29 Kasım 2015 04:12

Elbette gazetecilikten yargılanıyorlar, hem de tutuklu olarak

Erdoğan’ın 'Bunun bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu' demesinin ardından gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandı. Bu durumda gazeteciler neden yargılanıyor olabilir sizce? İktidarı savunmamaktan mı, kamu yararını savunmamaktan mı?

Paylaş

Ceren SÖZERİ*

Bu yazıyı yazmak için bilgisayar başına geçmeden az önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bir açıklama yayınlayarak Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklanmasına yol açan soruşturmanın “basın özgürlüğüyle hiçbir ilgisi bulunmadığını” söyledi. Savcılık ayrıca Dündar ve Gül’ün (FETÖ/PDY) silahlı terör örgütüne üye olmadan bilerek ve isteyerek yardım ettiğini belirtirken örgütün buradaki amacını ise “Türkiye Cumhuriyeti devletini, sahte ihbar ve delillerle teröre yardım eden ülke konumuna sokarak uluslararası ceza mahkemesinde yargılanmasını sağlamak’ olarak” tespit edildiğini belirtti. Her cümlesi tartışmaya açık bu bilgilendirmenin en dikkat çeken tarafı kuşkusuz neyin basın özgürlüğü olduğuna ve neyin haber olması / olmaması gerektiğine artık savcıların ya da ‘bunu onun yanına bırakmayacağım’ diyen Cumhurbaşkanı’nın karar veriyor olduğunun açıklığa kavuşması. Dündar ve Gül’ün yargılanması da aslında basın özgürlüğü sorununda yeni ve daha kötü bir aşamaya geçildiğinin göstergesi.

Seçim öncesi 19 Ekim günü Uluslararası Basın Enstitüsü öncülüğünde dokuz uluslararası basın örgütü ile birlikte Cumhuriyet gazetesini ziyaret ettiğimizde Can Dündar bizi kurşun geçirmez perdelerin bulunduğu İlhan Selçuk’un odasında ağırlamıştı. Kurşun geçirmez perdeler ve Dündar’ın iki kez müebbet hapisle yargılanacağını söylemesinin ekipte yarattığı hissi hatırlıyorum. Soruşturmada ifadeleri alınmak üzere çağrıldıkları 26 Kasım akşamı hissettiklerim ise Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklu yargılanmalarına karar verildiği ve tutukluluklarına devam kararı alındığı gecelerle aynıydı. Bu sebepten baştan söylemek isterim ki sonradan özür dilememek için bu hukuk yanlışına karşı doğru yerde durmak ve tavır almak gerekiyor.

HABER NEDİR, KİMİN İÇİN YAPILIR?

Gazeteciler ve hatta iletişim eğitiminin kıyısından geçenler bile bilirler ki; habercilikte diğer kriterlerin arasında en önemlisi kamu yararıdır. Yani Başsavcılık ya da kimi meslektaşların iddia ettiği gibi gazetecinin görevi ülkenin milli menfaatlerini savunmak değildir. Milli menfaatler iktidar tarafından belirlenmiş ve ülkenin önemli bir kısmı da bu menfaatlere inanarak oy vermiş olabilir ancak gazetecinin görevi bu menfaatler adına yapılan uygulamaları denetlemek ve tam da bu yolla kamu menfaatine çalışmaktır. Bir başka deyişle gazeteci aslında bizim menfaatimiz için olayları araştırır ve kamuoyunun doğru bilgilenmesi için çalışır. İktidarlar dünyanın hemen her yerinde basının kendilerini desteklemesini ister ve bu yolla basını kontrol etmeye çalışır ama yine tam da bu nedenle basın özgürlüğü demokrasi için olmazsa olmazdır.

Tutuklanmaya gerekçe olan olay üzerinde somutlaştıracak olursak MİT tırlarında silah taşındığı haberinin sadece Türkiye değil dünya kamuoyu açısından haber değeri taşıdığı çok açık. Haberin yayınlandığı zaman kimi “zamanlaması manidar ama” eleştirilerini hatırlatarak, gazetecinin görevinin elde ettiği haberi doğru/taktiksel olarak uygun bir zamanda yayınlamak olmadığının da altını çizmekte yarar var. Başsavcılık açıklamasında geçen “tırların silah zoruyla durdurulduğu” bilgisinin de gazeteciliği bağlamadığını ekleyelim, sonuçta silahla durduran gazeteciler değil. Bu durumda ilk elde elde ettiğimiz sonuç gazetecilerin habercilikten yargılandığı.

MİLLİ MENFAAT Mİ, İNTİKAM MI?

Devamında 31 Mayıs 2015’te Cumhurbaşkanı Erdoğan bu habere ilişkin TRT’de verdiği bir söyleşide “MİT’e yönelik atılan o iftiralar bir ajan bir casusluk faaliyetidir ve bu gazete de bunların arasına girmiştir. Avukatlarıma talimatı verdim hemen davayı açtım. Burada hakikaten samimi dürüst olan, onlara verdiğimiz eğitimi çok samimi olarak açıklarlar. Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu” dedi. Yukarıda değinilen tartışmalar üzerinden gidecek olursak gazeteci iktidarın politikalarıyla milli (ya da milli olmayan çünkü millilik gazetecilik gereği değil) menfaatlerin nerede çakıştığını ya da çeliştiğini denetler. Eğer iktidar politikalarının milli menfaatlerle özdeş olduğunu savunuyor ve gazeteciyi buna karşı olmakla suçluyorsa gazeteciler neden yargılanıyor olabilir sizce? İktidarı savunmamaktan mı, kamu yararını savunmamaktan mı? Politikalarının milli menfaatlere uyumlu olduğunu düşünen bir iktidar neden gazetecinin bunu sorgulamasını kişisel bir davaya dönüştürür?

Devam edelim 24 Kasım’da Rusya’nın uçağının düşürülmesinin hemen ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın MİT tırları haberini hatırlatarak “O TIR’ların içinde silah varsa ne olur, yoksa ne olur?” açıklamasından, yani Dündar ve Gül’ün yargılandığı devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken belgeleri ifşasının bizzat Cumhurbaşkanı tarafından yapılmasından iki gün sonra ifadeye çağrılmasını ve ardından tutuklanmasını nasıl açıklayacağız? Üstelik Basın Kanunu’nda (Md.26) basın yoluyla işlenen suçlarla ilgili ceza davalarının dört ay içinde açılmasının zorunlu olduğu belirtilmiş ve bu haberin yayınlanmasının üzerinden beş buçuk ay geçmişken.

Dönüp dolaşıp gazetecilerin aslında gazetecilikten yargılandığına geliyoruz farkındaysanız. Geriye kalan tek suçlama “Bilgileri siyasi veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek.” Kusura bakmayın ama bu en zayıf olduğunuz nokta, zira en azından gazetecilerin konu edildiği bir Hollywood filmi izlemiş olanlar bile bilirler ki gazeteci kaynağını açıklamak zorunda değildir ve gazetecilik aslında tam da böyle bir faaliyettir. En kaba haliyle istihbarat zafiyeti gazetecilerin üzerine yıkılamaz ve gazeteciler gazetecilik yaptığı için tutuklanamaz. Başsavcılığın açıklamasının aksine anayasada korunan aslına tam olarak budur. Buradan yola çıkarak son bir soru: Başbakan Davutoğlu’nun 10 Kasım’da yaptığı “basın özgürlüğü kırmızı çizgimizdir” açıklamasına atfen acaba yeni iktidar için kırmızı çizgi gazetecilik olabilir mi?

* Galatasaray Üniversitesi İletişim  Fakültesi Öğretim Üyesi

ÖNCEKİ HABER

Stendal üzerinden aşka bakmak -2

SONRAKİ HABER

Selfie değil, bi’ foto?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...