafın ete kemiğe bürünmüş halidir bu. Onlar yeni bir şeriatçı devlet kuruyor.

ÖNCEKİ HABER

Gökalp: Hekimlik faaliyeti ve barış talebi suç değildir!

SONRAKİ HABER

Türkiye madenlerine Sovyetler’den bakmak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...