30 Ağustos 2015 04:32

Sporu başlatıp öyle gittiler

Paylaş

Dağhan IRAK

Mübadelenin Türkiye’den taşıdığı büyük kültürel zenginlikleri yad ederken, sıklıkla gözden kaçsa da, ülkenin spor kültüründe Anadolu Rumlarının oynadığı öncü rolü de hatırlamak gerekir. Her şeyden önce, Rönesans ve Reform’la beraber Avrupa’da yaşanan Aydınlanma Çağı’nın çekirdeğinde Antik Yunan’a olan öykünmenin olması, moderniteyle Elen (Elen, yazı boyunca Yunan ve Rum toplumlarının çatı sıfatı olarak kullanılacaktır) ulusal hareketi arasında kaçınılmaz bir bağlantı kurmuştur. Anadolu’da ve Yunanistan’da deniz ticaretiyle uğraşarak bölgedeki ilk burjuvaziyi ortaya çıkaran Elenler, yeni kuşağı Avrupa’da eğitim almaya yollayarak modernizmle erkenden tanışmış, bu akımın pek çok ürünü hem Anadolu’ya, hem de Yunanistan’a 18. yüzyıl sonundan itibaren nüfuz etmiştir. Bu tarihlerde Riğas Fereos ve Adamantios Korais, Fransız Devrimi’nin fikirlerini Elen toplumuna uyarlamışlardır. Elen entelijansiyası, bu noktadan itibaren kiliseyle beraber ulusal hareketin iki temel taşıyıcısından biri olacaktır. Bu iki kol nadiren birbiriyle uzlaşacak, ama toplum üzerindeki etkileri de dengeli bir şekilde devam edecektir. Elen ulusal hareketinde spor, kiliseyle burjuva entelijansiyanın buluştuğu nadir alanlardan biri olması itibarıyla da önemlidir. Zira, antikiteye öykünmenin ürünü olarak canlanan beden eğitimi faaliyetleri, popülarite potansiyeli açısından kilisenin de gözünden kaçmayacaktır. 

Anadolu topraklarında modern sporun doğum yeri olarak rahatlıkla İzmir gösterilebilir. 19. yüzyıl sonunun İzmir’i, hem Abdülhamid’in istibdat rejiminden coğrafi olarak uzak olması, hem de canlı deniz ticareti ve güçlü burjuvazisiyle, modernitenin pek çok ürününün yerleşmesinde Osmanlı başkentinden epeyce ilerideydi. İzmir’de yerleşik Rum entelijansiyası, pek çok kültür kulübü kurarak, Elen aydınlanmasının kültürel boyutunu geliştirmekte, bu şekilde ulus bilincini özellikle Anadolu Rum eliti arasında yaymaya çalışmaktaydı. 1890’da kurulan “Orfeas” kulübü, bu oluşumlardan biriydi. Orfeas, çalışmalarını müzik ağırlıklı olarak başlattıysa da, bu kulübün içinden varlığını günümüzde Yunanistan topraklarında sürdüren iki spor kulübü çıktı; Panionios ve Apollon Smrynis.

YUNANİSTAN’LA ANADOLU RUMLARI ARASINDA BİR KÖPRÜ

Anadolu’daki ilk spor kulübü olan Apollon, 1891 yılında İzmir’in önde gelen iş adamlarından Emmanuel Samios ile dönemin İzmir Metropoliti Hrisostomos’un işbirliği ile kurulmuştur. Yüzü Batı’ya dönük Rum burjuvazisiyle, Doğu Roma-Bizans kültürünün temsilcisi kilisenin bu kulübün kuruluşunda ortak olmaları, sporun Elen ulusal hareketi açısından ne kadar önemli görüldüğüne bir kanıttır. Bunda kuşkusuz, Yunanistan’da düzenlenen ve Antik Olimpiyat Oyunlarına benzeyen spor faaliyetlerinin yarattığı heyecan ve bu faaliyetlerin Yunanistan’la Anadolu Rumları arasında bir köprü kurma ihtimalinin görülmüş olmasının etkisi de büyüktür. Zaten, bu yıllarda Apollon ve Panionios (ilk adıyla Gymnasio) sporcuları Yunanistan’daki bu spor faaliyetlerine katılmış, ve bir süre sonra bu oyunların benzerleri İzmir’de de düzenlenmeye başlanmıştır. 1895’te Yunanistan’da düzenlenen ve Modern Olimpiyat Oyunlarının bir provası olma özelliği taşıyan Tinia Oyunları’na İzmirli sporcular da katılmış, bir yıl sonrasında ise (ilk Modern Olimpiyat’la aynı yıl) Gymnasio Paniyonya Oyunlarını düzenleyerek Anadolu’daki Rum sporcuları bir arada yarıştırmıştır. 20.yüzyılın hemen başında Paniyonya Oyunlarında Batı’da kullanılan modern ölçüm sistemleri kullanılmaya başlanırken, Apollon da kendi “Apollonya” Oyunlarını düzenlemiştir. Altı bin kişilik ahşap tribünlü Bornova Stadyumu’nda yapılan bu organizasyon, dönemin İzmir Valisi Kamil Paşa’nın himayelerinde gerçekleşmiştir. İzmir’de yerleşik Britanyalılar da bu dönemde bu oyunlara büyük ilgi gösterirler. 

II. Meşrutiyet döneminde Müslüman Türklerin spor faaliyetlerine katılmalarının önündeki engellerin kalkmasının ardından, sporun zaten baştan bir başka modernite ürünü olan milliyetçiliğin eksenine oturduğu İzmir’de, Türkler de kendi ulusal kıpırdanmalarını spor üzerinde ifade etmeye başlarlar. Daha evvel ağırlıklı olarak İzmir Amerikan Koleji’nde sporla kenarından köşesinden haşır neşir olan İzmirli Türkler, Türk ulusçularının doğrudan cesaretlendirmesiyle bu dönemde kulüpleşirler. İslam’ın yeşilini, Türklüğün kırmızısını benimseyen Karşıyaka ve Celal Bayar gibi İttihat ve Terakkicilerin başını çektiği Altay bu dönemde kurulur. Orhan Berent’ten aktarırsak, Altay gibi eski Türk toplumlarına ait bir ismin seçilmesinde, Rumlarla olan rekabetin payı büyüktür. Zira, Rumlar kendi antik kültürlerine ait Apollon ismini almışlardır, öyleyse Türkler de kendi antik kültürlerinden bir isim bulmalıdır.

TÜRK-YUNAN REKABETİ

İzmir’de Türklerle Rumlar arasındaki daha çok futbol üzerinden yaşanan spor rekabeti, II.Meşrutiyet’le Türk-Yunan savaşı arasındaki on yıllık periyoda sıkışmışsa da, kentteki spor faaliyetlerinin yoğunluğunu net bir şekilde etkilemiştir. Bu rekabet, ilerleyen yıllarda önce karma futbol maçlarıyla, daha sonra ise etnik rekabetlerin taşınmasıyla İstanbul’a sıçrayacak, Türkiye’de sporun bugün hâlâ “milli gurur” üzerinden anlamlandırılıyor olmasında İzmir’in o yılları büyük etken olacaktır. 
Diğer taraftan tıpkı Altay ve Karşıyaka gibi, Panionios ve Apollon’un da bugün ayakta olması, Anadolu’nun savaşlarla kaybolan kadim kültürüne dair ilginç bir arkeolojiyi beraberinde taşımaktadır. Panionios ve Apollon, adeta birer tarihi eser gibi mübadeleyle beraber Türkiye’den Yunanistan’a taşınmış, yeni topraklarında kök salmıştır. Atina’nın Nea Smyrni (Yeni İzmir) semtinde kurulu Panionios da, Rizoupoli semtinde kurulu Apollon da hâlâ İzmir’de ortaya çıktıkları yılı kuruluş tarihi olarak almakta ve resmi isimlerinde İzmir Spor Kulübü ibaresini taşımaktadırlar. Geçtiğimiz yıllarda Panionios Kulübü taraftarlarının Alsancak Stadı’nın yıkılmaması için İzmirli taraftarlarla yaptığı işbirliği, geçmişle olan bağın küçük ama önemli simgelerinden biri olmuştur. 

Bu iki kulübün dışında, Yunanistan’ın dört bir yanında mübadillerin kurduğu kulüpler ülkenin spor hayatında bugün hâlâ yer tutmaktadır. Selanik’e yerleşen Pontusluların kurduğu Apollon Kalamarias ve Girit’e göçen Rumların kurduğu Ergotelis bu kulüplerin önemlilerindendir. Bunun yanı sıra mübadeleye dahil olmamakla beraber savaş sonrası Yunanistan’a göç etmek zorunda kalan İstanbullu Rumların kulüpleri AEK (Atina) ve PAOK’u (Selanik) da Türkiye’den göçün simgeleri olmaları bakımından anmak gerekir. Aynı şekilde İstanbul’da doğan ve Robert Kolej’de öğrenci olduğu dönemde 1906 Ara Olimpiyatı ve 1908 Olimpiyatında Yunanistan’a sırasıyla gülle atma ve cirit atmada madalya kazandıran Mihalis “Mike” Dorizas’ı da hatırlamak yerinde olacaktır. 

Kaynaklar:
Orhan Berent “Alsancak’ın Sakini Altay”, İletişim.
Mehmet Yüce “Osmanlı Melekleri”, İletişim.
Mehmet Ali Gökaçtı “Bizim İçin Oyna”, İletişim.
Dağhan Irak “Hükmen Yenik”, Evrensel Basım Yayın. 
Meghali diadiktyaki enkyklopaideia tis Mikris Asias (Büyük Anadolu Ansiklopedisi). Idryma Meizonos Ellenismou.
Bir Geleneğin Anatomisi: Robert Kolej’in 150 Yılı, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü.

ÖNCEKİ HABER

Aman bre deryalar

SONRAKİ HABER

Mübadele değil, insan ziyanlığı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...