15 Şubat 2009 00:00
Hangi eşitlik?
Doç. Dr. Kadriye Bakırcı - İTÜ İşletme Fakültesi
11 Şubat günü, Meclis Anayasa Komisyonu'nda ittifakla kabul edilen TBMM Kadın-Erkek (K-E) Eşitliği Komisyonu Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi'nin görüşülmeye başlanmasının, söz alan milletvekillerinin dillerine ve bakış açılarına egemen olan kadın bakış açısının ve feminist söylemin yarattığı memnuniyet, AKP'li dört kadın ve bir erkek milletvekilinin son anda verdiği önergeyle komisyonun adının K-E Fırsat Eşitliği Komisyonu olarak değiştirilmesiyle hayal kırıklığına dönüşmüştür.
Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, uluslararası terminolojiye uygunluk sağlanması açısından bu ismi tercih ettiklerini; TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, isme takılıp kalmayı doğru bulmadığını, fırsat kelimesinin girmesiyle çok fazla bir şeyin değişmeyeceğini ifade etmiştir. Bu gelişme, erkek egemen anlayışın ve daha önceki yasal değişikliklerdeki samimiyetsizliğin yeni bir göstergesidir. Çünkü,
* K-E Eşitliği Komisyonunun kurulması, kadın örgütlerinin talepleri nedeniyle değil, AB'nin dayatmasıyla gerçekleştirilmeye kalkışılmıştır. Nitekim kanun teklifinin gerekçesinde de buna vurgu yapılmıştır.
* K-E Eşitliği Komisyonu ile K-E Fırsat Eşitliği Komisyonu isimleri arasında çok önemli farklılıklar vardır. Komisyona, Fırsat Eşitliği adı verilmesi fiili/gerçek eşitlik yolunda geri atılan bir adımdır ve kanunun içeriğinin ve komisyonun görev ve yetkilerinin yorumunda daraltıcı bir etki yaratacaktır.
Şöyle ki; biçimsel eşitlik modeli, aralarındaki farklılıkları dikkate almaksızın örneğin, kadınlarla erkeklerin eşit olduğu ve benzer şekilde muamele görmeleri esasına dayanmaktadır.
Bu durum "gruplar"a ilişkin dezavantajların giderilmesi ihtiyacının savunulmasına yol açmıştır. Kadınlar grup olarak uzun yıllardır, daha radikal, grup temelli çözümler gerektiren dezavantajlar yaşamaktadırlar. Bu nedenle bireyin cinsiyetini göz ardı eden bireysel bakış açısına karşılık, dezavantajlı grup temelli bakış açısı, bu etmenlerin göz önünde bulundurulmasını ve korunması gereken grupların gerçek durumlarına ilişkin kararlar alınmasını talep etmektedir. Sonuçlarda veya çıktılarda eşitliği amaçlayan bu tür eşitlik "fiili eşitlik" olarak adlandırılmaktadır. Fiili eşitliğin gerçekleştirilmesinde başvurulan yöntemlerden biri olumlu ayrımcılıktır.
Diğer bir eşitlik modeli ise fırsat eşitliğidir. Bu biçimsel eşitlik ile fiili eşitlik arası bir modeldir. Fırsat eşitliği modeli, eşitlik önündeki engelleri kaldırmayı öngörmektedir. Bu model daha fazla fırsat yaratmakla birlikte, örneğin kadınların bu fırsatlardan daha fazla yararlanmasını garanti etmemektedir. Çünkü bu grupların kapasiteleri, içinde bulundukları sosyal dezavantajlar nedeniyle sınırlıdır. Dolayısıyla fırsat eşitliği modeli, kadın erkek arasında var olan mevcut eşitsizlikleri gidermeyi değil, sadece taraflara "eşit muamele" edilmesini öngören bir modeldir ve mevcut eşitsizliği korur.
* Fırsat eşitliği modeli, fiili eşitliği sağlayamadığı için, birçok Avrupa ülkesi ve diğer Batılı ülkeler tarafından artık kullanılmamaktadır.
* İsim değişikliğiyle 2006-17 sayılı Başbakanlık Genelgesi'nde öngörülen TBMM K-E Eşitliği Komisyonu taahhüdünün gerisine düşülmüştür.
* İsim değişikliği ayrıca fiiliyatta ve sonuçlarda eşitliği öngören Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi'ne (m.2, 4) aykırıdır. Belirtmek gerekir ki sözkonusu Sözleşmeye aykırılık, Anayasanın 90. maddesinin ihlalini oluşturur.
* Öte yandan Kanun Teklifinin içeriği de eleştiriye açıktır. Şöyle ki, Komisyon karar alma gücü olmadığı, resen harekete geçemeyeceği için, fiiliyatta ve sonuçlarda eşitliği sağlaması olanaklı değildir. Ayrıca ihtisas komisyonu olarak öngörülen ve yirmibeş üyeden oluşacak komisyona erkek milletvekilleri üye olabilecektir.
Görüşmeler 17 Şubata ertelenmiş durumda. "İsme takılıp kalmayın, isim önemli değil, fırsat kelimesiyle çok fazla şey değişmez" diyenlere, siz isme takılıp kalmayın, fırsat kelimesinin kanuna girmesiyle çok şey değişecektir, diye sesleniyor ve kadınların bir talebinin daha hüsranla sonuçlanmayacağını ümit etmek istiyorum.
BU KADAR EMEK BOŞA GİTMEMELİ
SELMA ACUNER (Anayasa Komisyonunda Sivil Toplum Temsilcisi olarak bulundu)
Ben ısrarla olumlu düşünmek isteyen taraftayım. 29 Ocak günü Anayasa Komisyonu'nda çok özlediğimiz bir işbirliği sergiledi, hem kadın milletvekilleri hem de erkek milletvekilleri. O kadar çok emek verildi ki, ben bu kadar emeğin isim meselesine kilitlenmeyeceğine inanıyorum. Bütün milletvekilleriyle bu süreçte görüşmeler yaptık, ben çok olumlu bir hava sezdim. Salı günü yapılacak görüşmenin iki kelime yüzünden sekteye uğrayacağını hiç düşünmek istemiyorum.
Bundan önceki görüşmelerde isimden rahatsız olan erkek milletvekillerinin sunduğu önergelerin nedenini bilmiyorum. Doğrusu böyle bir öngörüde de bulunmamıştık, açıkçası şaşırdık. Aslında mesele çok basit. Kadınlar, kadın milletvekilleri önerdikleri komisyonun içeriğini, ismini kontrol edebildiler, ama erkek milletvekillerinin aklını kontrol edemezdik elbette. Yine de bu kadar çok şey başarılmışken komisyonun bu tartışmaya kurban gitmesi çok yazık olur.
SORUN YALNIZCA İSİM SORUNU DEĞİL
GÜLTAN KIŞANAK (Demokratik Toplum Partisi Diyarbakır Milletvekili)
Anayasa Komisyonu'nda bu taslak oybirliğiyle kabul edildi ve Meclis'e gönderildi. Meclis'te bu tablonun ortaya çıkması ne siyasi ahlak, ne demokrasi, ne de uzlaşma kültürü açısından kabul edilebilir.
Bu sorun yalnızca isim sorunu değil, eğer ismini böyle koyarsanız ilerde komisyonun sorumluluk alanına dair bir ihtilaf durumu söz konusu olduğunda "aman canım bu komisyonun adı fırsat eşitliği nerden çıktı kadınlara pozitif ayrımcılık" denebilir.
Çünkü fırsat eşitliği demek eşitler arası yarışta eşit imkanlar sunmak demek, oysa toplumsal yaşamın hiçbir alanında kadınlarla erkekler aynı şartlarda değiller. Biz kadınların başka araçlara ihtiyacı var, fırsat eşitliği dediğimiz anda bu araçların yaratılmasının önü kapatılıyor. Meclis içerisinde erkek egemen zihniyetin nasıl biz zihniyet olduğu böylelikle gözler önüne serilmiş oldu. Aslında AKP'li kadın milletvekilleri de, Nimet Çubukçu da durumun böyle olmasından dolayı huzursuz. Ancak gördük ki yukarıdan bir yerlerden bir müdahale oldu. Bütün partiler açısından kadın politikaları zaten sorunlu ancak daha merkeziyetçi, daha lidere bağlı partilerde kadınlara hiç söz düşmüyor. Şimdi Meclis'teki görüşmelere ara verildi. Bu konuyu yeniden düşünmeye fırsat var. Biz en doğru ismin "Kadın-Erkek Eşitliği Komisyonu" olduğunu söyledik, ama ısrar ediyorlarsa kadınların emeğini göz önünde tutarak hiç değilse komisyonun kapsamını genişletsinler, "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Fırsat Eşitliği Komisyonu" olsun.
Komisyondan sonra hedef EŞİTLİK ÇERÇEVESİ
Görüşmeler nasıl geçti? Galiba en tartışmalı konu komisyonun ismi olmuş?
AKP'den komisyonun adının Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu şeklinde bir teklif gelmişti. Bizse adının Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu olmasında ısrarcı olduk.
Aradaki farkı açıklayabilir misiniz, fırsat eşitliği olarak geçseydi ne değişirdi?
Fırsat eşitliği her şeyi kapsamıyor. Mesela bir iş teklifi yapılacak, 'burada kadınlara fırsat verilmesi gerekmez bu erkek işi' diyebilirlerdi. Eklenecek her kelimenin eksiksiz kadın erkek eşitliğine ulaşmada önümüzde bir sorun olacağını düşündüm.
Yani fırsat eşitliği denseydi kapsamı daralacaktı?
Örneğin Türk Ceza Kanunu reformu için çalışırken 'töre' değil 'namus' cinayeti densin çok istedik, olmadı. 'Namus' yerine 'töre' denmesinin olumsuz sonuçlarını görmeye devam ediyoruz. Daha önce yaşadığımız sıkıntıları bir daha yaşamamak için adını koyalım: kadın erkek eşitliği. Bakan da benim önergemi destekledi.
Meclis'te yasal zemini olan bir komisyon olması diğer kurumların çalışmalarını da etkileyecek, değil mi?
Tabii. Mesela KSGM tek başına kalan, çok da işlevsel olmayan, çalışmalarını uygulamaya tam yansıtamayan bir Genel Müdürlük. KSGM bazı kanun teklifleri hazırlamak istiyor, bazı değişiklikler yapılmasını istiyor. Ama şu an mecliste bunları götürebileceği belli bir yer yok, herhangi bir komisyona getiriyor. Artık Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu'na getirecek. Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı'nın doğrudan bir komisyonu olacak. Artık parlamentoda kadın sorunlarının gerçekten izlenebileceği, tartışılabileceği, yasal bağlamda güvence alınabilecek bir komisyon var. Bu gerçekten çok önemli.
Bundan sonra atılması gereken adım bir eşitlik çerçeve yasası hazırlanması diyebilir miyiz?
Evet, şimdi amacımız en kısa zamanda bir eşitlik çerçeve yasasının geçmesi. Birleşmiş Milletler CEDAW Komitesi'nin 2005 Türkiye raporunda da belirttiği gibi; bu yasada, geçici özel önlemlerin ayrımcılık sayılmayacağının tanımlanması gerekiyor.
Evrensel'i Takip Et