11 Mart 2007 00:00
Patronun mutluluk anlayışı
D. A., 15 yaşında bir çocuk. Kıraçın çamurlu sokaklarında top peşinde koşan, evin neşe kaynağı olan, arkadaşlarıyla gülüp eğlenen D. A., artık ne gülüyor, ne konuşuyor ne de kimsenin yüzüne bakıyor. Bu duruma gelmesinin sebebi ise adını Onunla Mutluluğu Sunun baş harflerinden alan OMSde yaşadığı iş kazası. D.A., para kazanıp ailesinin mutlu etmek için girdiği OMSde, geçirdiği kaza sonucu sol elinin dört parmağını kaybetti.
D. A.ın iddiaları üzerine ilk önce telefonla, daha sonra da yüz yüze görüştüğümüz OMS patronu Hüseyin Özger ve Genel Müdürü Aysun Balcı, ilk olarak fabrikada böyle birinin çalışmadığını ve D. A.yı tanımadığını söylediler. Sorularımıza çelişkili cevaplar veren Özger ve Balcının daha sonra söyledikleri ise tüyler ürpertici. Özger, D. A.nın kendilerinden tazminat alabilmek için bilerek parmaklarını makineye kaptırdığını iddia ederken, Balcı ise dört parmağı kopan bir çocuğun haberinin haber olmadığını ileri sürdü. Özger ve Balcı, bu haberi yapmamız halinde dava açacaklarını söyleyerek Sonuçlarına katlanırsınız demeyi de ihmal etmedi.
Özger ve Balcı ile yaptığımız görüşmelerin çözümünü aynen yayınlıyoruz. OMS Müdürü Balcı ile 5 Mart 2007 tarihinde yaptığımız telefon görüşmemiz şöyle:
- İşyerinde olan her türlü iş kazası işçinin dikkatsizliğinden kaynaklanıyor. Biz bütün önlemleri aldık. Makinelerimiz de Sağlık Bakanlığı tarafından incelenmiştir.
- Şimdi siz bütün önlemleri aldınız. Ama bu işçinin dikkatsizliği nedeniyle mi kaza oldu diyorsunuz.
- Evet.
- Ama bu çocuk bu iş kazası sonucunda 4 parmağını kaybetmiş. Bu da özel bir durum. Tanımanız lazım.
- Biz, iş kazası olduğu zaman, bütün hastane masraflarını karşıladık. Tedavisi bitene kadar onunla ilgilendik. Eğer bizde çalışmak isterse sonsuza kadar çalışabilirsin dedik.
- Hanımefendi, siz hem burada öyle biri çalışmadı, tanımıyorum diyorsunuz. Hem de hastaneden, iş kazasından bahsediyorsunuz.
- Ben genel konuşuyorum. Buradaki herhangi bir kaza durumunda sürekli ilgileniyoruz. Evine bile adam gönderiyoruz, takip ediyoruz. O derece yani. Bu kişi bizim hakkımızda ne söylüyorsa, ispatlasın. Ayrıca sizin bu yaptığınız habercilik değil. İspatlasınlar, eğer ispatlarlarsa yapın. Ama ispatlayamazlarsa ben ona yapacağımı biliyorum. Siz de sonuçlarına katlanırsınız.
- O sizin bileceğiniz bir şey.
- Bu iddialar kesinlikle doğru değildir. Burada makineden kaynaklı bir iş kazası yok. Kendi hatası. Makine bozuktu, beni burada zorla çalıştırdılar. Bunlar tamamen karalama. İşyerine gelip sorabilirsiniz. Amcasının oğlu çalışıyor burada. İş kazası kendi dikkatsizliği nedeniyle oldu.
Suçlu babası
Ertesi gün saat 11.00de fabrikada yüz yüze görüştüğümüz Balcı, bu kez iş kazasından kendilerinin mesul olmadığını belirterek, D.A.ya gerekenden fazla ilgi gösterdiklerini söyledi. OMS Müdürü Balcı, D. A.ya uygun bir işte çalıştırmayı ve tedavisini sürdürmeyi planladıklarını dile getirerek, babasının kendilerine D. A.yı göstermediğini ve para alabilmek için fabrika ile uğraştığı iddiasını yeniledi. D. A.nın ailesinin hastaneden sonra kendileriyle ilgilenilmediği sözlerine yanıt veren Balcı:
- Hayır, hayır yalan. Hastanede günlerce yanındaydık. Eylülde kaza olmuştu, hiç unutmuyorum. O gün çok önemli bir toplantımız vardı. Hatta toplantının gündemini tamamen o oluşturmaya başladı. Biz gidiyoruz babası agresif, kovuyor, saldırıyor insanlara. Öyle bir insanmış. Görmedim.
- Duyarlılığınız güzel bir şey.
- Biz bunu yaptık işte. Planlarını yaptık. Gelecekle ilgili başka ne yapabilirsiniz. Bu çocuk sonsuza dek sigortalı olacak, emekliliğini bekleyecek.
- Onlar yasal hakları zaten, değil mi?
- Yasal hakları da ben onu çalıştıracağım hiçbir işe yaramadığı halde, ücret mi ödeyeceğim. İş Kanunu gereği SSKnın bana bağladığı bir işçiyi sigortalı bildirmeme cezası var. İş mahkemesine gittiği takdirde de orda çıkacak tazminat vardır. Başka hiçbir yükümlülüğüm yoktur. Ben bunun çok üstünde bir şey önerdim. Çok daha fazlasıydı.
- Onu kabul etmemiş olabilir, o sizin aranızdaki mevzu. Burada iş kazası olmuş...
- İş kazası oldu olmaya da devam edecek...
- Gerekli önlemler alındı mı? Makine kendi çalıştı ve kapağı bastı, elimi çekemedim diyor. Bu çocuk bana eğitim hiçbir verilmedi diyor bu doğru mu?
- O çocuk kendiliğinden gidip o makineyi çalıştırmış, kullanmış, işte siz bunu bilmiyorsunuz.
- Diğer işçilerin sigortası var mı?
- Burada sigortasız çalışıyor mu? Çalışmıyor mu o benim meselem ve SSKnın bana soracağı bir soru ve siz soramazsınız.
- İki üç gün bu çocuk burada ambalajlamada çalışıyor, ondan sonra da prese verdiler diyor.
- Hayır kendi gidip preste çalışıyor. Bir kere preslerde elle komut vermeden çalışmaz. Ayak frenlerinin hepsini kaldırdık. Ve biz denetleniyoruz. Ara ara denetleniyoruz. KYS gereği ISO belgesi sahibiyiz.
- Şöyle bir şey var şimdi. Bir gün çalışıyor o makinede, ustanız yok muydu? Uyarmıyor mu? Sen ambalajdasın, burada niye çalışıyorsun? Ertesi gün kaza oluyor zaten.
- Onu bilmiyorum, onu Hüseyin Beye (Özger) sormamız lazım.
- Kendi başına yaptı bu işi o zaman...
- Öyle duydum ben. Hüseyin Beyden öğrenebiliriz gerçeğini diyorum ben size.
- Hüseyin Bey kim.
- Hüseyin Bey üretim müdürümüz, aynı zamanda ortaklardan biri.
- Onunla da görüşelim. - Ben size tedavi sürecini anlattım. Aşağı ile ilgili olanı Hüseyin Bey anlatsın.
- Tamam.
- Nasıl bir haber olarak bakıyorsunuz siz buna. Ben gazeteci olsam böyle bir şeye asla vakit ayırmam. Onların tek amacı OMSyi karalamak. Alet oluyorsunuz. İşte onların bize hep bu şekilde davranmaları bizim bu işten elimizi ayağımızı çekmemize neden oldu. OMSyi neyle tehdit ediyorsun ki. Yani yeryüzünde ve Türkiyede tek sigortasız işçi çalıştıran, bunun yayını da bize hiçbir şekilde zarar vermez. Bana bir şey yapamazlar. Ha şöyle bir haber yaparsanız ben mutlu olurum. Türkiyedeki çocuk işçilerinin psikolojisi.
- O ayrı bir haber konusu. Burada OMS ile Doğanın arasındaki konu haber konusu.
- İşte OMS olmamalı madem amacınız haberse. OMS o zaman olmamalı haberiniz.
Tazminat için...
Bu arada OMS patronlarından Hüseyin Özger içeriye girdi. Ve sorularımızı ona yönelttik.
- D. A., hiçbir eğitim almadan bir makineye oturtulduğunu söylüyor. Aynı zamanda o makinenin bozuk olduğunu ve bunu söylediği halde hiçbir şekilde ilgilenilmediğini belirtiyor.
- Benim mantığım almıyor bunu. Düşmanım da olsa yapamazsın. Ayak frenlerini kaldırdık, yukarda düğmesi var. Bu düğmeleri basılı tutarsanız. Elle çalışan bir makine, elini çektiğin zaman makine kendi geri kalkıyor. Düğmeyi tutmak zorundasın.
- Makinenin düzeneği buna müsaade etmez diyorsunuz.
- Mümkün değil.
- Ne makinesi bu.
- Lidırling, pres makinesi.
- Bu kaza nasıl gerçekleşiyor? Ne yapması gerekiyor da elini kaptırsın.
- Ne desem yalan olur.
- Ama makineyi çok iyi tanıyan birisiniz. Şunu şöyle yaparsa parmağı kalır, mesela...
- Ya aklıma kasti geliyor. Başka hiçbir şey gelmiyor.
- Parmağını bilerek mi kaptıracak?
- Benim aklıma başka bir şey gelmiyor. Tazminat kopartmak için bunu yapanlar çok.
Vicdanım rahat
Söze Aysun Balcı giriyor.
- Ailesi kazadan sonra para hesabı yapmaya başladı. Sizce amaç ne olabilir?
- Siz üzerimize düşeni yaptık diyorsunuz.
- Vicdanım rahat. Ben onu kanlar içinde başka bir arabayla da götürebilirdim hastaneye ama özel ambulansla götürdüm hastaneye. Bunlar hep para biliyorsunuz. 9 milyar sırf ameliyat parası verdim. Herhangi bir hastanede de kopartabilirdim ben onun parmaklarını.
Patron Hüseyin Özgere sormaya devam ediyoruz:
- Bir gün çalıştım ertesi gün kaza oldu diyor makinede, bu doğru mu?
- Bir gün değil, bir gün değil...
- Makinede çalıştı aynı gün kaza oldu...
- Makinede çalışmadı. Hayır makinede çalıştığı gün parmağını kaptırdı. Bir hafta çalıştı bizde. Çalıştığı gün parmağını kaptırdı.
- Makineye geçirdiniz, orda mı kaza oldu.
- Ben makineye geçirmedim, makinenin başında da değildim. Amcasının oğlu Eşraf Adanaş orda, bölümün ustası da olaya o şahit oldu. Onu dinlemeyip makineyi çalıştırmış ve kaza olmuş.
Bu haber değil
Daha sonra fotoğraf çekme isteğimiz geri çevrildi ve haber yapmamamız istendi. Patron Özger ile diyaloğumuz şöyle oldu noktalandı:
- Neden haber yapacaksınız?
- İş kazasının haberini yapıyorum.
- İş kazasını...
- Evet.
- Sırf bu iş kazası bizde tek mi oldu yoksa genelinde her tarafta oluyor mu?
- Dört parmağı kopan bir çocuğun haberi bu.
Bu kez de Aysun Balcı araya girdi:
- Bu bir haber değil ki.
- Ne peki?
- Değil. Gaziosmanpaşa Hastanesine hiç gittiniz mi? Ya da Vatan Hastanesine...
- Biz sürekli yapıyoruz bu tür haberleri zaten...
- Siz yayınladığınız zaman biz bunu mahkemeye vereceğiz.
- Sizin bileceğiniz bir şey...
(İstanbul/EVRENSEL)
Kardeşim elini duvarlara vuruyor
D.A., 2002 yılında büyükşehire, büyük umutlarla göç eden 11 kişilik bir ailenin 6. çocuğu. Memleketleri Vandan, Kıraça geldikleri zaman uyum sorunu yaşadığı için okumak istememiş. Daha sonra ben çalışacağım diyerek, Makele taşeronluk yapan bir fabrikaya giriyor D.A. Burada iki ay çalışıyor. Ama bu işyerinden patron ve ustabaşından sürekli hakaret işittiği ve ücrette anlaşamadığı için ayrılıyor. Eve giderken OMSnin önünden geçen D.A., kapıda asılı olan İşçi aranıyor ilanını görünce müracaat ediyor. İş başvurusu hemen kabul edilen D.A.ya, muhasebeci tarafından mesai kartı veriliyor ve işbaşı yapıyor. Sigorta girişi ise yapılmıyor.
İlk önce paketleme bölümünde poşet açma işi yapan D.A., burada 3-4 gün çalıştıktan sonra hidrolik pres makinesine geçirildiğini söylüyor. D.A., tencere kulpları basan pres makinesinin hayatını nasıl altüst ettiğini şöyle anlatıyor: Bana hiçbir eğitim vermediler. Bir gün çalıştım. Ertesi gün işe gittim, saat 10.00du. Demiri makineye koydum, makine düğmeye basmadan birden çalıştı. Elimi çekmeye çalıştım ama çekemedim. 4 parmağım ezildi. Daha önceden ustaya dedim, Makine bozuk diye. O da, Bir şey olmaz, sen koy malı dedi. Bana inanmadı...
Önce Büyükçekmece Devlet Hastanesine oradan Avcılar, Küçükçekmece derken 6-7 hastane gezdirildiğini anlatan D.A., bütün hastanelerden, Biz bir şey yapamayız yanıtını aldıklarını söylüyor. En son Gaziosmanpaşa Hastanesinde ameliyata alınmış. 9 saat yoğun bakımda kalmış. Bunun sonucunda hayatı kurtuluyor ama, diyeti olarak dört parmağını ameliyat masasında bırakıyor.
Geceleri uyuyamıyor
Kardeşim psikolojik olarak çöktü. Geceleri uykusundan uyanıp elini duvarlara vuruyor. Elim koptu, eliiiim diyerek, sürekli ağlıyor diyen Nihat Adanaş, kardeşinin ruh halini bu şekilde aktarıyor. D.A.yı evde yalnız kalıp daha fazla bunalmasın diye belediyenin spor kulübüne yazdırdıklarını belirten Adanaş, oradaki arkadaşlarının senin parmağın yok dedikleri için artık kulübe gitmediğini söylüyor.
D.A.nın bir diğer abisi Fırat Adanaş ise kardeşinin eldivenini elinden çıkartmadığını ifade ediyor. Ben dekorasyon işi yapıyorum. Evde kalmasın diye onu da götürüyorum. İşyerinde malzeme indirirken o da indirmeye çalışıyor. Biz yapma deyince kızıyor, gidiyor. Kaza geçirmeden önce mahallenin fedaisiydi. Akşama kadar eve gelmezdi, top oynardı, gezerdi. Hiç susmazdı, evin neşe kaynağı idi diyen Adanaş, kardeşinin artık evden dışarıya çıkmadığını ve kimseyle konuşmadığını dile getiriyor.
Geleceği garantiye alınsın
Kaza olduğu zaman işyeri sahiplerinin hastanede kendileriyle ilgilendiklerini aktaran Adanaş, hastaneden çıktıktan sonra ise ne arayanın ne de soranın olduğunu belirtiyor. Bir kere patron Hüseyin Özger eve geldi. 10 bin YTL ve arsa verelim bu işi kapatalım dedi. Ama biz bunu kabul etmedik. Kardeşimin dört parmağı yok artık. Eskisi gibi olmayacak. Hayata küstü. Biz para değil, onun geleceğinin garantiye alınmasını istiyoruz diyor.
Erkan Araz-Şener Doğan
Evrensel'i Takip Et