6 Mart 2010 00:00

90. yılında unuturulmak istenen tarih: Koçgiri 1


İnsanlık tarihi boyunca yaşanan yıkımlar, acılar, göçler günümüze kadar sürüp gelmiştir. Dramlar hep iktidar kavgaları için yaşanmıştır. Güçlü olan zayıf olanı, zengin olan yoksulu ezmiştir. Bu sürüp gitmektedir... Ülkemiz coğrafyası da bu iktidar kavgalarına tanıklığını sürdürmektedir. Cumhuriyet tarihiyle birlikte, yaşanan iktidar kavgaların ilkleri ise, farklı kültür ve inançlardaki halkların kendilerini ‘tekçi’ anlayışa karşı korumasıyla yaşandı... Sonrasında, yoksullukla, zenginin kavgası...
20. yüzyılın başı imparatorlukların bittiği ve ulus devletin tarih sahnesinde ortaya çıktığı dönemdir. Kapitalizmin başkenti Avrupa’da başlayan ulus hareketleri dünyanın her tarafına yayılmaktaydı. İmparatorlukların küllerinden oluşturulan ulus devletler kâr hırsıyla şekilleniyordu. İmparatorluklardan devralınan diğer sorunlar kapitalizmle birlikte daha da derinleşiyordu. Sınıf ayrımı giderek, artmaya başlıyordu.
Bir yandan ulus devletler kurmaya çalışılırken, diğer yandan da kâr hırsıyla pazar bulmaya çalışan kapitalizm... Dünya sancılı bir dönem yaşamaya başladı. Yoksulların kanı üzerinden şekillenmeye başlayan dünyada, farklılıklar da bu çarpıklığın içinde yok olma tehlikesi ile karşı karşıya idi.
Osmanlı İmparatorluğun ardından Türkiye Cumhuriyeti inşa ediliyordu. Osmanlı da farklı ulusların yaşadığı bir imparatorluktu. Avrupa’da Osmanlı sınırlarında birçok ulus, kendi ulus devletlerini korumuşlardı. Osmanlı sınırlarında yer alan ve bugünkü Türkiye’nin sınırları içinde olan topraklarda farklı bir durum yaşanıyordu. En başta emperyalizme karşı, vatanı kurtarmak için herkes seferber oldu. Önce düşmanların kovulması gerekti. Öyle de oldu. Bunlar yaşanırken, cumhuriyetin kuruluş arifesinde ise Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl bir anlayış üzerine inşa edilmeye başlandığına dair önemli ipuçları da bir bir ortaya çıkıyordu. Farklıları bağrında barındıran bu coğrafyada ‘tekçi’ bir anlayış üzerinden ulus devlet inşa edilmek isteniyordu. Ki bunun içinde hemen adımlar atılmaya başlandı. Osmanlı döneminde 1915’te Ermenilerin yaşadıklarını bu kez farklı halklar yaşıyordu. Ermeniler doğdukları topraklardan ve komşularından kopartıldılar. Bu kez farklı inançların yok edilmesi, ve onların asimilasyonu için gerekenler yapılmaya başlandı. Herkes “Türk ulusuna” göre şekillendirilmeye başlandı.
Farklı halkların inançları, kültürleri, dilleri yok sayılıyordu.
Ve bunlar için gereken kılıf da hazırdı. Duruma itiraz edenlerin ortak damgaları “ vatan haini” oluyordu. Hemen ardından gereken yapılıyordu.
İLK TEPKİ
Cumhuriyet döneminde tekçi anlayışa karşı Kürtlerin ilk tepkisi Koçgiri’de yaşandı. Koçgiri; Dersim’e sınır olan Fırat Nehri’nden, Sivas Kızılırmak, Tecer Dağları’na kadar uzanan bir bölgedir. Yerleşim alanı ise Dersim’den başlayarak Kemah, Refahiye, Nazimiye, Kuruçay, Suşehri, Zara, İmranlı, Divriği, Koçhisar (Hafik), Kangal, Hekimhan, Malatya, Deliktaş, Mamaş, Kızılırmak ile Sivas, Malatya yollarının Kavşak noktasının kuzey ve doğu bölgeleridir.
Koçgiri dağlık ve çetin bir coğrafyadır. Karasal iklimin etkisini gösterdiği Koçgiri’de kışın kar yağması ile koşullar iyice zorlaşır. Daha önce kapı komşuları Ermenilerin topraklarından zorla sürülmelerini ve başlarına gelen faciaya da tanıklık eden Koçgirililer sürekli temkinliydiler. Osmanlı döneminde özerk bir yapıya sahip olan Koçgiri konfederasyonunun başında II. Abdülhamid tarafından paşalık rütbesi verilen Mustafa Paşa’nın oğulları Alişan ve Haydar Beyler bulunuyordu. Haydar Bey de Kürt Teali ve Teavün Cemiyeti’ne üye idi.
Alişan Bey’e ise Mustafa Kemal tarafından Sivas Valiliği önerilir. Alişan Bey, bu teklifi kabul etmez. Çünkü, bağımsız Kürdistan kurma hedefi vardır.
Haydar ve Alişan Beyler dışında Koçgiri İsyanın en önemli isimlerin başında Alişer yer alır.
Mustafa Paşa’nın katiplik görevini yapan Alişer, bu görevini devam ettirir. Sonrasında ise Haydar ve Alişan Beyler ile Nuri Dersimi ile birlikte Koçgiri başkaldırısını örgütlerler. Katiplik dönenimde Koçgiri’de açılan Kürt Teali Cemiyetinin faaliyetlerini de aktif olarak yürütenlerin başında da Alişer gelir. Alişer’in başını çektiği bu çekirdek kadro hazırlıklarını sürdürür. 45 bin kişilik bir gücü 1920’nin martında toplanmıştı. Ve başkaldırının hazırlıkları artık iyice görünüyordu. Ankara isyana önlem olarak, Alişan Bey’i Refahiye’ye, Haydar Bey’i ise İmranlı’ya yönetici atamakta buldu!
Hozat’ta Koçgiri isyanın önderlerinin de yer aldığı bir grup toplantı yapar. Kasım 1920’de yapılan bu toplantının deklarasyonu da yayınlanır. Deklarasyon Ankara’ya gönderilir, Kürdistan bağımsızlığının tanınıp tanınmadığı sorulur. Ankara bu talebe karşılık, Ağrı Kürtleri’nin içinde önemli isim olan Şefik Ağa’nın başkanlığında gönderdiği ‘Nasihat Heyeti’ eli boş döner. Koçgirililer, 25 Aralık 1920’te Meclis’e bir telgraf çekerek Diyarbakır, Elazığ, Van ve Bitlis’i kapsayan bağımsız bir Kürdistan kurulma taleplerini bir kez daha Ankara’ya iletirler. Bunun üzerine Ankara, isyanın direncini kırmak için, Diyap ve Meço Ağa, Ahmet Ramiz, Hasan Hayri’ninde içinde olduğu Koçgiri ileri gelenlerini Meclis’e katmak için harekete geçti. Ve ismi geçenlerin de aralarında olduğu 72 Kürt ileri geleni Ankara’nın ikna çabaları sonucu, Ankara’ya bağlılıklarını bildirirler.
Gelişmeleri takip eden Ankara, Koçgiri’ye askeri yığınak yapmaya başlar. Koçgiri’de halk tedirginlik içindedir ama yığınağa tepki gösterilmesi gerektiğini tartışır. Ankara’nın harekete geçmesi üzerine takvim yaprakları 6 Mart 1921’i gösterdiğinde İmranlı’da Kürdistan bayrağı çekilir. Ve artık başkaldırı başlamıştır.
SİCİLİ KABARIKLAR KOÇGİRİ’YE...
İsyanı bastırmak üzere ilk olarak Sakallı Nurettin Paşa’nın komutanlık ettiği 6. Süvari Alayı 14 Şubat 1921’de İmranlı’ya gönderilir. Alişer’in adamlarını saldırısı sonucu alay, Zara’ya sığınmak zorunda kalır.
İsyancılar, 11 Mart’ta 1921’de Ankara’ya, Koçgiri, Divriği, Refahiye, Kuruçay ve Kemah bölgelerinin Kürt olduğu ve buralara yerel Kürt beylerinin atanması talep eden telgraf çekilir. Talebin yerine getirilmemesi durumunda isyanın Erzincan, Van, Diyarbakır ve Erzurum’a yayılacağı belirtilir. Ankara artık uzlaşma yolunu terk eder, önce Sivas, Erzincan ve Elazığ’da sıkıyönetim ilan eder. Koçgiri isyanını bastırmaya ise, sicili kabarık iki isim gönderilir. “Türkiye’de Zo (Ermeniler) diyenleri temizledik. Lo (Kürtler) diyenlerin köklerini de ben temizleyeceğim” diyen Sakallı Nurettin Paşa komutasındaki Merkez Ordusu ve Osmanlı döneminde Rumları, Ermenileri, sürgüne gönderme, katletme suçlarından aranan Giresunlu Topal Osman, 47. Müfreze Alayı Komutanı olarak 14 Mart 1921’de M. Kemal tarafından Koçgiri’ye gönderilir.
Ankara askeri yığınak yaptığı Koçgiri’ye 31 bin ila 40 bin üzerinde bir askeri gönderir. Bazı kaynaklar bu sayının daha fazla olduğunu söyler. Askerlerde bulunan tüfeklerin yanı sıra, 80 top, 18 ağır makineli tüfek, binlerce atlı süvariden oluşan ordu Koçgiri üzerine hızla gider. Koçgiri’de ise toplam silahlı savaşçı sayısı 8 bin 685’dir. Bunlardan 2 bin 500’ü tüfekli. Ayaklanmaya, sayıları 100 ila 1500 arasında değişen 15 silahlı birlik katıldı.
Başkaldırı giderek büyünce, yığınak artar. Bir taraftan da Koçgiri içinde işbirlikçiler bulunur. En zayıf halka da bu olur. Direniş içeriden kırılır. Koçgiri için destek sözü verenler sözlerini tutmaz. Takvim yaprakları 31 Mayıs 1921’i gösterdiğinde Koçgiri’de isyan kanlı bir şekilde bastırılır. 600’ün üzerinde insan yaşamını kaybeder. 400’ün üzerinde kişi tutuklanır. 600 aile sürgün edilir. 180 köydeki 2 bin konut yerle bir edilir. Sağ kalanlar ise yaşlı çocuk demeden çetin yerlerdeki mağaralara sığınır. 32 bin hayvana da el konulur. Koçgiri için artık her şey zorlu olacaktır. Bu zorluk hâlâ sürmektedir. Ve Koçgiri’de bitmeyen göç yürüyüşü devam eder. Alişer ve Nuri Dersimi dışında kalanlar Ankara tarafından affedilir. İsyanın kanlı bir şekilde bastırılması dönemin Meclis’inde gündeme gelir. Sakallı Nurettin Paşa’nın aleyhine büyük bir tartışma yaşanır. Mustafa Kemal, Nurettin Paşa’yı ceza almaktan kurtaran isim olarak tarihteki yerini alacaktır.
BİNLERCE
CANA MAL OLDU
Bugün Koçgiri isyanının 90. yılı geride kalacak. Şimdiye kadar üstü örtülmek istendi Koçgiri’nin... Koçgiri’de yaşanan acılar halen sıcaklığını koruyor.
Peki Koçgiri’de kanlı bir şekilde bastırılarak, üstü örtülmek istenen Kürt gerçeği çözüldü mü? Hayır, çözülmedi. Kürtlerin haklı taleplerine hep inkar ve asimilasyon politikaları ile cevap verildi. Kürtlerin kendi hakları için başlattığı mücadele ise cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar sürüp geldi. Bu mücadele devam etmektedir. Verilen mücadele, on binlerce insanın canına mal oldu. Yoksul halk çocukları öldü. Kürtlerin talepleri ‘bölücülük’ adı ile tanımlandırılarak, Kürtlerin talepleri konusunda ciddi adımlar bir türlü atılamadı.
Ama Koçgiri’de başlayan başkaldırı halen sürmekte...

Evrensel'i Takip Et