27 Şubat 2009 01:00
STATÜ kıskacındaki öğretmenler -2- Mevsimlik öğretmenler ya da ücretli köleler
Danıştay, Öğretmenlik mesleği geçici personel ile sürdürülemez dese de, üniversiteden mezun olup atanamayan 200 bin işsiz ve kendi alanında çalışmayanları göz önüne alırsak, resmi olmayan rakamlara göre yüz binin üzerinde öğretmen, ücretli statüsünde çalıştırılıyor.
Ücretli öğretmenler, geçici olarak, yani bir yıldan az süreli veya mevsimlik olarak, bakanlar kurulunca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşme ile çalıştırılıyor ve işçi sayılmıyorlar.
İSİMLERİ
ÖĞRETMEN
Kendilerine, mevsimlik işçi diyen ücretli öğretmenler, girdikleri ders başına ücret alıyorlar. Onlara part-time öğretmenler diyenler de var. Çünkü okulların açık olduğu günlerde çalışıyorlar. Onlar yaz tatilleri ya da bayramlarda işsiz kalmış oluyorlar. Yalnızca çalıştıkları günler için sigortalılar. Yani yaz tatillerinde ya da bayramlarda sigortaları yatırılmıyor. Öğretmenler ama öğretmen kimlikleri yok, öğretmen evlerine dahi giremiyorlar. Ayda 18 gün sigortalı olarak gösteriliyorlar. Hiçbir sosyal hakları yok. İşe başlarken onlarla sözleşme bile yapılmıyor. Kadrolu ya da sözleşmeliler gibi bakanlık tarafından da atanmıyor, ücretleri İl Özel İdare bütçelerinden karşılanıyor.
TÜM HAKLARI,
İDAREDE SAKLI
Kaderlerini ise okul müdürleri tayin ediyor. Görev yaptıkları okullara kadrolu ya da sözleşmeli bir öğretmen geldiğinde, onlara ihtiyaç duyulmadığı gerekçesi ile kapı önüne konulabiliyorlar. Okul yöneticileri, kendilerinden ücretli öğretmen olduklarını söylememelerini istiyor. Çünkü veliler, her an gidebilecek bu öğretmenlerin çocuklarını okutmalarını istemiyorlar. Bakanlık, sayılarının 36 bin olduğunu söylüyor. Sendikalara göre sayı 100 binin üzerinde. Çünkü Doğu ve Güneydoğudaki ilçe ve köyler ile İstanbul gibi büyük kentlerdeki varoşlarda onlar görev yapıyor. Ders saatleri 5 TL. Haftalık 25 saat ders veren öğretmen, ayda 560 TL civarında maaş alıyor. Bazı branş öğretmenlerinin ders sayısı düşük olduğu için 400 YTL civarında kalıyor. Bunun anlamı, bir kadrolu öğretmen yerine 3 ücretli öğretmen çalıştırabilmek oluyor.
ÜCRETLİ KÖLELİK
Abdullah Gezici, Zeytinburnu Veli Efendi İlköğretim Okulunda iki yıldır ücretli öğretmenlik yapıyor. Branşı Türk Dili ve Edebiyatı ama o yalnızca Türkçe derslerine giriyor. Bu, kaybettiğim iki yıl gibi geliyor bana. Çünkü ne emeğimin karşılığını alabildim ne de olmak istediğim yerdeyim diyen Gezici, ücretli öğretmenlik yaparken çok zorlanıyor. Gezici, Aslında ücretli öğretmen deniliyor. Ama ben buna ücretlik kölelik diyorum. Ücretli öğretmenlik diye bir kavram konuluyor; kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen, öğretmen, öğretmen Hepsinin sonunda öğretmen var. Fakat her öğretmen aynı öğretmen değil. Arada uçurumlar var diyor.
STATÜMÜ
SÖYLEMEDİM
Okuldayken sürekli bir aidiyet sorunu yaşadığını belirten Gezici, Sonuçta kadrolu veya sözleşmeli öğretmen geldiği zaman bana yol görünecek. Bundan dolayı kendimi oraya ait hissedemiyorum. Her an gidici gözüyle bakıyorlar sana diye konuşuyor. Gezici, iki yıldır hiçbir öğrencisine de ücretli öğretmen olduğunu söylememiş. Çünkü sınıfta ben ücretli öğretmenim dediğimde, öğrenci bir öğretmen olarak görmeyecek. Bunun için de ciddiye almayacak diyor. Gezici, çalıştıkları günler için para aldığından üç aylık tatilde de inşaatta boyacılık yapmak zorunda kalıyor.
KARDELEN AYŞENİN KADROSU YOK
Geçici personel olarak nitelendirilenlerden biri de Kardelenler kampanyası ile okumuş öğretmen Elif İmenç. Görmeyeniniz ya da duymayanınız yoktur sanırım. Kardelen Ayşe, Kardelen Ayşe, napıyorsun bize söyle diye başlayan müziği. Reklamda, Kardelenler kampanyası ile okumuş bir öğretmenin hikayesi anlatılıyordu. Kadrolu olarak gösterilen Elif İmenç ise gerçekte 300 TL ile geçici personel statüsünde çalışan bir vekil öğretmen. Aslında sosyal bilgiler öğretmeni olan Elif İmenç, şu an İngilizce öğretmenliği yapıyor. Elif İmenç de binlerce atanamayan öğretmenden sadece biri!..
Devlet bizi öğretmen yerine koymuyor
İstanbul Üniversitesi, Bilgisayar Programcılığı mezunu olan Duygu Semiz, kendi alanında iş bulamayınca ücretli öğretmenlik yapmaya başlamış. 2004 yılında mezun olan Semiz, Bilgisayar Programcılığı ile başvurduğu hiçbir yerden olumlu cevap alamayınca, bir bakıma öğretmenliğe mecbur kalmış. 4 yıldır ücretli öğretmenlik yapan Duygu Semiz, şu an Mustafa Kemal İlköğretim Okulunda bilgi teknolojileri dersine giriyor. Semiz, Aslında devletin kadrolu olarak atamaması, bizim gibi öğretmenlik mezunu olmayan arkadaşlar için de bir çalışma biçimi oldu. Ancak aynı devlet, bizi öğrencilerine emanet ederken öğretmen yerine koymuyor. Pek çok hakkımızı vermiyor diyor. Ücretli öğretmenler, her girdikleri ders başına 5 buçuk TL alıyor. 30 saat tam derse girdikleri zaman 640 TL aylık ücrete denk geliyor. Çoğu zaman bazı öğretmenler 30 saatlik ders alamadıklarından, başka okuldaki derse girip 30 saati doldurmaya çalışıyorlar. Semiz, bu konu ile ilgili yaşadığı bir olayı şöyle anlatıyor: Bugüne kadar 26- 28 saat dolaylarında aldım. İlk başvurduğum sene Koza İlköğretim Okulu, başka bir okulda da ders ayarlayabileceklerini söyledi. Çok komik geldi bana. Hem Koza İlköğretim Okulunda derse gireceğim hem de Güngörende başka bir okulda. Bu açıdan öğretmen aslında taşımalı eğitim dahi yapıyor.
3 yılda 4 okul değiştirdi
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği mezunu Seyhan Bingöl, Bağcılar Alaattin Nilüfer Kadayıfoğlu Kız Meslek Lisesinde Coğrafya derslerine giriyor. Coğrafya derslerine giriyor diyoruz; çünkü, sosyal bilgiler öğretmeni olmasına rağmen, bir dönem din kültürü dersi verirken, sınıf öğretmenliği dahi yaptı. Bu zamana kadar kendi alanında ders veremeyen Bingöl, şimdi ise bir lisede Coğrafya öğretmeni. Dört senedir KPSS ile atanmayı bekleyen ücretli öğretmen Bingöl, 3 yılda 4 okul değiştirdi. Bingöl, herhangi bir şekilde kadrolu ya da sözleşmeli geldiğinde gitmek zorunda kalmalarının kendileri üzerindeki etkisini şöyle anlatıyor: Bu bizim için bir travma. Çünkü hiçbir sosyal güvencemiz yok. Öğrenci ise gün gelip gideceğimizi bildiğinden bize inanmıyor.
Bugüne kadar yoksul semtlerde öğretmenlik yapan Bingöl, Etiler, Beşiktaş ya da Bakırköyde ücretli öğretmenlik kavramını bilmeyen öğretmenler var. Çünkü onların çalıştığı okul kadrolular ile dolu. Yoksul semtlerinde ise kadrolu öğretmen sayısı çok az. Benim eski okulumda 40 öğretmenden 28i ücretli öğretmendi diyor. Bingöl, 28 öğretmenin ise sürekli değiştiğini söylüyor.
HASTALANMAKTAN KORKUYORLAR
Bayram, hafta sonu ya da on beş tatillerde sigortaları işlemeyip ücretleri kesildiğinden tatillere çok da sevinemiyor Bingöl Öğretmen: Biz öğretmenlerin en büyük hastalığı faranjit. Sürekli konuştuğumuz için boğazımız çok ağrır. Ve biz doktora gitmeyiz. Doktora gidersek biliriz ki ücretimiz kesilecek. Kendi kendimize iyileşecek yöntemler bulmaya çalışırız. En acil işlerimizi bile erteleriz.
İdare, her anlamda sürekli gidecekmişiz gibi davranıyor. Ve bizimle iyi bir diyalog kurmuyor açıkçası. Ve hep küçümseyerek bakıyorlar bize diyen Bingöl, çoğu zaman müdürün ayak işlerini yapmak zorunda bırakıldıklarını söylüyor.
KİMLİK BUNALIMI
YAŞIYORLAR
Özlük haklarının hiçe sayılması ve öğretmenlik kimliği dahi olmadan görevlerini yapmalarının kendilerini nasıl bir ruh haline soktuğunu ise şöyle anlatıyor Bingöl: Kimlik bunalımı yaşıyoruz biz ayrıca. Hafta içi derse giriyoruz öğrencilerimiz var öğretmeniz, hafta sonu KPSS dershanelerinde öğrenciyiz. Sorduklarında söyleyemiyoruz. Hemen arkasından bir sürü soru geliyor. Ücretli misin?, Sözleşmeli misin? Ve biz utanıp söyleyemiyoruz.
Hazırlayan: Sevim Kahraman
Evrensel'i Takip Et