20 Eylül 2015 05:57

Güruh kültürü

İrlandalı turistin beklenmedik direnişi ve hatta giderayak güruha tek başına meydan dayağı atmaya başlaması fazlasıyla öngörülmedikti.

Paylaş

Okay DEPREM

Türkiye’de siz, en azından yakın zamanlarda taş, sopa, sandalye, çakı, bıçak, pala, testere vs. gibi kesici, yaralayıcı aletler kullanılmaksızın, bunlara ihtiyaç duyulmaksızın; birden çok kişinin hatta tercihen ve sıklıkla 10-15 hatta 20 veya daha çok kişinin tek ya da 1-2 kişiye saldırdığı türden “insan dalaşları” haricinde açık alanda insanların veya kameraların gözü önünde cereyan etmiş bir kavga hatırlıyor musunuz? Diğer ve doğrudan bir ifadeyle; sahip olduğu toplumsal kültür ve uygarlık seviyesi gereği fiziksel kavganın, “sosyal iletişimde” ve “bireylerin kimlik kazanma ve kendilerini sosyal olarak kanıtlayabilme zemininde” vazgeçilmezler listesinin başlarında geldiği bu toplumda siz; yine de ve buna rağmen kamusal alanda amiyane ve geleneksel tabirle “erkek gibi”, “erkek erkeğe” birilerinin sokak ortasında dövüştüğünü, “kozlarını paylaştığını” anımsıyor musunuz? Tersine, adına “linç” denilen ve son on yıllarda geniş kitlelerin gündelik şiddet kültürünü giderek daha fazla düzenli olarak şekillendiren ve besleyen orantısız/dengesiz ve adaletsiz kavga kültürü daha doğrusu kültürsüzlüğün egemen hale gelmeye başladığı çoktandır yadsınamaz bir olgu.  

ZAMANE ESNAF GÜRUHUNUN LİNÇ KÜLTÜRÜ
Açık fiziki toplumsal alanda ve esas itibariyle adına esnaf denilen ve tüm sözde ekonomik-sosyal gelişmelere karşın halen ülkenin gündelik hayat kültürünü mühim oranda belirlemeye devam eden “linç kültürü”nün sahibi ve uygulayıcısı toplumsal kitlenin; artık her gün-her an-her yerde; “kurbanlarına” yenilerinin eklenmesi kimse açısından şaşırtıcı olmak bir tarafa, epeydir geniş kitleler tarafından kanıksanmış ve kitlesel negatif duyarsızlaşmanın öznelerinden birisi haline gelmişti. Nitekim buna rağmen birkaç hafta önce, benzerleri içinde oldukça aykırı bir örnek bir anda, binlerce gündemin arasında üst sıralara tırmanmayı başardı. Önce Kuveyt ardından ise Lübnan asıllı olduğu belirtilen İrlanda vatandaşı bir adam, tarihsel anlamda esnaf kültürünün “buram buram koktuğu” Aksaray civarında kaldığı otelin hemen yanı başında bir bayiden su almaya çalışırken, plastik şişeleri gayri ihtiyari düşürdüğü gerekçesiyle, önce söz konusu bayiinin işletmecisi ardından da her an tetikte bekleyen çevredeki esnaf güruhu tarafından toplu olarak sopa, sandalye, bıçak gibi “savunma amaçlı” enstrümanlar da kullanılarak saldırıya uğradı. Buraya kadar her şey bir yerde “normaldi” ve “beklenirdi”. Ne var ki İrlandalı turistin beklenmedik direnişi ve hatta giderayak güruha tek başına meydan dayağı atmaya başlaması fazlasıyla öngörülmedikti.

‘AYKIRI ÖRNEK’İN MEDYA VE SOSYAL AĞLARDAKİ YANSIMASI
Esnaf güruhunun kolay avlarına bir yenisini daha ekleme hevesi fazlasıyla kursağında kalırken, olay popüler medyada her zaman olduğu gibi; şahsın eski boksör olduğu, kavga esnasında “art arda 3 kere ringe çıktığı”, birinin bilmem kaç dişini döktüğü gibi teknik, gereksiz ve manasız teferruatlarıyla yer bulabilirken; sosyal medya kanallarında ise İrlandalı turist adamın kendisini savunuş şekli ve başarısı geniş bir kesim tarafından destek gördü. Verilen kitlesel manevi desteğin arkasında yatan nedenlerin başında ise, halkın önemli bir kısmının artık bu esnaf güruhunun sokak teröründen bıkmış, bunalmış olması, “duygularına” birilerinin tercüman olmuş olmasından duydukları açık sevinç ve de bastırılmış kolektif garez güdülerinin tatmin olmuş olmasından kaynaklı rahatlama psişik hali gelmekteydi.

FALLADA’NIN ‘KÜÇÜK ADAM’INDAN BUGÜNE
“Küçük Adam Ne Oldu Sana?” ünlü Alman yazar Hans Fallada’nın adeta efsaneleşmiş bir oyunudur. Piyesin adından da anlaşılacağı üzere Fallada burada, 30’lu yılların başında çok ciddi bir iktisadi ve toplumsal kriz yaşamakta olan Alman toplumunda küçük burjuva tabakalara mensup kesimlerin yaşamakta oldukları duygusal, düşünsel ve sosyal aidiyet-kimlik/kişilik çelişki, çatışma ve sorunlarını ele alır. “Küçük Adam” metaforu meşhur Almanyalı yazarın kaleminde; ağır maddi hayat şartlarından bunalmış ve ait olduğu sınıfın siyaset-ve sosyal hayat arenasındaki sıkışmışlık ve arada kalmışlık durumundan dolayı psikolojik kırılmalar yaşayan orta sınıf birey tipolojisine karşılık gelirken; günümüz Türkiye’sinde ise sokağı terörize etmek ile meşgul, “elinde sopa ile bekleyen” esnaf güruhunu betimlemek adına ise ayrı bir içerikte cisimlenecektir. Burada sorulacak tayin edici soru şudur: “Bir şahsın, dolaylı veya doğrudan hiçbir alakasının olmadığı, kendisini normalde zerre kadar ilgilendirmemesi gereken bir hadisede; onlarca kişinin saflarına kendini atarak, onların arasında kalmış bir ya da birkaç savunmasız kişiye saldırmaya, toplu linçe katılmaya sevk eden; ‘bir yumruk, bir tekme de benden’ diyerek giderek bundan dolayı bir rahatlama duymasının, sosyo-psişik ‘orgazm’ ve deşarj olmasının altında yatan nedenler nelerdir?”

‘KÜÇÜK ADAM’IN YETİŞTİĞİ KOŞULLAR
Fiilen linç eylemlerine iştirak etmiş binler hatta on binlercesi bir tarafa, taşıdıkları sosyal-psikolojik yapı ve mevcut toplumsal ortam gereği her an her yerde benzeri “aksiyonlara” katılmaya son derece eğilimli olan kesimlerinin muhtelif sayısının çok daha fazla olduğu bu toplumsal tabakayı ismen kabaca kategorize etmek gerekirse “En lümpen-faşist esnaf tabakası” olarak tanımlanabilir. İlaveten, kırsal-kasaba aromalı ataerkil kültürün baskın olduğu yaşamsal koşullarda karakter-kişilik bozukluğu, yerleşmemişliği/güdüklüğü ile büyüyen söz konusu toplumsal kesimler; ergenlik çağlarında sosyal-fiziksel anlamda çok boyutlu başarısızlık, yetersizlik ve hayal kırıklığı duyguları ile yetişirler. Bunların tabii bir sonucu niteliğinde ise, her türlü psiko-patolojik ruh haletini taşıyan söz konusu tabakanın bireyleri medeni ve sosyal cesaret ve donanım eksikliği dolayısıyla bireysel, tekil ve doğrudan kendilerinin belirleyici ve yön verici olacakları her türden eylemden çekinip sakındıkları gibi, aksine esas olarak belirli büyük bir topluluğun (güruhun) edilgen bir üyesi olarak, linçte ortak kazanılan “fiziksel zafer”den kendilerine düşen aritmetik pay ile sosyal tatmin duygusu yaşar ve “anlık kamusal statü”ler edinirken bir yandan da toplumsal ortamda kendilerini ispatlama-gerçekleştirme fırsatı yakalamış olurlar... Bundan yüzyıllar önce bu topraklarda Köroğlu, tüfeğin icat olup savaşlarda kullanılmaya başlanması durumunu “Tüfek icat oldu mertlik bozuldu!” diye nitelendirmişti. “Linç Sahnesi”nde bireyin adeta ufalıp yok olduğu bugünkü güruh kültürü koşullarında meşhur Anadolu ozanının kemikleri fazlasıyla sızlıyordur şüphesiz.

ÖNCEKİ HABER

Mola ve evrene dair her şeyin cevabı 42 mi?

SONRAKİ HABER

Polisleri taşıyan otobüs üst geçide çarptı: 26 kişi yaralandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...