Artık senin de o kanlı tarihte bir yerin var!
“Sol, kendi yaptığı rezillikten bir mağduriyet efsanesi yarattı” sözlerinin sahibi Halil Berktay’ın, “Solun ezberini bozma” adına ortaya attığı bu rezil tez, muhtemelen bundan sonra kanlı 1977 1 Mayısı’na dair yapılacak tartışmalar içinde ‘hak ettiği’ yeri bulacak.
2012 1 Mayısı, bugüne kadar 1 Mayıs mitinglerini solu hırpalamanın malzemesi olarak kullanan medya organlarının neredeyse tamamının bu tutumdan uzak durduğu bir 1 Mayıs oldu. Birbirine karşıt yayın çizgilerine sahip gazeteler, bu yıl 1 Mayıs’ı görkemli bir işçi bayramı olarak, ‘herkesin bayramı’ olarak gerçekleşmiş bir 1 Mayıs olarak manşetlerine taşıdılar. Hükümete yakın gazetelerden Zaman gazetesi bile ‘1977’nin faillerini bulun’ başlığını manşetine taşımıştı. Bu güzel tabloyu bozan tek gazete Taraf olurken, 1 Mayıs’taki zulüm görüntüleriyle birlikte hatırladığımız Eski İstanbul Valisi Muammer Güler’i bile ‘sol düşmanlığı’ konusunda geride bırakan isim ise Prof. Dr. Halil Berktay oldu.
Taraf’ın bugünkü manşetinde “77 katliamından solcular sorumlu” başlığı dikkati çekiyordu. Bu sözlerin sahibi Halil Berktay, bir televizyon kanalına canlı telefon bağlantısı ile katılarak da dile getirdiği aynı görüşleri Taraf’a etraflıca anlatmış.
Okumamış olanlar için bazı bölümlerini aktaralım: “TKP ve DİSK’in tavrı, başka hiçbir siyasi eğilimi kendi örgüt pankartı ve flamasıyla Taksim’e sokmama yönündeydi. ‘Goşist’ ve özellikle de ‘Maocu bozkurt’ dedikleri grupları sokmama konusunda kararlıydılar. Buna karşı özellikle Halkın Kurtuluşu, Halkın Yolu ve TİKKO gibi gruplar, ‘On bin ölü versek bile gireceğiz ve Taksim Meydanı’nı revizyonistlere bırakmayacağız’ diyorlardı. (...) Taksim Meydanı’nda Sular İdaresi’yle Gezi Parkı’nın merdivenleri arasındaki bir noktadaydım. Birden bire Sular İdaresi tarafından ardı ardına silah sesleri gelmeye başladı. Halkın Kurtuluşu, Halkın Yolu, TİKKO gibi gruplar o taraftan meydana girmeye çalışıyorlardı. Herhalde DİSK barikatına tosladılar, çatışma başladı. Birileri silahlarını ya hedef gözeterek ya da havaya ateşlemeye başladı. (...) Devletin sola yapamayacağı bir şeyi sol kendi kendisine yapmış, ortaya bir facia çıkmıştı. Daha sonraki yıllar içinde bir sürü palavra atıldı. 35 yıl boyunca davulcunun şahidi zurnacıdır misali, bu palavralar gerçek kabul edildi. O günlerde daha doğmamış olanlar geçip karşıma keskin nişancılardan bahsetmeye başladı. Sol, kendi yaptığı rezillikten bir mağduriyet efsanesi çıkardı.”
İLGİNÇ ZAMANLAMA
Bu iddialar karşısında insan, ‘Halil Berktay bu kadar önemli tarihi bir olay konusunda, bizzat da o mitinge katılmış bir kişi olarak ve aynı zamanda bir tarihçi olarak 35 yıl neden sustu ve bu dahiyane görüşlerinden bizi esirgedi?’ diye düşünmeden edemiyor.
Bu sorunun yanıtı önemli. 12 Eylül yargılamasının iki isimle sınırlandırılıp sembolik kalmaması uyarılarının yapıldığı, gerçek bir yargılama için 12 Eylülü hazırlayan dönemin olaylarının da aydınlatılması gerektiğinin vurgulandığı ve bu açıdan kanlı 1977 1 Mayısı’na da özel dikkat çekildiği bir dönemde Halil Berktay bu çıkışıyla acaba AKP Hükümetini “ağır bir yükten” kurtarmak mı istiyor?
TANIKLAR NE DİYOR?
İyi ki o günleri yaşayan tek canlı tanık o değil ve bizim bugün bu iddiaların teyidi için dönüp sorabileceğimiz en az on binlerce canlı tanık var. Biz onlardan ikisinin tanıklığını burada paylaşmak istiyoruz. Halil Berktay’ın bu kanlı tarihin sanığı suçlaması yaptığı örgütlerden biri olan Halkın Kurtuluşu’nun kortejinde yer almış olan Ahmet Sami Belek şöyle diyor: “Sular İdaresi üzerinden ateş edildiğini gösteren film var. Katliamdan sonra medyanın saldırılarını püskürtmek için yapılan etkinliklerde o filmi bizzat seyrettim. Ben o gün Halkın Kurtuluşu kortejinin en önünde idim. Biz o gün alana bile giremedik.”
Ergün Eşsizoğlu ise o günü şöyle anlatıyor: “1 Mayıs 1977 Katliamının yaşandığı gün, Kazancı Yokuşu’nun başında canını zor kurtaran grubun içindeydim. Miting başladıktan sonra Tarlabaşı istikametinden gelen Maocu kesim ısrarla ve kararlılıkla kendi sloganlarını atarak miting alanına doğru gelince ve de DİSK görevlileri de ısrarla ve kararlılıkla bu kesime engel olmaya başlayınca orada kaçınılmaz olan gerginliğin ilk adımı başladı. Bu yaratılan gerilimin üzerine günlerdir orayı kanlı bir güne çevirmek için fırsat kollayanlar düğmeye bastılar ve de tezgah tıkır tıkır işledi. Pamuk eczanesinin üstünde, Sular İdaresi’nde, Intercontinental Oteli’nde mevzilenen silahlı provokatif güçler, oralardan miting alanına toplanan 500 binin üzerindeki insana neresine geleceği ayrımını yapmadan ateş açmaya başlar. Artık bundan sonrası tam bir kaos ve keşmekeştir. Kalabalık panik içinde birbirini çiğneyerek hem paniğin artmasını hem de katliamın artmasını sağlıyordu.”
Bu anlatımların Halil Berktay’ı yalanladığı son derece açık. Ve Berktay’ın bu anlattıklarının o günün hemen ertesinde dönemin Emniyet Teşkilatı ve Hükümeti tarafından dile getirildiği biliniyor. Ayrıca o dönem sağın etkili gazetesi Tercüman da, Halil Berktay’ın bugün söylediklerini o gün söylemişti.
Berktay o dönem sağın, sermayenin ve sermaye politikacılarının dile getirdiği argümanları 35 yıl sonra bugün bilimsel bir tarih tezi gibi önümüze koyuyor. Ve bunu yaparken de ‘O günden bu yana çok düşündüm’ gibi tuhaf bir gerekçe ile de bu “dahiyane” tezini güçlendirmeye çalışıyor.
O KANI DÖKENLERİN ARGÜMANLARI....
Onun bu hali aklımıza ünlü tarihçi E. H. Carr’ın “Tarih yazımında nesnellik ve yanlılık” konusuna dair söylediklerini getirdi. Carr, tarihçinin geçmişteki olguların basit ve düzensiz bir sıralayıcısı olmadığını, tarihi yazarken hangi olguyu eleyip, hangisini nasıl ve hangi sırayla kullanacağına tarihçinin kendisinin karar verdiğini söyler. Dolayısıyla tarihin politikliği de, sadece onun içindeki aktörlerin politikliğinden değil aynı zamanda onu bir metin olarak yazan tarihçinin de politikliğinden gelir. Şimdi Halil Berktay da, kanlı bir tarihi o kanı dökenlerin argümanları ile yazarak önümüze çıkıyor ve bizden de bu ‘kanlı yalana’ inanmamızı istiyor. Tarihin çoktan yalanlamış olduğu bu saçma ve rezil tezi karşısında ona şunu söyleyerek noktalayalım: Artık senin de bu kanlı tarihte bir yerin var!
Evrensel'i Takip Et