22 Temmuz 2016 09:44

Madencinin ayak sesleri

16 Haziran tarihinden itibaren maden işçisinin, Zonguldak halkının neredeyse tek gündemi AKP’nin TTK’yı özelleştirme girişimi oldu. 

Paylaş

Çağlar KAZAK
Zonguldak

Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun (TTK) genel müdürlüğüne Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından 16 Haziran’da gönderilen yazıda, kurumun özelleştirme kapsamına alındığı bildirildi. 16 Haziran tarihinden itibaren maden işçisinin, Zonguldak halkının neredeyse tek gündemi AKP’nin TTK’yı özelleştirme girişimi oldu. 
Maden işçilerinin üyesi oldukları Genel Maden İş Sendikası (GMİS) özelleştirmenin TTK’nın kapatılması anlamına geleceğini söyledi ve özelleştirme ilanın hemen ardından nispeten kalabalık bir basın açıklaması gerçekleştirdi. 

İKİ ANA EĞİLİMİN GÖSTERDİĞİ

Özelleştirme saldırısına dair işçiler içerisindeki tartışmalarda iki ana eğilimden bahsedebiliriz. Birincisi ne olursa olsun özelleştirmeye karşı çeşitli mücadele biçimleri geliştirmek ve saldırıyı püskürtmek ki bu şu an için en güçlü eğilim diyebiliriz. 14 Temmuz’da gerçekleştirilen yürüyüşte maden işçisi bu eğilimi bizzat pratikte de hissettirmiştir. 
Bir diğer eğilim ise AKP  hükümetinin çok güçlü olduğu ve ne yapılırsa yapılsın TTK’nın özelleştirileceği. Tartıştığımız işçiler bu yorumlarına şöyle açıklamalarda getiriyorlar; “AKP istediği her kesimi susturabiliyor yeri geliyor askerleri içeri atıyor, yeri geliyor profesörleri, yeri geliyor gazetecileri bizi hedefe alırsa işimiz cidden zor” Bu yorumun üzerine şunları da ekliyorlar; “ne olursa olsun mücadele etmek gerekli!”

TEPKİNİN YÖNELDİĞİ YER HÜKÜMET

Zonguldak’ta yaşanan madenci eylemlerinin diğer sektörlerde yaşanan işçi direnişlerinden farklı ise direk hükümeti hedef alması. Diğer sektörlerde yaşanan işçi eylemlerinde patronu ya da sendikayı hedef alan sloganlar atan işçiler doğrudan patron ve sendikasının sermaye ve onun temsilcisi olan iktidarla ilişkisini anlamakta zorlanıyor ve daha lokal talepler dile getiriyor ve ona uygun sloganlar atıyordu. Geçtiğimiz perşembe günü yapılan madenci eyleminde atılan bazı sloganlar ise şöyleydi “Hükümet Şaşırma Sabrımızı Taşırma”, “Ankara Duy Sesimizi, Bu Gelen Madencinin Ayak Sesleri,  Vur Vur İnlesin AKP Dinlesin”... zamanında AKP’ye oy veren işçilerin sıklıkla attığı slogan ise “ İşçiyi Satanı Bizde Satarız”  Uzun bir dönemden beri  işçi eylemlerinde atılmayan sloganlar maden işçileri tarafından atılıyor. Direk hükümet eliyle özelleştirmenin yapılması bu sloganların atılmasında en önemli yeri tutuyor. 

SİYASİ BİR SALDIRI OLARAK ÖZELLEŞTİRME

İşçilerin üyesi oldukları GMİS ise bu sloganlardan rahatsız olduğunu her fırsatta dile getirmeye çalışıyor. GMİS yöneticileri yaptıkları konuşmalarında “bu iş siyasi bir iş değil, biz ekmeğimize sahip çıkacağız, aramızda provokatörler olabilir” gibi klasik bir söylemle işçinin öfkesinin hükümete yönelmesini engellemeye çalışıyor. Fakat özelleştirme saldırısı siyasi bir saldırıdır. İktidara geldiği günden bugüne neo-liberal politikaları uygulayan da işçiye kırk katır kırk satır dayatması yapan da AKP’dir. Son dönemde işçi haklarına (kiralık işçilik, kıdem tazminatlarının fona devredilmesi gibi) dönük saldırıları planlayan ve hayata geçiren de aynı iktidardır. Sermayenin yeni peşkeş alanları yaratma girişimini onun siyasi temsilcileri hayata geçirme çabasındadır. 


MADENCİNİN FENERİ TÜRKİYE’YE IŞIK TUTSUN


Bu saldırının geri püskürtülebilmesi içinde madencinin birliğini daha güçlü sağlaması, GMİS’i de zorlayan bir çizgide hareket etmesi gerekmektedir. Çünkü GMİS çağrıcılığını yaptığı iki eylemi tabandan yaptığı zorlama ile yapmıştır. Bu baskı gün geçtikçe de artmaya devam edecektir. Bu iki eylemi de kabaca işçinin gazını almak için yaptığını kimi çevreler ve işçiler tarafından tartışılmaktadır. Zonguldak halkının özelleştirmeye karşı duyarlılığının arttırılması, kamu emekçilerinin, diğer sektörde çalışan işçilerin dayanışmayı madenciye daha güçlü hissettirmesi emek ve demokrasi güçlerinin çabaları hayati olacaktır. 
Yazıyı bitirirken özel bir vurguda genç maden işçilerini yapmak gerekir. Madene yeni inen genç işçiler mücadelenin en dinamik, en canlı, en mücadeleci unsurları durumundadırlar.
Ülkemizin her yerinin terörize olduğu, kutuplaşmanın arttığı bir dönemde darbe mi tek parti diktatörlüğü mü ikileminde kalmamak için madencinin feneri Türkiye halklarına bir ışık olabilir.


‘ÇANKAYA’NIN ŞİŞMANI İŞÇİ DÜŞMANI’


Tabi maden işçisi işçi sınıfının bölükleri içerisinde en mücadeleci en deneyimli işçiler arasında yer almaktadır. Türkiye işçi sınıfı tarihinde özel bir yerdedir. 1965 direnişi ve 1991 büyük madenci yürüyüşü işçi sınıfımızın tarihine altın harflerle yazılan direnişlerdir. 91 maden grevinde Özal’ın işçileri hedef alan her açıklamasına işçiler aynı sertlik ve muziplikle bir cevap veriyor ve moralini bu yaratıcılıkla diri tutuyordu. Dönemin işçiler tarafından atılan ve Özal’a yakıştırılan sloganı “Çankaya’nın Şişmanı İşçi Düşmanı” oldu. Buna benzer onlarca slogan daha işçiler tarafından atılıyor, marşlar besleniyordu. 91 Madenci yürüyüşünü gören pek çok işçi şu an emekli olmuş ya da emekliğine az kalmış durumda. Fakat maden işçisinin genç kuşakları hala o yaratıcılığı taşımaya devam ediyor. 
Öte yandan işçiler özelleştirmenin ne demek olduğunu, hayatlarını, yaşam ve çalışma  koşullarını nasıl olumsuz olarak etkileneceğinin çok açık bir biçimde bilincinde. Bunu da her seferinde ifade ediyor. Özelleştirmenin iş cinayetlerini artıracağını, ücretlerinde düşüş ve hayat standartlarının kötüleşeceğinin farkında ve çok açık bir tutum halinde. 

ÖNCEKİ HABER

OSTİM metro çıkışı

SONRAKİ HABER

Devrim maratonunda bir gazeteci: Veli Yılmaz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...