12 Temmuz 2015 05:12

IŞİD tehdidi ve Türkiye’nin Kürt fobisi

Paylaş

Mela EHMED

Geride bıraktığımız 4 yıl içerisinde Suriye’deki savaşta 4 milyon civarında insan Suriye’yi terk etmiş, yaklaşık 300 bin insan ölmüş, milyona yakın insan yaralanmış ve onlarca şehir tarumar olmuştur. Savaşın seyrine baktığımızda ölümler, göçler, ve yıkımın artarak devam edeceğini de öngörebiliriz. Suriye iç savaşında ABD - Rusya gibi uluslararası güçler, T.C, Suud, İran, Lübnan Hizbullahı gibi bölgesel güçlerin katılımıyla adına vekalet savaşı dediğimiz bir nevi 3. Dünya savaşı 21. yy’ın koşullarına uygun bir şekilde devam ediyor. Suriye iç savaşının seyrinin hem bölgesel hem de küresel güçlerin birbirleriyle olan çekişme ve çatışmalarında çok önemli bir konumda olduğunu bu güçlerin savaşa verdiği destekten de rahatlıkla görebiliyoruz. Tüm güçler, rakiplerini Suriye’de devam eden savaş üzerinden alt etmeye çalışmaktadır. Ancak yine görüldüğü gibi savaş sadece Suriye ile sınırlı kalmayıp Libya’dan Yemen’e ve hatta Afganistan’a kadar çok geniş bir coğrafyaya yayılmış bulunuyor. Suriye savaşı bazı güçler için kayıp anlamına gelirken bazı bölgesel güçler için de bir fırsat olarak görüldü. 

CİHATÇI ÖRGÜTLER GÜÇ BULDU

Bölgesel ve küresel güçlerin savaşı Ortadoğu ve Kafkaslarda yıllardır “cihad” eden selefi-cihadi örgütler için de yeni fırsatlar doğurdu. İstikrarsızlığın hüküm sürdüğü Libya, Irak, Afganistan, Yemen, Mısır, Suriye gibi ülkeler cihatçıların tüm güçlerini kaydırdığı ve savaşla hızla yayıldıkları ve geniş alanları kontrol ettikleri birer cihad cenneti haline geldi. Bölge ülkelerindeki diktatöryal rejimlerin halkları uzun yıllardır baskı altında tutmuş olması, batılı ülkelerin müdahaleleri, bölge devletlerinin birbirleriyle olan savaşları özellikle de son 2 yüzyılda bölge halklarını da patlama noktasına getirdi. Zaten dinle yoğrulmuş bölge halkları arasında savaşın getirdiği psikolojiyle cihatçıların teveccüh bulması da zor olmadı.

Başta da bahsettiğimiz vekalet savaşını hatırlanacağı üzere Sovyetlerin Afganistan işgaline kadar götürebiliriz. Sovyetleri yenmek için Batılı ülkelerin cihatçıları Sovyetlere karşı kullanması ve sonrasında da cihatçıların bölgeye yerleşip diğer cihat alanlarına savaşçı eğitip gönderdiği bir cennet haline gelmişti. Gerek bölge devletleri gerekse de Batılı ülkeler Afganistan savaşından ders almayarak cihatçıları Suriye, Yemen ve Libya gibi ülkelerde de kullanmaya devam ettiler. Cihatçıların kendi ajandaları olsa da kontrol altında tutulabilecekleri düşünüldü. 

KABUL GÖREN IŞİD

IŞİD’in el Kaide’den ayrılarak el Kaide’nin “uzak hedef” olan Batı yerine “yakın hedef” olan bölge ülkelerini “fethederek” batının bölgedeki karakollarını yok edip çevreye doğru yayılma stratejisi görüldüğü üzere cihatçılar arasında gün geçtikçe kabul gören yaklaşım oldu. El Kaide ve IŞİD arasındaki küresel cihadın lideri olma savaşı IŞİD’in geniş alanları ele geçirip buralarda tüm kurumlarıyla devletleşmeye gitmesiyle IŞİD’i bir adım daha öne çıkarmakta. Ayrıca Kafkaslardan Afrika’ya kadar geniş bir coğrafyada da yeni biatlar ve katılımlarla gücüne güç katmakta. 

IŞİD sözcüsü Adnani’nin Suud, Ürdün, Libya ve diğer bölge ülkelerini – Türkiye’yi tehdit etmedi-  tehdit eden konuşmasından hemen sonra Yaşanan Kobani katliamı, Tunus ve bazı Avrupa ülkelerindeki saldırılar, Mısır Sina’da Mısır ordusuna yaptığı baskınlar ve hatta Sina’dan İsrail topraklarına yaptığı saldırılar IŞİD’in arkasına aldığı cihadi rüzgarla savaşı daha geniş alana yayacağı görülüyor. Kısacası IŞİD’in sahip olduğu savaş motivasyonu ve savaş gücü IŞİD’i küresel ve bölgesel güçlerin kullanabileceği bir enstrüman olmaktan çıkarıp gerçek bir tehdit noktasına getirdi.

TÜRKİYE VE IŞİD

Bölgesel güçlerden biri olan Türkiye de Suriye savaşının başından itibaren IŞİD’e karşı hiçbir yaptırıma gitmeyerek kendisine bölgede en büyük tehdit olarak gördüğü Kürtlere saldırmasına göz yumdu. Hatta Kobani işgali sırasında bu iştahını saklamak ihtiyacı da hissetmedi. Öte taraftan Türkiye Nusra ve Ahrar gibi El Kaide’nin Suriye kollarına ise “Esed rejimini” devirmek için sınır kapılarını ve imkanlarını kullandırmaktan geri durmadı. Çünkü Nusra ve diğer cihatçılar rejimi devirirlerse Afrin’den başlayarak diğer Kürt kantonlarını rahatlıkla işgal edebilecekti. Kobani işgali sırasında batının Türkiye toprakları üzerinden Peşmerge geçişine izin vermesi talebini “Yarın Afrin ve Haseke’ye saldırdıklarında oralar içinde mi topraklarımızı kullandırtmamızı isteyeceksiniz?” diyerek Kobani sonrasında Afrin ve Cizir kantonlarının hedef alınabileceğini “müjdeliyordu.”

Türkiye’nin Suriye iç savaşının başladığı günden beri savaş enstrümanı olarak kullandığı cihatçılar artık bir enstrüman olmaktan çıkmış ve gerçek bir tehdit olmuştur. Ancak IŞİD’in en büyük lojistik kapılarından biri olan Gire Spî’nin YPG’nin denetime geçmesiyle Türkiye’nin gösterdiği tepki ve IŞİD’in bile yapmadığı derecede “YPG Türkmen ve Arapları göç ettiriyor” propagandası Türkiye’nin tüm dünyanın gördüğü IŞİD tehdidini görmemekte ısrarlı olduğunu gösteriyor. Bilindiği gibi Türkiye sınırı aynı zamanda NATO sınırıdır. Cizir’den Kobani’ye kadar güvende olan bu sınırın Kobani kantonunun batısındaki Fırat nehrinden Afrin’e kadar ise büyük bölümü IŞİD’in elinde, dar bir koridor ise başta Nusra ve Ahrar olmak üzere diğer cihatçı güçlerin elindedir. Koalisyonun daha bu hafta Nusra komutanlarına yaptığı saldırılar bile Koalisyonun bu bölgede selefi cihatçıları istemediğinin açık bir ifadesi olarak okunabilir. 

TÜRKİYE’NİN KÜRT FOBİSİ

Türkiye’nin Kürtlerin Suriye’de statü sahibi olmasını engellemek için kullandığı cihatçı kozunu daha fazla kullanamayacağı ortadadır. Türkiye’nin Kürt fobisine ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü John Kirby “Ama bence herkes IŞİD’in nereye doğru gittiği ile ilgili endişelerini paylaşıyor ve bu gurubu durdurmaya çalışıyor” şeklindeki cevap vererek Türkiye’nin “endişelerinin” bölgenin karşı karşıya olduğu somut tehdit karşında sadece endişe olarak kalacağını gösteriyor. 

Bir başka yazıda Türkiye’nin Kürt ve Kürdistan politikasında sonuna geldiği yolu Suriye politikası bağlamında ele almaya çalışacağız.

Twitter.com/@mela_ehmed

ÖNCEKİ HABER

Palmira’ya bakınca Efes’i görmüyorsan...

SONRAKİ HABER

Zerdüşt tapınağı mı, yazboz tahtası mı?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...