01 Nisan 2017 04:07

Hayat boşluk tanımıyor

Bornova Meydanı güvercin doludur. Yemcilerde geçimini oradan sağlar. Ancak ne biliriz yemciler ile ilgili? Misal ne söylerler referanduma dair?

Paylaş

Nuray ÖZTÜRK

İzmir

Geçtiğimiz gün 3 yaşına yeni girmiş kızımla gezintiye çıktık. Bir iki alışverişten sonra ilk uğrak yerimiz Bornova Meydanı oldu. Bornova Meydanı, çoğu ilden daha çok nüfusa sahip olan Bornova’nın tek meydanıdır. Ancak yıl içerisinde yapılan ufak tefek etkinlikler ve bir iki küçük miting dışında çoğu zaman boştur. Ne bir kültürel sanatsal çalışma ne de başka bir şey görebilirsiniz bu canım meydanda... En azından ben iki yıl önce yapılan 8 Mart mitingi ile 4 yıl önce gerçekleşen Duman konseri dışında kitlesel bir gösteriye rastlamadım. Emek cephesi, tüm eylemliliklerini ve kutlamalarını Konak’ta gerçekleştirdiği için, bu meydanlar boş, mitinglere katılanlar dışında kalan halk da her şeyden bihaberdir.

Eee her boşluğu birileri dolduruyor. Bornova Meydanı’nı da neyse ki güvercinler doldurmuş. Bu nedenle bu meydanın asıl sahipleri güvercinlerdir. Ve ara sıra onları ziyarete gelen çocuklar... Biz de merkeze her gittiğimizde kızımla güvercinleri ziyaret ederiz. Yem satan teyze ve amcalardan paramızın yettiği kadar yem alır, güvercinlerin sefasına ortak oluruz. Bu sefer de öyle yaptık.

MEYDANIN NİZAMI!

Tabi işsiz bir gazeteci ve tam mesai annelik yapan bir kadın olarak bu gezintiler benim için elbette başka bir anlam da içeriyor. İnsanlarla iletişim kuruyor, gündemdeki politik gelişmeler hakkında ne düşünüyorlar ya da onların gündemi ne, sorup öğreniyor, kendi içimde halktan kopuk bir hayatın önüne geçmeye çalışıyorum. Zihnimi açık tutmanın bir yolu bu benim için.

Birçoğumuzun olduğu gibi benim de gündemim referandum. Çocuklarını gezintiye getiren kadınlarla referandumu konuşma düşüncesindeyim. Ancak başka bir şey dikkatimi çekiyor.

Güvercinlerin hovardalığı arasında kimi zaman güneşin konumuna kimi zaman çocukların görüş açısına göre dağınık oturan yemciler, bu sefer tek sıra halinde dizilmişler. Meydandaki ahenk bozulmuş sanki. Üstelik daha önceki gün ve haftalardan farklı olarak yem satanların biri dışında tamamı kadın. O anda karar değiştirip, hem bu garip nizamın sebebini konuşmak hem de referandum tercihlerini öğrenmek için yem satan kadınlara yöneliyorum.

Zabıtanın müdahalesi sonucu ip gibi dizilmişler. Düzenden anladıkları bu tabii, şaşırmıyorum. Oldukça öfkeli kadınlar, işlerinin etkilendiğini, yola yakın olanların daha çok kazandığını söylüyorlar. Aralarındaki sessiz birlik, düzen adına bozulmuş gibi. Şimdi birbirleriyle rekabet ediyorlar.

HALİMİZ ORTADA...

En başta oturan Huriye teyze, 75 yaşında, oradakilerin  en büyüğü. Önce yem alıp Diren’e bardağı uzattıktan sonra sohbete başlıyoruz. Konu referanduma gelince cevap vermekten kaçınıyor. Neden sorduğumu açıklayıp, dergimize bir yazı hazırlamak için bilgi istediğimi söylesem de benden ‘hayır’ oyu vereceğimi öğrenmeden konuşmuyor. Öğrenince rahatlayıp anlatmaya başlıyor; “Ben bu yaşımda yem satarak geçimimi sağlamaya çalışırken onlar zenginliklerine zenginlik katıyor. Emekli maaşları ortadayken kızına 27 bin lira maaş bağlıyor. Hayır vereceğim kızım, bunlar yalancı, herkesi birbirine düşman ediyorlar. Bunca yıl ülkeyi yönettiler halimiz ortada...” Yapılmak istenen değişikliği bilip bilmediğini soruyorum, “Ülkeyi tek başına yönetmek istiyor, bunu biliyorum, o da bana yetiyor” diyor.

İsmini vermeyen başka bir kadın zabıtanın müdahalesi sonucu başlayan rekabetten oldukça dertli. Referandum tercihini soruyorum, “Cumhuriyetin değerlerini yok etmek istiyorlar, padişahlık istiyorlar o yüzden hayır vereceğim” diyor.

İçlerindeki en genci Roman bir kadın. O da zabıtanın tavrından şikayetçi. “Bizi ip gibi dizdiler, bir karış yerimizden oynasak gelip bağırıp çağırıyorlar. Dün 15 lira kazandım. Günde 15 lira, bir paket sigara, bir de yol parası, çocukların karnını nasıl doyurayım” diyor.

Referandumu soruyorum ‘evet’ diyeceğini söylüyor. Nedenini ise “Benim oğlum küçük yaşta evlilik yaptığı için hapiste... Ne güzel bir yasa çıkacaktı, ama engellediler. Evetçiler geldi, evet oyu verirseniz o yasa çıkar dedi. Bizde o yüzden evet vereceğiz” diye açıklıyor. Referandumda neyin oylanacağını bilip bilmediğini soruyorum, “Biz cahiliz abla, nerden bilelim! Kimse de anlatmıyor. Bir onlar geldi, böyle dedi, biz de inandık. Evet diyeceğiz” diyor.

HALA YAPACAK ÇOK İŞ VAR

Bornova Meydanı’ndaki boşluğu dolduran güvercinleri düşünüyorum. Aklımdan her boşluk böyle güzel dolmuyor diye geçiriyorum.

Ve orada kısacık bir sürede yapılacak değişikliklerin ne olduğunu, evet oyu versinler diye bahsedilen yasanın tüm kadınlar ve çocuklarımız açısından doğuracağı sonuçları tek tek anlatıyorum. Sorunlarının başka türlü çözülebileceğini söylüyorum. Onları kandırmak istediklerini, anayasa referandumunun bunlarla ilgili olmadığını somutlayarak açıklıyorum. Konuşma sonunda hayır oyu vereceğim demiyor, ama en azından yeniden düşüneceğini ve daha çok bilgi edineceğini söylüyor. Biz ne kadar çok insana temas edersek o kadar güçlüyüz. Referanduma az bir zaman kaldı, ama hala yapacak çok işimiz var.

ÖNCEKİ HABER

Stoltenberg: Yargılamalarda önemli olan hukukun üstünlüğü

SONRAKİ HABER

Sus kız kafamızı karıştırdın!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...