22 Şubat 2017 22:46

Diploma da karın doyurmuyor.

Rejimler halk için var olmalıdır, halklar rejimler için değil!

Paylaş

Umut Düzgün BULUT
Elazığ Anadolu Lisesi

Yıllardır üniversite hayali kuran öğrencilerin imtihan vakti yaklaşıyor. YGS ve LYS dediğimiz at yarışları uzun süredir öğrencilerin gündeminde. Hepimizin anne babası benim çocuğum okuyup akıllı olacak diye öğütlediği çocuklarız. Elbette hepimiz okumalıyız ne yazık ki bu okuma konusunda ailelerle farklı bir görüşe sahip olabiliriz. Onlar diploma alıp iyi ücretli bir işte çalışmamızı ve hayatımızı “lüks” içinde yaşamamızı isterken biz kendimizi geliştirmek için okumak istiyoruz. Kitaplar karın doyurmuyor diyorlar evet ama bugün Akp hükümeti sayesinde diploma da karın doyurmuyor. Bu yazı yazılmadan iki gün evvel yüzlerce akademisyen üniversitelerinden kovuldu. Biz aylarca iyi bir üniversiteye gitmeyi hedeflerken egemenler o üniversitelerin içini boşaltmaya başladı. Hükümetin medya üstündeki hakimiyetinden bahsetmiyorum bile. Mesela İrfan Değirmenci’nin işten atılması... Oysa ki o kovulmadan önce tartışılan gündem medyaların tarafsız olması gerektiği hükmünün kaldırılmasıydı. Seçim başladıkça Akp hükümetinin daha da saldırgan bir politika izleyeceği açıktır. İnsanları kutuplaştırmak isteyecektir tıpkı 1 Kasım seçimleri öncesinde olduğu gibi ama HAYIR bu defa yemeyeceğiz. Bu referandum dönemi ülkenin “fıtratı” için mühim ve biz umutluyuz. Durum aslında o kadar da karanlık değil çünkü akademisyenleri kovan hükümet varsa onlara sahip çıkan öğrencileri var, kovulan İrfan Değirmenci varsa ona destek olan meslektaşları var ve hükümdarlık isteyen saray varsa buna hayır diyen öğrenciler, işçi-emekçiler ve işsiz milyonlar var!  Biz öğrenciler nitelikli, bilimsel eğitim istiyoruz. Hayır diyerek gelecek ve yaşam kaygısının gölgesinde büyümeyi reddediyoruz. Ülkemizin akademisyenlerinin hükümetin siyasi kaygılarına kurban edilmesini kabullenmiyoruz. Aylardır gecesi gündüzüyle üniversite sınavına çalışan milyonlarca gencin emeklerine ihanettir bu yapılan. Ülkenin bilimine vurulan darbedir.

GAFİL AVLANMAYIN

Hacı SÖYLEMEZ
Lise öğrencisi
Mardin

Dünya’nın en ücra köşesinde bile alın teri dökmüştür insanoğlu. Nakış nakış, adeta el sanatıyla örmüştür yaşamı. Nehirler kana bulanmıştır, defalarca ağlatılmış ve öldürülmüştür çocuklar, kadınlar. Zulmün bittiği yer yoktur ama zulme boyun eğmeyenler vardır. En zalim yönetimler bile mağlup edilmiştir ki bunlar defalarca tarih sahnesinde gerçekleşmiştir. Örneğin, Küba Devrimi ve milyonlarca insanın öldüğü Vietnam savaşı, dünya tarihine ismini görkemli harflerle yazdırmış devrimlerdir. Buralarda asıl galip gelenler sadece ideolojik düşünceler değil; birlik ve beraberlik içinde savaşanlardır. Hiçbir düşünce tek başına galip gelemez kötü rejimlere ve yönetimlere karşı. Tek başına bir hükümdar, sadece kendi çıkarları doğrultusunda hareket eder. Asıl önemli husus ise tek sesle yükselen ve demokrasi adı altında gizlenen iktidarları kendi ellerimizle doğurup, yaşatmamak.

Rejimler halk için var olmalıdır, halklar rejimler için değil. Nasıl ki devleti insan kendi elleriyle yaratıyorsa; devlet, insana köle olmalı ve yaşanacak tek kölelik bu olmalıdır. Bir devletin işi din, dil, ırk ayrımı yapmak değil; farklı etnik kökenlerden kendi vatandaşlarına en yaşanılacak ortamı kurmaktır. Öncesinin ve sonrasının iyi analiz edilmemesi halinde doğacak kötü sonuçların önüne geçmek bir hayli zordur. Tek adamlığın getirdiği sonuçları da telafi etmek imkansızdır. Örnek verecek olursak Nazi Almanya’sı; Yahudi soykırımları, hırs ve aşırı milliyetçilik fikri... Bunların siyasi nedenleri tartışılabilir ama asıl önemli şey insanların çok zarar görmesi, binlerce ölüm ve sonrasında yine telafi edilemeyenlerdir. Hitler'in yok oluşunu anlatan Çöküş adlı filmin bir sahnesinde Hitler, “Sivil halk ölüyor. Artık teslim olalım.” diyen komutanlara şu cevabı veriyor: “Bu, onların tercihiydi. Bizi onlar seçti, elbette ölecekler!” Aslında bu, her şeyin tek açıklaması olabilirdi. Bu acıların başka yerlerde yaşanmaması için sorgulamalı önce. Sorgulamadan biat etmek kör bir kuyunun ta kendisidir; nereye düşeceğini, ne kadar derin olduğunu ve dibinde ne olduğunu asla kestiremezsin. Oysa sorgulayarak yaşamak ve her türlü biata karşı durmak yine kör bir kuyu olmasına karşın atlayışın sonundakine hazırlıklı olmaktır ve her türlü ihtimali gözetmektir. Gafil avlanmayın! Başka dillerin, dinlerin, ırkların yasaklanıp yok sayılmaması için; birlik ve beraberliğin bozulmaması, tekrar tekrar inşa edilmesi için, daha güçlü ve daha güvenli bir toplum için görün, birlik olun. Tek adamlığa değil tek barışa hizmet edin.

9-15 YOLLARINDA

Arda KERDİĞE

İstanbul

Merhaba, ben meslek lisesini seçerek ömrü boyunca hamal olarak çalıştırılmak istenen stajyer (sistem kölesi) öğrencilerden biriyim. En azından 2 senelik üniversite hayali ile meslek lisesini seçtim fakat eğitim sisteminin bu kadar kötü olacağını tahmin etmedim. Daha 9.sınıfta başlanmıştı küçümseme ve hamallığa zorlama işlemi. Ama en azında ders diyebileceğimiz bir kaç ders görüyorduk. Hayatımın en büyük yanlışını 10. Sınıfta elektrik bölümünü seçerek yapmıştım. Artık seneler boyunca sadece işçilik hakkında eğitim verilmeye başlamış ve kültür dersleri en aza indirilmişti. 11. sınıfta ise daha da az ders görerek ve tamamen vasıflı bir işçi olma yolunda hızla ilerliyordum. 12. Sınıfa geldiğimde ise haftanın 4 günü, 9 ile 15 saat arasında normal işçi gibi çalıştırılmaya başlamıştım.

Binlerce vaat verilip, sadece 425 TL’lik bir maaş ve ‘‘diplomanı alamazsın’’ tehdidiyle çalışma hayatına başlamıştım. Sabah 7’de kalkıp 25 km’lik yolu 3 vasıta değiştirerek iş yerime gidiyordum. Son darbeyi de MEB vurdu ve 2 senelik sınavsız geçiş hakkımızı kaldırarak bizi tamamen 1404 TL’lik 0 km hamal olarak sponsor olduğu şirketlere kazandırdı. Bu eğitim sistemine kocaman bir HAYIR!

ÖNCEKİ HABER

Sincan’da kadınlar referandumu konuşuyor

SONRAKİ HABER

‘Pomakça konuşma oranı hızla düşüyor'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...