29 Mayıs 2016 05:52

'Güzel değilsin' denilip işten atılan da var

Dora Otel direnişinde de yer alan otel işçisi Zafer Cengiz'le hizmet sektöründe çalışan emekçilerin çalışma şartlarını konuştuk

Paylaş

Fırat TURGUT

Kanada Edmonton’da bulunan Joey Restoranları’nda çalışan kadın garson Nicola Gavins’in, topuklu giymeye zorlanan arkadaşının kanayan ayaklarının fotoğrafını paylaşması dikkatleri otel ve restoran işçilerinin üzerine çekti. Fotoğrafı paylaşan Gavins’in altına eklediği sözlerden biri de şuydu: “...Hizmet sektöründe çalışan birçok arkadaşım var ve iyi bahşiş alabilmeleri için servis yaparken rahatlarından feragat etmeleri gerektiğini biliyorlar...”

Evet... Jilet gibi kıyafetlere, abartısız makyajlara, traşlı saç ve sakallara, çoğu zaman güler yüze (zorunluluk) sahip bu erkek ve kadınlar ne için ve nelerden feragat ediyorlar? Ne şartlar altında çalışıyorlar? İyisi mi bu soruların yanıtını direkt  Dora Otel direnişinde de yer alan otel işçisi Zafer Cengiz’den alalım:

1993’ten itibaren yaz tatillerinde restoranlarda çalışmaya başlamıştım. Okul sonrası harçlık kazanmak, aileye katkıda bulunmak için çalışmaya gidiyorduk. Abimin yanında komi olarak çalıştım. Artık hayatını kurtarayım, çalışmaya başlayayım dediğim zaman başka bir iş bilmediğimi fark ettim. Bu sektörde çalışmayı da severek yapıyordum. 1997’den itibaren otellerde çalışmaya başladım. Severek yapıyordum çünkü sektörün bir yönü eğlence ve sosyalleşmemiz oluyor. Tekstil ya da inşaat işçisinden daha fazla sosyal olabiliyoruz. Ünsüzünden ünlüsüne herkesle iletişim içine geçebiliyorsun. Sinemaya, futbol ve basketbol maçlarına ücretsiz gitmekten, konuk edilmeye kadar gidebiliyorsun. Başka bir restorana arkadaşlarınla eğlenmeye gittiğinde aklına gelmeyecek düşük fiyatlarla eğlenirsin.

‘VİTRİNİMİZE UYMUYORSUN’

Eğlence oluyor ama bu baskıların az olduğu anlamına gelmiyor. İşe girişlerde ilk görüşmeleri departman müdürleri yapar. Daha sonra genel müdüre gider. Bakarlar, ‘Görüntün uygun değil’ derler. Müşteriyle direkt muhatap olmayacakları alanlarda çalıştırılırlar. Ama müşteriyle direkt muhatap olacaksa, mesela resepsiyondaysa... İsterse 5 tane yabancı dili olsun, ‘O resepsiyona uymuyor’ diyorlar. Erkeklerde yakışıklı olacak, kadınlarda güzel-zayıf-uzun boylu olacak. Hatta ‘Onu işe alan kişiyle ilişkiye girebilecek potansiyali var mıdır’a kadar bakabiliyorlar. Etiler-Bebek tarafındaki restoranlarda alırken buna uygun olarak alıyorlar. Cihangir’de bizim arkadaşımız, üniversite öğrencisi genç bir kadın. 6 ay çalıştırdılar. Sonra vitrinimize uymuyorsun deyip çıkardılar. İnsanlık onuruna aykırı bir şey.

Düzgün görüneceksin, güzel görüneceksin. Aşırı makyaj yapmayacaksın, az da yapmayacaksın, saçını cırtlak renklere boyamayacaksın, küpelerin abartılı olmayacak. Kadınlarda takılar çok sade olmak zorunda, erkeklerin alyanstan başka bir şey takması yasak. Sakal yasaktı. Şimdi şekil verilen sakal serbest. Onda da herkes için izin vermiyorlar. Temiz ve ütülenmiş elbise veriyorlar. Ama restoranlarda, restoran işçisi ütü temizliği kendisi yapıyor. 

GİDERSEN AZAR GİTMEZSEN AZAR

İşe girerken karşılıklı bir sözleşme imzalarsınız. Sözleşmede, “8 saat çalışılır. Haftada 3 gün ise 11 saat. Mesailerin ne kadar olduğu kanuna uygun bir şekilde yazılıdır. Ama bu sözleşmeye ilk uymayan işveren olmuş oluyor. Mesela 07.00-15.00 çalışacaksın. 7’de her şey tamam, servise hazır şekilde çalıştığın alanda olacaksın. Yani otelin içine girdiğin saat değildir 7. Durum böyle olunca 15’te otelden çıkmak gerekiyor. Ama biz bölümden çıkmaya razıyız. Bu 15, 16-17 olur. Müdürüne söylersin ‘Biraz daha bekle’ der. Çok fazla da tekrar edemiyorsun. Bu sana azar, mobbing, işten atma olarak dönebilir diye. Biraz aklını çalıştıran personel ‘Mesai alacağım mı’ diye soruyor. Bu sefer ‘Sen hâlâ gitmedin mi” diye azar işitiyorsun. Ben bir yer dışında mesai ücreti aldığımı hatırlamıyorum. 

16 SAAT ÇALIŞMA YAYGIN

Çalışma saatlerinde duble dediğimiz 16 saat çalışmalar yaygındır. Trible dediğimiz 19 saat çalışmalar da oluyor. Her çalışan yılda 2-3 kere 19 saat çalışmıştır. Bunun karşılığında her 8 saatte bir gün alacak izni gibi oluyor. O da işletme ne zaman sakinse boşsa o zaman veriliyor. 4 yıldızlı ve altındaki otellerde yıl sonu bu izinler de siliniyor.

Konuşurken “efendim, bey”siz konuşmayacaksınız. Müşteri için zaten böyle ama bunlar çalışanlar için de geçerli. Tabi arka taraflarda kimse görmeyince “Şşştt Ahmet lan” diye ya da güvenlikle “lan bekçi işini yapsana” diye konuşulur. 

OTURMAK, EL BAĞLAMAK, TELEFON YASAK

Müşterinin bulunduğu yerde bırakın oturmayı ceketin önü bile açık olamaz. Servis personeli için yemek ve çay molaları vardır. Çay molalarına gidemezler. 8 saat içinde oturabildiği sadece yemek yediği an. O da yarım saat içerisinde çağırılmadıysa yarım saat oturabiliyor. Onun dışında oturması yasak. Bu arka ya da misafir alanında fark etmiyor. Oturması depertman müdürünün izniyle olacak. Diyelim ki dinlendin 5 dakika. Müdür, personeli toplayıp ‘Fırat sen oturdun ama oturduğun süre içerisindeki yük arkadaşlarına bindi’ diyor. O zaman da personel o tahrike gelebiliyor. Bu da kovulma sebebi olabiliyor. Yaslanmak, ellerini bağlamak, kaşınla gözünle oynamak yasaktır. İkiden fazla kişinin yan yana durması yasaktır. Telefonla ilgilenmek yasak, bazı oteller telefonunu toplayıp çıktığın zaman veriyor. 

İNSANLAR ÇALIŞIRKEN BAYILIYOR

İnsanlar çalışırken bayılabiliyor. Bir anda merdivenlerden düşebiliyor. Bunların hepsi uzun saatler çalışmaktan, ayakta kalmaktan kaynaklanıyor. Futbulcularda, eskiden postacılarda rastlanan menisküs dediğimiz meslek hastalığı garsonlarda her ikisinden daha yaygın. 18 yaşındaki çocuklarda varise rastlanır. Birçoğu kas yapmış durumda zaten ayaklarında. Romatizmalar, bel-diz kaymaları... Bel fıtığı olmayan garson yok gibi. Bel fıtığından dolayı fizik tedavinin bütün kurallarını ezberlemişler garsonlar. Direkt birbirlerine aktarabiliyorlar. Bende bel fıtığı çıktığı zaman bana ‘şunu yap bunu yap’ diye saymışlardı. Menisküste de doktor mesleğini sorduğunda direkt ameliyat olacaksın der. Birçok arkadaş o ameliyatı olmaktan korkar.

HIRSIZLIK VAKASINDA ÇIPLAK ARAMA

Bir otelde de kattan bir kadın arkadaşı çağırıyorlar. Bir odadan 100 dolar para çalınmış. Odalardan para çalınmıyor diyemem ama 50-100 dolarla uğraşanı da görmüş değilim. Burada izlenmesi gereken yol karakola haber vermek. Çünkü saklamak da suç. Güvenliği çağırıyorlar. Güvenlikle birlikte kadın arkadaşı arıyorlar. Ama üstündeki her şeyi çıkarttırarak. Kadının üstünde hiçbir şey bulamıyorlar. Katta, odaları temizlemek için bir arabası vardı. Arabayı, kattaki dolabını, soyunma odasındaki dolabını arıyorlar, çıkmıyor bu para. Kadının üzerinde 100 dolara tekabül edecek Türk Lirası da çıkmıyor. Ertesi gün kadını çağırıyorlar. ‘Dün senin üzerindeki 100 dolar görülmüş’ diyorlar. Kat hizmetlerinde bir şefin ismini veriyorlar. ‘Senin üzerinde biz arama yaparken görmüş o parayı’ diyorlar. Bu arkadaşı böyle çıkarıyorlar işten. 

ŞİRKET POLİTİKASI: HIRSIZLIKLA SUÇLAMAK

Son zamanlarda işverenler bunu kullanmaya başladılar. Kat hizmetleri bölümü o konuda sıkıntılı olmaya başladı. Ünlü bir otelde katlarda çalışan arkadaş birden çağırılıyor. 3 senelik falan. Belki şefiyle müdürüyle bir gerginliği vardır o kısmını bilmiyorum. ‘Şu numaralı odadan müşterinin saati çalınmış’ diyorlar. O da, ‘Odada kırık bir saat çıktı. Ben size getirdim gösterdim. Siz de ‘çöpe at’ dediniz’ diyor. Burada aslında yapılması gereken tutanağı tutması ve çöpe at kısmını da tutanağına işlemesi. Bu da parçalanmış saatin kordonunu alıp kalan kısmını çöpe atıyor. ‘Kordonu aldım saati çöpe attım’ diyor. Müşterinin şikayet ettiğini söylüyorlar. Bu müşteri o an Los Angales’ta olabilir. ‘Kırık saatten bahsetmiyoruz, başka bir saati daha varmış’ diyorlar. Arkadaşa tehditle istifa dilekçesi imzalatıyorlar. İmzalattıktan sonra da ‘Bu işin peşine düşersen seninle uğraşırız’ diye tehdit ediyorlar. Oradaki amirin kafasında gerekçe şudur. Bütçe tutturacaktır. Oradaki işçi giderini düşürmesi bütçeye katkısı olarak görünecektir. Bu sanırım sektörde şirket politikaları haline gelmeye başlıyor. Ki bunu yapan oteller bu sektörde tutunmaya çalışan oteller değil. Bu sektörü var eden oteller.

KANADA’DAKİ RESTORAN KAPATMAK ZORUNDA ARTIK

Bizim sektör reklama dayalı bir sektör. Kanada’daki arkadaş kanamış ayağının fotoğrafını gösterdikten sonra, o restoran kapatmak zorunda artık. Bütün imajını yerle bir etti. Sınıf kendi gücünü bunlarla birlikte kullanırsa bir sonuç elde edilir. Kanada’dan bir fotoğrafın dünyanın gündemine nasıl girdiyse çırılçıplak aranan bir kadın da gündeme girebilir. Otel ya da restoranlar atacağı adımı tekrar tekrar düşünebilir. Hiçbir otel, önünde eylem sürdüğü sürece iş yapamaz. Biz Dora’nın önünde eylem yaparken odaları 120 avro olan otel, önce yüzde 30 düşüş yaşadı. Sonrasında fiyatları 120 avrodan 50 avroya çekti. Bir süre sonra sadece 4 otelle işletmeye başladı. Çok güçlü bir mücadeleye gerek yok bunlar için. Ama güçlü olmak mücadeyi kalıcı bir hale getirir. Hedefimiz kalıcı örgütlenmeler olmalı.

MÜŞTERİYLE KONUŞMAK DAHİ İŞTEN ATILMA SEBEBİ

Daha önce ‘Siyaset ve futbol konuşmayacaksınız’ derlerdi. Son zamanlarda değilse bile eskiden ‘Gündemi takip edin’ derlerdi. Son dönemlerde futbol muhabbeti müşterilerle çok rahat tartışılabiliyor ama bu bir sonraki gün işe gelmemesine sebep olabiliyor. Siyasette de benzer şeyler oluyor. Türkiye’den gelen müşterilerle ezilen kesim üzerinden bir konuşma yapamazsınız. Daha konuşurken bile işinizden olmanıza yol açabilir. Ama Avrupa ya da Ortadoğu’dan gelen müşterilerle ülkenin doğusunda çatışmalar varken ülkenin batısında hiçbir şey yokmuş gibi insanların yaşayabildiğini konuşabilirsiniz. Hatta bizden daha iyi takip ediyorlar ve ilgililer.

ESAS EZİLENLER TAŞERONLAR

Otel simsarları dediğimiz kişiler vardır. Hangi otellerde hangi organizasyonun olduğunu biliyorlar. Bunlar gelirler, yer-içer giderler. Orada çalabildiklerini çalarlar. Masadan bir şey çalınmışsa ilk suçlanan çalışandır. Bunlar içerisinde taşerondan gelenler varsa önce onlardır. Bunlara girdikleri her yerde potansiyel suçlu, potansiyel hırsız diye bakılır. Çoğu zaman da çalındığını iddia eden müşteri masada bırakmıştır. Başına bir şey gelmesin diye arkadaşı almıştır. Bu gibi durumlarda kadrolu elemana sahip çıkarlar. Bilgilendirirler. Taşerondaki arkadaşlarla konuştukları zaman ‘Kim çaldıysa çıkarsın’ diye başlarlar. Ondan sonra adam gelir. ‘Telefonum bulundu arkadaş almış’ der.

MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ ADINA KADIN PAZARLAMA

Bazı otellerde çalışanlar tarafından kadın pazarlandığı bile oluyor. Otel işletmecilerinin müşteri memnuniyeti sürdüğü sürece ses çıkarmadığı bir şey. Mesela geldiniz. Bir kadınla birlikte olmak istiyorum dediniz. Çalışan size bu imkanı sağladı. Sizden istediği de ‘Beni öven şeyler yazar mısınız oluyor. Bu otel yönetimi tarafından müşteri memnuniyeti gibi görünüyor. Otel işletmecisi için o personel çok iyi. Ama öte yandan bakıyorsun kadın pazarlıyor. Güleryüzlü personel demeleri çok iyi. Bunun ayrıntılarına bakmıyorlar.
Birçok otel için müşteri şikayeti işten atma sebebidir. İşin gerçekliğine de bakmazlar çoğu zaman. Bazı yerlerde sesini yüselttiğin zaman iş değişebiliyor. Sosyal medyada verilen mücadele direkt örgütlenmeye yönlendirmese de sorgulamayı öğretti. İşten atmaları için geçerli sebepleri olması gerekiyor. Burada müşteri her zaman haklı değildiri sektör işçisi yavaş yavaş öğrenmeye başladı.

KANADA FOTOĞRAFI İNANDIRICI

Kanada’daki görüntüye inanabiliriz... Eşim bana bahsettiğinde o gün benim ayaklarım su toplamıştı. Ondan önce yeni girdiğim bir yerde ayağımı vuran bir ayakkabıyla çalışıyordum. Akşam eve geldiğimde benim ayağım kanıyordu. Önce Türkiye’de olduğunu zannettim. Bizlere topuklu giymek yerine daha rahat ayakkabı giymeyi öneriyorlar. Erkekler için ‘Siyah kundura daha güzel olur’ diyorlar ama son zamanlarda o bile değişti. Erkekler için ‘Siyahın altına güzel bir spor giyin’ diyorlar. Çünkü uzun saatler ayaktayız. Türkiye’de de öyle bir zorlama yok ama alım gücü olmadığından dolayı çalışan ne bulursa giyiyor.

ÖNCEKİ HABER

Bir iktidar arayışının hüznü: 31 Mayıs

SONRAKİ HABER

Vahşetin kokusu ve talanın izleri: Sur

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...