17 Şubat 2007 00:00
türkiyeli ve türkiyesiz nato
Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), İkinci Paylaşım Savaşı'nın sonunda kuruldu. Sovyetler Birliği ile müttefikleri İngiltere ve ABD, Hitler ve türevlerini ezerek, dünyanın başındaki faşizm belasını temizlemişti. Müttefikler, bundan sonra Birleşmiş Milletler (BM) aracılığıyla dünya barışını koruyacaktı. Ancak, 4 Nisan 1949 günü, Washington'da bir araya gelen 12 ülkenin temsilcileri, adeta bu tabloya meydan okudu. NATO'nun kuruluş bildirgesi, bu ülkelerin aralarında askeri bir ittifak kurduklarını haber veriyordu: ABD, Kanada, Norveç, Danimarka, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, İngiltere, Fransa, Portekiz, İzlanda, İtalya. Bu ülkeler, ABD ve Kanada ile, Avrupa'da Sovyetler Birliği dostu halk demokrasileri dışında kalan ülkelerdi. Böylece, Avrupa ve Amerikan emperyalistlerinin stratejik ittifakı kurumsallaştı.
NATO'nun 14 maddelik kuruluş bildirgesinin girişinde şöyle deniyordu: "Bu Antlaşma'nın tarafları, Birleşmiş Milletler Yasası'nın amaçları ve ilkelerine olan inançlarını ve bütün halklar ve bütün hükümetlerle barış içinde bir arada yaşama arzularını teyid ederler." Ancak, ittifak diğer BM üyelerine kapalıydı. İngiliz Lord Ismay'ın ifadesiyle NATO, "Rusları dışarıda, Almanya'yı alaşağı edilmiş halde ve ABD'yi içeride" tutmak amacıyla kurulmuştu. Sovyetler Birliği'nin katılmak için yaptığı başvurunun reddedilmesi de bunu kanıtladı.
İşçi devletine kapalı, Türkiye'ye açık!
Sovyetler Birliği katılım başvurusunu yapmadan iki yıl önce, 18 Şubat 1952 günü, Atlantik bölgesinde olmayan iki ülke NATO'ya dahil edilmişti: Türkiye ve Yunanistan. O sırada Yunanistan'da işçi ve köylüler iktidarı almaya yakın bir durumdaydı ve emperyalistler, bu ülkenin sosyalizm kampına katılmasından çekiniyordu. Türkiye'nin katılımı ise adeta NATO'yu yepyeni bir kimliğe büründürdü. Hem halkı Müslüman bir ülkeydi Türkiye, hem Sovyetler Birliği'nin dibindeydi, hem de bir Ortadoğu ülkesiydi. NATO'nun askeri gücü de Türkiye'nin katılımı ile önemli ölçüde büyüdü.
NATO'ya giren ülkeler, Amerikalı silah tekellerinden her yıl yüzmilyonlarca dolarlık silah alarak, silah patronlarını zengin ettiler. Halklara karşı büyük bir tehdit haline gelen NATO'ya karşı Sovyetler Birliği de Varşova Paktı'nı kurmak zorunda kaldı. Böylece, iki blok arasında elli yıla yakın süren "Soğuk Savaş" da başlamış oldu.
Türk askerinin değeri 23 sent!
Türkiye'nin önüne üyelik şartı olarak konulan ilk görev, kendisinden kilometrelerce uzakliktaki Kuzey Kore ile savaşması oldu. 1946'dan itibaren CHP'nin başlattığı Amerikancı dış politika çizgisini iyice derinleştiren Demokrat Parti, Kore Savaşi'nı bir fırsat olarak gördü. 3 Ağustos 1950'de askerler Kore'ye gönderildi. Dönemin Başbakanı Adnan Menderes'in, "Türkiye'yi küçük Amerika yapacağız" vaadiyle giden askerlerin yaklaşık bini, Türkiye'ye dönemeyecekti.
Aynı günlerde, ABD Dışişleri Bakanı John F. Dulles, Türkiye'ye biçilen misyonu şöyle özetliyordu: "NATO'ya en ucuz askeri Türkiye sağlıyor. Bir Türk askerinin bize maliyeti 23 cent!"
NATO'ya üyelikle birlikte, büyük bir hızla, Türkiye'nin her bölgesinde üsler, silah depoları kuruldu. Buralardaki füzeler Sovyetler Birliği'ne dönüktü, ancak üslerin bir diğer işlevi de Türkiye içindeki işçi, köylü, öğrenci hareketlerinin bastırılması veya provokasyonlarla yolundan saptırılmasıydı. Bunun örnekleri, doğrudan NATO'yla ve Amerikan ordusuyla ilişkili olan Özel Harp Dairesi aracılığıyla organize edildiği bilinen onlarca kanlı olay ve suikast oldu.
En büyük tehdit üsler
Türkiye'nin NATO'ya üye olma gerekçesi, Sovyetler Birliği'nin Türkiye'ye saldıracağı varsayımı üzerineydi. Ancak Amerikan emperyalizminin NATO'yu kullanarak özellikle de Ortadoğu üzerinde hakimiyet kurma amacı güttüğü kısa sürede ortaya çıktı. Nitekim Türkiye ile Amerika arasında NATO üyeliği gerekçe gösterilerek bir çok askeri anlaşma imzalandı.
Bu anlaşmalarının hepsinin temel özelliği, Amerikan askerlerinin Türkiye'de konuşlanmasını sağlamaktı. Bu amaçla yapılan her anlaşma Türkiye'de NATO üsleri kurulmasını öngörüyordu. Bu üslerin kullanım hakkı ise tamamen ABD'ye bırakılıyordu.
Türkiye ile ABD arasında yapılan ilk askeri anlaşma 1954 yılında imzalandı. Kore Savaşı'ndan hemen sonra imzalanan bu anlaşma ile ABD üs konusunda bir daha asla vazgeçmeyeceği tavizleri de kopardı. İncirlik Üssü ilk kez bu anlaşma ile ABD'nin kullanımına sunuluyordu. O günden beri de İncirlik Üssü, Ortadoğu'ya yönelik Amerikan saldırılarının merkezi haline geldi.
Jandarmalar arttı, komutan aynı
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından itibaren yeniden yapılanan ve üye sayısını 26'ya çıkaran NATO, geçen yıl sonunda Letonya'da yapılan zirvede resmen dünya jandarması" ilan edildi. Zirvenin başlıca sonuçları şunlardı:
Öte yandan, NATO içinde Fransa'nın başını çektiği bazı ülkelerle, ittifakın patronu ABD arasındaki çelişkiler yine zirveye damgasını vurdu.
Anlaşılan o ki, önümüzdeki yıllarda, ittifakın en fedakar üyelerinden Türkiye'den NATO için istenecek talepler giderek artacak...
Evrensel'i Takip Et