10 Temmuz 2016 00:19

ABD’de siyah cinayetleri nereye gidiyor?

ABD’de hafta içinde yaşanan Alton Sterling ve Philando Castile cinayetleri gözleri tekrar siyahlara yönelik polis şiddetine çevirdi.

Paylaş

Ferhat SARI

ABD’de hafta içinde yaşanan Alton Sterling ve Philando Castile cinayetleri gözleri tekrar siyahlara yönelik polis şiddetine çevirdi. 5 çocuk babası Sterling polisler tarafından infaz edilmeden önce bir market önünde CD satıyordu. Castile ise arabasının arka farı kırık olduğu için polis tarafından durdurulmadan ve ehliyetine uzanmaya çalışırken öldürülmeden önce kızı ve sevgilisiyle yolda ilerliyordu.
Aslında hikaye tanıdıktı. Eric Garner, Michael Brown, Travon Martin, Tony Robinson, Eric Harris, Walter Scott, Freddy Gray, Tamir Rice ve nicelerinin başına ne geldiyse Sterling ve Castile’ın başına da o gelmişti. Guardian gazetesi son iki cinayetten sonra çarpıcı bir araştırma yayınladı. 2015 yılına ait veriler, hem ülkede polis şiddetinin geldiği noktayı hem de bu şiddetten siyahlara düşen payı gösteriyordu. ABD polisi geçtiğimiz yıl 1134 kişiyi öldürmüştü. İlk bakışta rakamsal olarak daha fazla beyazın öldürüldüğü görülüyordu. Fakat nüfuslarına oranla bir kıyaslama yapıldığında işin boyutu değişiyor ve siyahların polis tarafından öldürülme oranı beyazlarınkine göre neredeyse 2,5 kat daha fazla çıkıyordu. Araştırma gençler (15-34 yaş) açısından değerlendirildiğinde rakam daha da yükseliyordu. Buna göre, bir siyah gencin polis tarafından öldürülme olasılığının diğer Amerikalı gençlere (beyaz, Hispanik, Asya-Pasifik kökenliler ve yerliler) oranla dokuz kat, beyaz gençlere oranla ise 5 kat daha yüksek olduğu görülüyordu! Her 65 siyah gençten birinin ölüm nedeni polis kurşunuydu! Silahsız ölümlerde de siyahların oranı daha yüksekti.
Washington Post’un araştırması ise 2015-2016 kıyaslamasına odaklanıyordu. Bu yılın ilk altı ayında 491 kişi polis kurşunuyla öldürülmüştü. Geçtiğimiz yılın aynı dönemine (465) göre daha yüksek olan bu rakamda da aynı istatistik(!) devam ediyor, siyahlar beyazla oranla 2,5 kat daha fazla öldürülüyordu.

‘SEN HERKES GİBİ DEĞİLSİN’

Aslında bütün bu sayısal verileri, Washington Post’un “The Post’s In Theory” blogunun editörü Christine Emba kendi yaşamından verdiği örneklerle çok iyi özetliyordu. Emba, Sterling ve Castile cinayetlerinden sonra yazdığı “Siyah Amerikalılar için bu hafta bir kabustu. Ülkemizin umrunda mı?” başlıklık yazıda Nijerya göçmeni ailesinin kendisi ve erkek kardeşi için verdiği öğütleri aktarıyordu. Emba, kardeşinin ehliyetini aldığında anne ve babasının ona şunları söylediğini belirtiyordu: “Yavaş sür, gece dışarıda olma, polis tarafından durdurulduğunda her zaman ellerini onun görebileceği bir yerde tut, asla sesini yükseltme, karşılık verme, sen herkes gibi değilsin, bu ülke senin için güvenli değil, tetikte ol!” Washington Post editörü kendisine ise, “İyi giyin, düzün konuş, kimsenin senden şüphelenmesine yol açma, herkesten iki kat daha iyi olman gerektiğini aklından çıkarma!” dendiğini aktarıyordu.
Christine Emba ayrıca, siyahların ne zaman kendilerine yönelik ırkçı söylem ve davranışlardan bahsetmeye kalksa, “Yeter artık, yorulduk. Ülkede siyah bir başkan var. Siyahların işlediği suçlara yönelik istatistikleri görmedin mi?” cevabıyla karşılaştıklarını da ekliyordu. Bu söyleme inandırıcılık katmak için her siyah cinayetinden sonra kameralar karşısına siyah polis şefleri de çıkarılıyordu. Hem bir sonraki Iron Man de 15 yaşında siyah bir kız olacaktı! Baltimore isyanına katılan bir gösterici ise ABD’yi şu şekilde tarif ediyordu: “Siyah bir başkanın, siyah bir adalet bakanının, siyah Kongre üyelerinin, siyahi polis şeflerinin olduğu fakat adaletin olmadığı ülke.”

ADALET YOKSA BARIŞ DA YOK!

ABD’de siyahlara yönelik sistematik ırkçılığın ve onun ölümcül bir bileşeni olan polis şiddetinin bir diğer göstergesi de bizzat FBI’ın kendi verileriydi. Buna göre 2005-2012 yılları arasında haftada bir neredeyse 2 siyah, beyaz polisler tarafından öldürülmüştü! Derrick Z. Jackson’ın Michael Brown cinayetinden sonra Boston Globe gazetesindeki köşesinde yazdığı “Beyaz ABD’nin Irkçı At Gözlüğü” başlıklı yazıda ise başka bir çarpıcı detaydan bahsediliyordu. Jackson, “Geçtiğimiz yıllarda yapılan video oyunları deneyleri, polisin-hatta üniversite öğrencilerinin bile- siyah insanlara daha tehlikeli oldukları şeklindeki stereotip algı nedeniyle daha hızlı ateş ettiklerini gösterdi.” diyordu. Yine 2015 yılı başına NBC Miami’de yer alan bir haberde ise, Florida’da polislerin atış talimlerinde siyahların sabıka fotoğraflarını kullandıkları belirtilirken, Valerie Deant isimli bir polisin atış yapmak için gittiği poligonda hedef olarak kardeşinin fotoğrafını gördüğü okurlarla paylaşılıyordu!
Tüm bunlara daha pek çok şey eklenebilir. Fakat 12 yaşındaki Tamir Rice’ın çocuk parkında elindeki oyuncak tabancayla oynarken öldürülmesi bile aslında her şeyi özetliyor. Alton Sterling ve Philando Castile cinayetlerinden sonra Dallas’ta yaşananlar ise bize başka bir dönemin; “’Siyahların Yaşamı Değerlidir’ gösterilerini yeterli bulmayan, tüm beyazlardan ama özellikle de beyaz polislerden nefret eden” bir kuşağın (örgütlü veya “lidersiz direniş” şeklinde ama radikalleşmiş bir kuşak) bekliyor. Baltimore isyanı aslında anlamak isteyenler açısından derslerle doluydu. “Adalet yoksa barış da yoktu!”.

ÖNCEKİ HABER

Suriyeliler ve sözde vicdanımızın karanlık aynası

SONRAKİ HABER

Rakamlar, yas tutanlar ve Hurşit Külter

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...