09 Haziran 2016 14:40

On ikisinde geçim derdi, yirmisinde kıdem tazminatı

Bunca boğuşmanın imkansızlığın içerisinde Murat aynı zamanda sıkı bir Çarşı taraftarı ve Hacı Bektaşi Veli derneğinde koşturmaya çalışan bir genç. 

Paylaş

Ahmet AKARSU
Kayseri

Nazım Hikmet’in memleketimden insan manzaraları şiirini anımsatan bir hikâyeydi Murat’ın hikâyesi. Daha doğup hayata ilk adımı attığında hastalık ve yoksullukla hayata 2-0 geriden başlamıştı. Henüz aklı yeni yetmeye başlamışken ilkokul sıralarında geçim derdine düşmüş, okumak hayaliyle başladığı okulu ilkokuldan terk etmek durumunda kalmış, çalışmış didinmiş iyi bir şeyler yapmak için uğraşmış Murat. Lafı fazla uzatmadan Murat ile sohbetimizin ayrıntılarına geçelim. Sözleştiğimiz gibi buluştuktan sonra bir sarılıp başlıyor sohbete. 


İlk ne zaman çalışmaya başladığı ve ilk işini sorarak başladık.
Murat şöyle söze girdi; “Çalışma hayatıma henüz ilkokulda başladım hurda topluyordum. Babamın geliri hastalığından dolayı iyi değildi.” dedi. Sabah önce okula gittiğini sonrasında eline torbayı kapıp civardaki gazinoların etrafından bira tenekeleri topladığını anlattı. Okulda öğle yemeği için evden para alamadığını söyleyen Murat ilk bu sebepten kendince ekmek mücadelesine atılmıştı. 

ÇÖPLERİ KARIŞTIRMAKTAN DEĞİL BU HAYATTAN UTANIYORUM


Bahsettiği dönemde yaşının kaç olduğu sorduğum Murat; “12-13 yaşlarında henüz ilkokul çağındaydım, babam gazino da çalışırdı gazinolar kapanınca işinden oldu, daha sonra benim gibi hurdaya çıkıyordu. O günlerden bana kalan “ Nasıl aileme yük olmam” düşüncesiydi. Daha sonrasında aklıma çöpleri karıştırma fikri geldi. Ben çöpleri karıştırırken yaşıtlarım parkta oynuyordu, çöpleri karıştırırken hiç utanmadım. Utandığım tek şey vardı o da bu hayattı” dedi. Şöyle bir duraksayıp düşündüm de sanki Murat daha çocuk yaştayken hayatın ipini göğüslemiş ve durumdan da güçlü çıkmıştı.
Sonra konuya dönüp bu bahsettiğin dönemler hangi ildeydin neredeydin sorusunu yönelttim.
Kayseri’deydim. Aslen Dersim’liyim Kayseri’ye bir hastalıktan dolayı geldim” diyor. Sonrasında Kayseri’ye geldiklerini o zamanlar neredeyse 1 ev parasına tedavi olduğunu ve hastalıktan kurtulduğunu söylüyor. 
Serüven böyle başladı geldin burada okul falan derken az çok yük olmayayım diye hurda topladın. Bu işi kaç yıl yaptın? 


’OKUMAKTAN MAHRUM BIRAKILDIM’


“Üç yıl kadar yaptım. Zaman zaman zorlandım ama yılmadım harçlığımı çıkardım”diyor. O dönem kendisi başladıktan sonra ona eşlik etmeye başlayan arkadaşlarının da olduğunu söyleyen Murat bu arkadaş ekibi sınıfta Mazlum sınıfı olarak tanımlıyor. Diğerleri arasında en yoksulun onlar olduğunu her sıkıntının onlardan bilindiğini söylüyor bu gibi baskılardan okuldan soğuduğunu “Ailesine bu çocuktan bir şey olmaz denilerek” okumaktan mahrum bırakılmış Murat. 
15 yaşından sonra ne yaptın hayatına nasıl devam ettin? 
Ortaokulun sonunda mahalledeki Sivaslı Fuat usta vasıtasıyla inşaat işine atıldığını ve ustasına minnettar olduğunu, insanlara karşı şuan ki bakış açısını kazanmasında büyük payı olduğunu söylüyor inşaatta 8 yıl çalıştığını ekliyor.


‘HİÇBİR ZAMAN İŞÇİ ARKADAŞLARIMA KÖTÜ DAVRANMADIM’


Çalıştığın 8 yıl içinde gözüne çarpan moralini bozan hayatını etkileyen bir şey oldu mu hiç diye sorduğumda ise Murat; “İnşaatta çalışan bir insanın pozitif düşünmesini beklememek lazım,  taşeron sisteminin yoğun olduğu bir alan sen ne kadar beden gücünü kullanırsan kullan zaten senin üzerinden birileri prim yapıyor yattıkları yerden para kazanıyor.” diyor. Haksızlığa gelemediğini söylüyor. İşçilere yapılan kötü muameleden bahseden Murat; “Ben ustada oldum kalfa da çırak da ama hiçbir zaman işçi arkadaşlarıma kötü davranmadım” diyor ve usta olduğu dönemde de kimseyi ayırt etmeden ücretleri eşit dağıttığını söylüyor.  
Tabi ki Murat‘ın çalışma serüveni burada bitmiyor daha sonrasında çalışma hayatının bir plastik fabrikasında devam ettiğini söylüyor.
Bize biraz çalışma ortamından bahsedebilir misin? 
Korku oluyor 15 senelik ustalar bile korkuyor, işçinin başına girdi çıktıyı bela etmişler, o dönem sekreter kâğıt getiriyor imzalayın dedi nedir bu kâğıt? Neden imzalayacağız? Bütün arkadaşlarım imzaladı ama ben imzalamadım. 
“Zaten iş yerinde sürekli böyle sorunlar yaşanıyor ama arkamda kimseyi bulamıyorum,  ama nedense iş toplantıya gelince hep Murat haklı oluyor” diyor. 
Bu toplantılarda sıkıntılarımızı konuşuyorduk,  önde gelen mesele girdi çıktı meseledeydi. Birkaç kez daha denediler ama ben imzalamadım.  
Girdi çıktı yapma meselesini sizlere nasıl dayatıyorlardı? 
Yeni bir hangar açtık, sizi oraya alcağız diyerek o yüzden girdi çıktı yapmak zorundayız dediler. Şirket bazında baktığında vergi numarası aynı bunu bilmeyen işçi yoktur bizleri kandırmaya çalıştılar. Böyle yaparak benim ve birçok işçi arkadaşımın kıdem tazminatını öldürdüler. 15 senelik bir işçiye bunu yaptılar o zaman biraz benim şartaller attı.
Mesele kavgaya kadar gitti, ama benim iyi çalıştığımı bildiklerinden işime dönmemi istedi. 
Murat’ın fabrika hayatı ile alakalı en kötü anısı ise arkadaşının geçirdiği iş kazası iki arkadaş bir makine de çalıştıkları için iş kazası sonucu bir arkadaşı parmağını kaybetmişti. “Zaten işçinin hayatı sağlığı ucuzdu” diyor Murat. 
Peki, Murat bunca yıllık çalışma ve geçim mücadelesi içerisinde hayatı pas mı geçmişti? Hayır. Bunca boğuşmanın imkânsızlığın içerisinde Murat aynı zamanda sıkı bir Çarşı taraftarı ve Hacı Bektaşi Veli derneğinde koşturmaya çalışan bir genç. 
Başta söylediğim gibi Nazım’ın hayatı tam da memleketimizden bir emekçi insan manzarası; 12 yaşında nasıl geçimi sağlarım kaygısında, on beşinde alacağı 25 lira yevmiyenin heyecanında, yirmilerinde kıdem tazminatını nasıl yedirtmem uğraşında, zaten en baştan beri Beşiktaş’ım şampiyon olsun hevesinde, şimdilerde yaşı 28 bir iş bulma insanlığa bir katkım olsun uğraşında.

ÖNCEKİ HABER

Vurdu kötünün kafasına kafasına

SONRAKİ HABER

Üniversiteli kadınlar yasaları da yasakları da kabul etmiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...