29 Nisan 2017 00:09

Son kaleler için birlikte mücadele!

'Kıdem tazminatı hakkı ve fon tartışmaları' dosyamızın son gününde sendikaların tutumunu, mevcut sistemde sorunun çözüm yollarını mercek altına aldık.

Paylaş

Hazırlayan
Onur BAKIR

İşçinin kıdem tazminatı hakkı, kamu emekçisinin iş güvencesi tehlikede! Sermaye kendi talepleri doğrultusunda bir fon sistemi için bastırırken, sendikal alanda ortak ve net bir duruş yok. Tam da bu noktada sendikalı sendikasız tüm işçileri ve tüm kamu emekçilerini kapsayacak ortak ve birleşik bir mücadele hattına ihtiyaç var. Son kaleyi birlikte savunmaktan başka çıkar yol görünmüyor! 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, kıdem tazminatı fonu konusunda yüzde 70 mutabakat sağlandığı an tasarıyı Meclise sunacaklarını açıkladı. Geçtiğimiz hafta da işçi ve işveren sendikaları ile çalışmalara başlayacaklarını duyurdu. Kıdem tazminatı daha önce de Üçlü Danışma Kurulu ve Çalışma Meclisi gibi yerlerde gündem olmuş ancak hükümet istediği sonucu alamamıştı. Ancak bu sefer, belli ölçüde “mutabakat” sağlandığı takdirde yasama sürecini başlatmayı hedefliyor. Peki, taraflar ne diyor?

SERMAYEDEN ŞERHLİ DESTEK 

Sermaye cephesinin asıl derdi, kıdem tazminatı hakkının tırpanlanması ve patronların daha kolay işçi çıkarmalarını sağlayacak bir düzenlemeye gidilmesi. Dolayısıyla sermaye, ister fon aracılığıyla ister başka bir yolla kıdem tazminatının küçültülmesini talep ediyor. Ancak sermayenin fon sistemine ilişkin bazı itirazları da var. Sermaye, iş sözleşmesinin işçinin kıdem tazminatına hak kazanamadığı koşullarda sona ermesi halinde, fona yatırmış oldukları tutarın iadesini istiyor. Öte yandan sermaye “30 gün” kuralının sürdürülmesine karşı çıkıyor. Ancak devlet desteği verilmesi ve kıdem tazminatı maliyetinin esaslı ölçüde düşürülmesi halinde sermayenin bu itirazını geri çekmesi muhtemel görünüyor. Son kertede sermaye, kıdem tazminatı maliyetini aşağı çekecek, işten çıkarmaları ucuzlatacak ve kolaylaştıracak, kıdem tazminatına hak kazanma bakımından ise mevcut koşulları koruyacak bir fon sistemini desteklemeye hazır. 

SENDİKALAR PARÇALI BULUTLU 

Kıdem tazminatı konusunda sendikaların parçalı bulutlu bir seyir izlediğini söylemek mümkün. DİSK, kıdem tazminatı konusunda en net tutuma sahip olan konfederasyon; Fon sistemini ve mevcut hakları geriye götürecek bir düzenlemeyi hiçbir şekilde kabul etmeyeceğini söylüyor. 

Türk-İş’te ise işler biraz karışık. Türk-İş Genel Kurulunda alınan “Kıdem tazminatına dokunulması genel grev nedenidir” kararı yürürlükte olsa da Genel Başkan Ergün Atalay’ın bir çok açıklaması fona açık kapı bırakıyor. “30 gün olursa, Hazine garantisi olursa, herkes istifade ederse, almayanlar da alırsa biz bunu konuşuruz” diyen Atalay, fon pazarlığına hazır olduğunu gösteriyor. 

Hak-İş ise başından beri kıdem tazminatı fonunu destekliyor ancak kendi önerdikleri fon modelinin esas alınmasını istiyor. Sonuçta sendikal cephede, kıdem tazminatı fonuna açıkça karşı çıkan ve fonu açıkça destekleyen birer konfederasyon ve fon pazarlığına göz kırpan bir konfederasyon var. 

MUTABAKAT SAĞLANAMAZSA NE OLACAK?

Tablo özetle bu şekilde. Önümüzdeki günlerde Hükümetin, hem sermayenin taleplerine yanıt verecek hem de sendikal alanda Hak-İş’in yanına Türk-İş’i de çekecek bir formül arayışına girmesi kuvvetle muhtemel. Bu noktada Hükümet her iki taraftan da belli tavizler isteyerek yol almaya çalışacak. Peki, mutabakat sağlanamazsa ne olacak? 

Benzer durumlarda ne olduysa, o olacak! Örneğin kiralık işçilik konusunda, DİSK ve Türk-İş’in açık, Hak-İş’in mahcup muhalefetine rağmen, AKP Hükümeti sermayeye verdiği sözü tuttu ve kiralık işçiliği Meclisten geçirdi. Dolayısıyla kıdem tazminatı ile ilgili geçmiş tartışmalara bakıp “Nasıl olsa mutabakat sağlanamaz” kolaycılığına düşmemek gerekiyor. Bu sefer iş başka! 

ÖRGÜTSÜZ MİLYONLAR TARTIŞMANIN NERESİNDE?

2017 Ocak istatistiklerine göre Türkiye’de sigortalı işçilerin yüzde 12,2’si sendikalı. Kayıt dışı çalıştırılan 3,5 milyon işçi de dahil edildiğinde sendikaların işçileri temsil oranı yüzde 10’a düşüyor. Peki, 15 milyon sendikasız işçi bu tartışmanın neresinde duruyor? Hükümet, DİSK’in muhalefetine rağmen Türk-İş ve Hak-İş’i fonda ortaklaştırdığı takdirde 15 milyon işçinin de onayını almış mı olacak? Şüphesiz hayır! 

Tam da bu noktada sendikalı sendikasız tüm işçilerin dâhil olacağı bir sürece ihtiyaç var. Türk-İş ve Hak-İş’in üst yönetimi ne derse desin tabandaki üyeleri, kıdem tazminatı hakkını koruma mücadelesine çekecek, sendikasız işçileri de bu mücadeleye ortak edecek bir hat, artık bir seçenek değil zorunluluk halini almış durumda. 

KIDEM TAZMİNATI VE KAMU EMEKÇİSİNİN GÜVENCESİ

AKP, iktidara geldiği günden bugüne, “emeğe saldırı, sermayeye hizmet” programını büyük ölçüde yaşama geçirdi. Özelleştirmeler büyük ölçüde tamamlandı. Sağlık ve sosyal güvenliğin dönüşümünde önemli yol kat edildi. Çalışma yaşamanın esnekleştirilmesi, işçilerin hak ve güvencelerinin tırpanlanması yolunda büyük adımlar atıldı. Kiralık işçiliğin yasalaştırılması bu zincirin son halkasıydı. Sendikal hakların hem kısıtlanması hem de kullanılmasının engellenmesi noktasında AKP başarılı bir performans ortaya koydu. 

Geldiğimiz noktada AKP’nin 15 yıldır dilinden düşürmediği ancak yaşama geçiremediği iki esaslı hedef kaldı. Kıdem tazminatı fonunu kurmak ve kamu emekçilerinin güvencesini yok etmek. Referandum sonrasında her iki konuda da düğmeye basan AKP, bir yandan fon hazırlıklarını sürdürürken bir yandan da KHK’ler ile fiilen başlattığı bir süreci tamamlamayı, kamu personel rejimini dönüştürmeyi amaçlıyor. 

İŞÇİ MEMUR EL ELE

Özelleştirmelerin, kamunun, sağlık ve sosyal güvenliğin dönüşümünün en çok gündemde olduğu 2000’li yılların ortalarında hemen her eylemde atılan bir slogan vardı: İşçi memur el ele, genel greve! 

O gün yeterince el ele tutuşamadığımız, toplumun geniş emekçi kesimlerini, kadınları, gençleri yeterince mücadeleye çekemediğimiz için son yıllarda ağır kayıplar verdik. 

Bu sefer daha güçlü birleşelim ve bu saldırıya birlikte dur diyelim. Yalnızca mevcut haklarımızı korumak için değil, işsizliğe, yoksulluğa, güvencesizliğe karşı taleplerimizi ve özlemlerimizi de daha yüksek perdeden dile getirmek için, kaybettiğimiz ne varsa hepsini daha da fazlasıyla kazanmak için birleşelim. 

Çünkü “mutlu bir hayat filizlenir kavganın ufuklarından.”

Yolumuz açık, 1 Mayısımız kutlu olsun!

KENDİ İŞTEN AYRILAN İŞÇİ KIDEM TAZMİNATI ALAMIYOR MU?

Hükümet ve sendikalardaki ve medyadaki destekçilerinin fon sistemini pazarlamak için en sık başvurdukları söylem şu: “İşçi kendi işten ayrılsa bile kıdem tazminatı yanmayacak.” Bu söylem işçiler nezdinde karşılık da buluyor. Oysa kendi işten ayrılan işçinin kıdem tazminatı hakkı zaten var! İşçi haklı fesih hakkını kullanarak ya da evlilik, askerlik, malullük, emeklilik, 15 yıl 3600 gün gerekçeleriyle işten ayrılırsa kıdem tazminatını alabilir. 

İşçi bugün sadece istifa ederek ayrıldığında kıdemini alamıyor. Bugün o kadar kuralsız bir çalışma yaşamı var ki, sendikalı işyerleri ile azınlıkta kalan bazı işyerleri dışında, işçilerin çoğu için “haklı fesih” koşulları mevcut. Ancak “haklı fesih” hakkı yeterince bilinmediği ve doğru biçimde kullanılmadığı için işçiler, kıdem tazminatından yoksun kalabiliyor.

ESKİ İŞÇİLER, YENİ İŞÇİLER MESELESİ

Fonun yeniden gündeme gelmesiyle birlikte “Mevcut kıdem tazminatları ne olacak?” tartışmaları da başladı. Fon sisteminin yürürlüğe girmesi halinde bir tür kademeli geçiş öngörülüyor. Halen çalışmakta olan işçilere isterlerse mevcut sistem içinde kalma olanağının tanınması, ancak yeni işe girecek tüm işçiler için fon sisteminin zorunlu olması planlanıyor. Ancak halihazırda çalışan işçiler, iş değiştirdikleri anda fon sistemi onlar için de zorunlu hale gelecek. Klasik bir işçileri bölme taktiği ile karşı karşıyayız. Daha önce emekli aylıklarını düşüren ve emeklilik yaşını yükselten Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın yasalaşma döneminde de benzer bir taktik uygulanmış; bedelini hep birlikte ödemiştik. Dolayısıyla bu tuzağa düşmemek büyük önem taşıyor. 

Dahası fon sisteminin yürürlüğe girmesi halinde, patronların mevcut işçileri baskı ve tehdit yoluyla fon sistemine geçirmesi sürpriz olmayacak. Kaldı ki, ilk iş değişikliğinde fon kendiliğinden zorunlu hale gelecek. 

En önemlisi ise mevcut işçiler, “bana dokunmayacak” deyip fon sistemine karşı çıkmazsa, çocuklarını 81 yıllık bir mirastan mahrum bırakmış olacak. 

SORUNLARIN FONSUZ ÇÖZÜMÜ MÜMKÜN! 

Kıdem tazminatında her şey güllük gülistanlık diyen yok! Evet, işçiler kıdem tazminatı ile ilgili birçok sorun yaşıyor. Ancak bu sorunların kaynağı patronların hukuk tanımaz tutumları, buna göz yuman hükümetler ve yetersiz yasal düzenlemeler. Aslında yaşanan sorunların tümünü fon sistemi olmaksızın çözmek mümkün:

- 1 yıl koşulunu kaldırmak için fon sistemine gerek yok. Yasada değişikliğe gidilip 1 yıl koşulu kaldırılabilir. Bu durumda 1 yıldan az kıdemi olan işçiler de kıdem tazminatı alabilir. 

- Patronlar, kıdem tazminatına hak kazanan işçiye ödeme yapmadığında işçi kıdem tazminatını dava açıp alabiliyor. Ancak davalar uzun sürdüğü için işçi mağdur oluyor. Bunu önlemek için ağır yaptırımlar getirilebilir. 

- Kıdem tazminatına hak kazandığı halde tazminatı ödenmeyen işçiye kıdem tazminatını devlet ödeyip, daha sonra bu tutarı işverenlerden tahsil edebilir.

- İcra ve iflas halleri nedeniyle işverenin ödeme aczine düştüğü durumlarda, kıdem tazminatı alacağı, tüm alacaklar içinde birinci sıraya yükseltilebilir. Böylece işçi sıranın kendisine gelmesini beklemekten kurtulur. 

- İşverenin gerçekten ödeme aczine düştüğü ve kıdem tazminatının tahsil edilebilir olmadığı durumlarda, kıdem tazminatı dahil tüm işçi alacakları “Ücret Garanti Fonu” kapsamına alınıp işçiye ödenebilir. 

- Aynı işyerinde belli bir süre çalışan işçiye istifa halinde de kıdem tazminatı ödenmesi yönünde bir düzenleme yapılarak, işçilerin yaşadığı sorunlar çözülebilir. 

- İşverenlerin tazminatsız işçi çıkarmalarına dayanak oluşturan İş Yasası’nın 25’inci maddesinin 2’nci fıkrasında değişikliğe gidilerek, işverenlerin haklı nedenle derhal fesih hakkı sınırlanabilir.

- Sigortasız çalıştırılan işçiler kıdem tazminatları için dava açtığında önce ilgili işyerinde çalıştırıldıklarını ispat etmek zorunda kalıyor. Bir yandan kayıt dışı istihdamla gerçek bir mücadele yürütülerek bir yandan da ispat kolaylığı sağlanarak bu sorun çözümlenebilir. 

- Grev hakkı üzerindeki yasak ve sınırlamalar kaldırılarak, patronların “yasa dışı grev, direniş vb.” gerekçelerle işçileri tazminatsız işten atmaları önlenebilir. 

- Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılarak, işçilerin kıdem tazminatı dahil tüm haklarını sendikal örgütlenme aracılığı ile güvenceye alması sağlanabilir. 

- Kamu alacaklarında işletme tüzel kişiliğinden tahsil mümkün olmadığında, işletme sahibi ya da ortaklarının mal varlığından tahsilata gidilebiliyor. Kıdem tazminatı ve tüm işçi alacakları için de bu kural getirilebilir.

-BİTTİ-

ÖNCEKİ HABER

Fransa işçileri: Tek adama inanmıyoruz

SONRAKİ HABER

ABD’de 1 Mayıs yaygın, ancak birlikten yoksun kutlanacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa