25 Haziran 2016 15:03

"Onur"

Onur Yürüyüşü yasaklanırken, Orlando’da onlarca kişi katledilirken “Onur”u tekrar gündeme getirmek önemli.

Paylaş

Cansu CEYLAN
Boğaziçi Üniversitesi

Thatcher yönetimi, 1984 yılında maden ocaklarını kapatma kararı alır. Binlerce maden işçisi artık işsizdir. Bu gelişmenin üzerine ülkede geniş çaplı bir madenci grevi başlar. “Onur” filmi bu dönemi, Londra’nın lezbiyen ve gey gençlerinin gözünden anlatmaya başlıyor. 
Filmin başında, Londra’da yaşayan Mark, çevresindeki lezbiyen ve gey arkadaşlarını madencilerin grevine destek olmaya ikna etmeye çalışırken onlara şunu soruyor: “Madencilerden kim nefret ediyor?” Thatcher yönetiminin, basının ve polisin, kendilerine cinsel yönelimleriyle ilgili uyguladıkları baskı yöntemlerinin benzerlerinin madenciler tarafında deneyimlendiğini gören gençler bir kampanya başlatmaya karar verir. Kendi çabalarıyla, kovalarla, sadece dışarıdan cinsel kimlikleri yüzünden karşılaştıkları tehditlerle değil aynı zamanda kendi topluluklarının da “işçi sevici” aşağılamalarıyla madenciler için yardım toplamaya çalışırlar. Zor olsa da yardımlarını kabul eden bir kasaba bulmanın sevinciyle Galler’e yola çıkarlar. Vardıkları kasaba süslü Londra sokaklarından çok farklıdır. Burada madenciler, onların ve ailelerinin hayatları hakkında birçok şey öğrenirler. Bunun yanı sıra madenciler de LGBTİ’ler hakkındaki önyargılarının çoğunu yıkarlar.


SHERRY WOLF IŞIĞINDA


Sherry Wolf, “Cinsellik ve Sosyalizm” adlı kitabında tüm cinsel azınlıklara yapılan baskıyı, modern kapitalizmin binlerce çelişkisinden biri olarak tanımlıyor. Wolf’a göre “bu çelişki bir yandan modern kapitalizmde geleneksel aile dışında cinsel kimliklerin oluşabilmesini sağlayan daha çok cinsel özgürlüğün ortaya çıkarırken diğer yandan ise kapitalizmin ‘çekirdek’ aileyi destekleyen toplumsal cinsiyet normlarını teşvik etme ihtiyacının sürmesinden kaynaklanıyor.” (11) Richard Sennett’in “Kamusal İnsanın Çöküşü”nde bahsettiği üzere, modern dünya aslında hem kamusal erotizmin yerini, kişisel cinselliğe bırakmasını sağlarken hem de bu kişisel kavramın içini kendi ideolojik aygıtlarıyla doldurur. Sonuç olarak, kapitalizm için çekirdek aile, “yönetici sınıfa mevcut işgücünün beslenmesi ve muhafaza edilmesi ve gelecek işçi kuşaklarının yetiştirilmesi ve disiplin altına alınması” (Wolf, 33) için paha biçilemez bir araç. LGBTİ’ler işin içine girince durum değişiyor çünkü çekirdek aileye uymayan, uysa bile sistem için yeni kan üretemeyen bu bireyler bu tıkır tıkır işleyen fonksiyonu bozuyor. Bu tablonun bir tarafı. Öteki taraftan tabii ki “homofobik, cinsiyetçi, ırkçı, milliyetçi ve diğer ayrımlar egemen sınıfın çıkarlarını [yansıtıyor].” (Wolf,12) Her gün medyada, yolda, okulda, fabrikada karşımıza çıkan milliyetçi söylemler gibi homofobik ve cinsiyetçi söylemler de kitleleri bölmeye, bölerek birleşmesini engellemeye yarayan mekanizmalardan. 

‘ONUR’A GERİ DÖNERSEK…


Onur Yürüyüşü yasaklanırken, Orlando’da onlarca kişi katledilirken “Onur”u tekrar gündeme getirmek önemli. “Onur” bize bu konuda birçok eleştiriye maruz kalan “Stonewall”dan daha farklı, daha geniş ve daha öğretici bir bakış açısı sunuyor.
Müzikleriyle, Galler aksanıyla, polise verilen hukuk dersiyle, direniş ve dans sahneleriyle bizi umutla dolduran bir film “Onur”. Filmden ne çıkarmak gerektiğine gelirsek, kelimenin tam anlamıyla filmi tersten okumayı tercih ediyorum: son sahnede Onur Yürüyüşü’nde politik sloganların engellendiği anda madenci kasabalarından gelen onlarca otobüs ve yürüyüşe önderlik eden işçiler.


1 Wolf, Sherry. Cinsellik Ve Sosyalizm: LGBT Özgürleşmesinin Tarihi, Politikası Ve Teorisi. Çev. Kıvanc¸ Tanrıyar. İstanbul: Sel, 2012. 
2 Sennett, Richard. Kamusal İnsanın Coşkusu. Çev. Serpil Durak ve Abdullah Yılmaz. İstanbul: Ayrıntı, 2002. 

ÖNCEKİ HABER

Karagöz ile Hacivat üzerine

SONRAKİ HABER

Emek Sanat Atölyesi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...