15 Ekim 2009 00:00
Özel eğitim gerektiren bireylerin eğitim hakkı
Eğitim, evrensel olarak toplumsal yaşamda temel bir insan hakkı olarak kabul edilmektedir. Bunda en önemli etken, eğitimin; insan kişiliğinin tüm yönleriyle gelişmesinde çok önemli bir faktör ve insanların kendilerini gerçekleştirmeleri ile doğrudan ilişkili bir süreç olmasıdır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde, eğitimin; cinsiyet, ırk, etnik köken ve ulus gibi ayrımlar gözetilmeksizin her bireyin hakkı olduğu açıklanmıştır. Her bireyin olduğu gibi özel eğitim gerektiren bireylerin de eğitim hakkından yararlanmaları gerekmektedir. Fırsatları olanlara fırsat eşitliği değil, özel eğitim gerektiren bireylerin eğitiminin olanakları artırılmalıdır. Özellikle bu alandaki eşitsizliklerin aşılmadığı koşullarda, fırsat eşitliğinden asla söz edilemez.
İnsan hakları konusundaki uygulamaların başarısı; toplumdaki (engelli veya engelsiz) tüm bireylere sağlık, eğitim, ulaşım, sosyal güvenlik, istihdam ve adalet gibi hizmetlerin yeterli olarak verilip verilmediği ile ölçülmektedir. Yetersizliğinden dolayı toplumsal hizmetlerden yeterince ve adil olarak yararlanamayan bireylere de hizmet verilmesine yönelik çalışmalar, insan hakları alanındaki başarının da kriterlerindendir.
Özel eğitim gerektiren bireylerin eğitim hakkı ile kastedilen, sadece okula kavuşma hakkı değildir. Özel eğitimin; niteliksel olarak verimli, niceliksel olarak da yeterli ve kamusal olması gerektiğidir. Özel eğitim, her şeyden önce yetersizliği olan bireylere yapılan amaçlı bir müdahaledir ve özel eğitimi, genel eğitimden farklı kılan ve onu özel yapan neden, kimi kapsar, neyi öğretir, nasıl öğretir ve nerede uygulanır sorularının yanıtında yatmaktadır. Dolayısıyla özel eğitim, yetersizliği olan bireylerin, bireysel farklılıkları dikkate alınarak yapılması gereken bir eğitim olmalıdır.
Türkiyede 1990lı yıllardan bu yana özel eğitim gerektiren bireylerin eğitimi konusuna yasal olarak daha fazla önem verildiği söylenebilir. Ancak konunun temel sorunu şudur ki: Türkiyenin sosyoekonomik yapısına uymayan, yurtdışından alınmış, ülkeye uyarlanmadan uygulamaya konulan yasa ve yönetmelikler çözüme yönelik olamamıştır.
Her alanda küresel saldırıların hayata geçtiği günümüz Türkiye koşullarında, birçok alanda olduğu gibi özel eğitim alanı da bu saldırılardan nasibini yeterince almaktadır. Başta eğitimde özelleştirmenin yer aldığı bu saldırıların sonucunda, normal gelişim gösteren öğrenciler dahi eğitim haklarından yararlanamamaktadır. Devletin eğitime gereken maddi olanakları ve kaynakları ayırmaması, devlet okullarında fiziki ortam, araç-gereç ve personel durumunda yaşanan sıkıntılar, yasal düzenlemelerdeki belirsizlikler ve yetersizlikler, ailelerin çoğunun sosyoekonomik durumlarındaki yetersizlikler vb. nedenlerle özel eğitim gerektiren bireyler, eğitim hakkından yeterince yararlanamamaktadır. Bu çerçevede, özel eğitim gerektiren bireylerin, yukarıda sayılan nedenlerin dışında, başka birçok sorunlarla da karşı karşıya bırakıldıkları görülmektir. Bir başka deyişle; özel eğitim gerektiren bireylerin eğitim hakkını kullanmalarının önündeki engel sayısı daha fazladır. Bu engellerden başlıcaları;
1. Özel eğitim kurum ve kuruluşlarında görevlendirilen personelin ve yöneticilerin çoğunun alan dışından olması ya da bilimsel yeterliliklerinin olmaması nedeniyle özel eğitim hizmetlerinin sağlıklı bir şekilde planlanamaması, programlanamaması ve dolayısıyla da uygulanamaması,
2. Özel eğitim gerektiren bireylerin, tanılama ve eğitsel değerlendirmelerinin sağlıklı olarak yapılamaması ve bunun sonucunda birçok çocuğun yanlış tanılanarak, yanlış eğitim ortamlarına yerleştirilmesi,
3. Özel eğitim gerektiren bireylerin büyük bir çoğunluğunun ayrı eğitim ortamlarında eğitim görmelerine devam ediliyor olması, bireysel gereksinimlerine göre eğitim programlarının ve hizmetlerin nitelikli bir şekilde, nitelikli kadrolarla sağlanamaması,
4. Yönetmeliklerde ve eğitim programlarında, özel eğitime gereksinimi olan bireylerin ailelerine verilebilecek eğitim hizmetlerinin açıkça belirtilmemesi; dolayısıyla da ailelerin özel eğitimin dışında kalması,
5. Toplumun, özel eğitime gereksinimi olan bireylere yönelik olumsuz tutumunun devam ediyor olması ve fiziki koşulların uygun olmaması sonucu bu bireylerin evlerinden dışarı çıkamamaları,
6. Özel eğitim gerektiren öğrencilerin mesleki eğitiminin ve istihdamının yeterince sağlanamaması,
7. Devletin, özel özel eğitim kurumlarına aylık öğrenci başına yüklü bir miktarda ödenek ayırmasına ve düzenli olmasa da miktarlarını her yıl artırmasına karşılık, kendi kurum ve kuruluşlarına yeterli ödeneği ayırmaması ve göndermemesi,
8. Devletin, özel özel eğitim kurumlarının açılması için teşvikte bulunup -ki sayıları yüzlerce sayıya ulaşmıştır-, bu kurumlara giden öğrenciler için aylık olarak aktardığı ödenekler karşısında, bu kurumlara devam eden öğrencilere verilen eğitimi, aylık bireysel eğitim için sadece 6 saat, bireysel-grup eğitimi için de aylık sadece 10 saatle sınırlı tutması,
9. Tamamen bir ticari kuruluş mantığıyla hareket eden bu özel özel eğitim kurumlarının yeterince denetlememesinden kaynaklı olarak, bu kurumlara devam eden öğrencilerin eğitim ihtiyaçlarının yeterince karşılanamaması sonucunda, öğrenci ailelerinin sürekli kurum değişikliği yapmak zorunda kalmaları ve ailelerin, tamamen bu kurumların sahiplerinin insafına terk edilmiş olmaları,
10. Devlet, kaynaştırma eğitimi yapılan okullara hiçbir şekilde maddi olanak, araç-gereç ve personel anlamında kaynak ayırmaması sonucunda, adeta kaynaştırma eğitimi uygulanmasını özel eğitimde maliyeti azaltmak için kullanmış ve özel eğitim gerektiren bireylere normal koşullarda ayırması gereken kaynaktan tasarruf etmiştir. Bunun sonucu olarak da özel eğitim gerektiren bireyler, hiçbir özel düzenlemenin yapılmadığı normal sınıf ortamlarında yeterince eğitim alamamakta, öğrenememekte ve böylece eğitim hakkından yoksun bırakılmaktadırlar.
Oysa özel eğitim gerektiren bireylerin, eğitim hakkının kullanılması konusunda gözden kaçırılmaması gereken asıl nokta şudur: Özel eğitim gerektiren bireylerin, normal gelişim gösteren bireylerle aynı ortamlarda eğitim almaları gerekmektedir. Çünkü normal gelişim gösteren bireylerle aynı ortamlarda eğitim alan özel eğitim gerektiren bireyler; duygusal-sosyal, dil ve zihinsel yönden daha hızlı gelişme göstermektedirler.
Özel eğitimde aslında fiilen bir özelleştirme gerçekleşmiştir. Sayıları giderek artan ve son verilere göre ülke genelinde yüzlerle ifade edilen özel özel eğitim kurumu açılmıştır. Özel eğitim gerektiren bireyler ve aileleri, maalesef ki bu kurumların müşterisi durumundadırlar ve kurumlar, müşteri kapma konusunda yer yer birbirine düşmektedirler.
Son söz olarak:
* Eğitim hakkından bütün yurttaşların eşit şekilde yararlanması sağlanmalıdır.
* Bütçeden eğitime, dolayısıyla özel eğitime daha fazla pay ayrılmalıdır.
* Özel özel eğitim kurumlarına ayrılan kaynaklar devlet okullarına yönlendirilmeli, özel eğitim kamusal, nitelikli, özel eğitim gerektiren bireylerin gereksinimlerine uygun eğitim ortamlarında ve programlarla verilmelidir.
* Üniversitelerin özel eğitim bölümlerinden mezun öğretmenlerin devlet okullarında istihdamı için özendirici önlemler alınmalıdır.
* Özel gereksinimli çocuklar ve aileleri, özel sektörün insafına terk edilmemelidir.
HAZAL-ŞUAYİP VAYİÇ - Özel Eğitim Öğretmeni
Evrensel'i Takip Et