11 Mayıs 2010 00:00

Emek varsa, emekçi de var, umut da var…

Gelir seviyesinin düşük olduğu bir ülkede asgari ücretle çalışan insanların ne çocuğunu okutmaya imkanı...

Paylaş

Gelir seviyesinin düşük olduğu bir ülkede asgari ücretle çalışan insanların ne çocuğunu okutmaya imkanı var, ne çocuğunun sağlığını takip etmeye imkanı var, ne kendinin psikolojik olarak sağlıklı bir insan olarak yaşamaya hakkı var. Bu haklar hep elimizden alındı, mağdur edildik.
Asgari ücretle çalışıyorum. Asgari ücret; tek bir kişinin bile kendini idare edemeyeceği kadar az bir ücret demektir. Ki çocuklarını nasıl okutacak, onların geleceğini nasıl sağlayacak, onlara yarın neler bırakacak. Bu ücretle hayatı bu şekilde sürdürmek mümkün değil. Ulaşıma ayda 150 TL ödüyorum. Danıştay’ın Ankara’da ulaşım zammını iptal etmesinin ardından, biz cezalandırılırcasına, ulaşıma verdiğimiz para arttı. Maaşıma az bir zam yapılırken, bu zammın kaç katı zamlarla karşılaştık. Ulaşım, sağlık, mutfak masraflarım katlandı.
İki çocuğum var. Biri üniversitede diğeri lisede. Ve ben en son üç ay önce eve et aldım. Hem parasal nedenlerle almadığımız gibi, eve et aldığımızda da ne eti aldığımızdan emin olamıyoruz.
Sağlıkta reform dediler. Sigortalıyım, ama sözde. Her hastaneye gidişimde bir para alınıyor. İlaç farkı, muayene ücreti. Oğlum ameliyat oldu. SGK ameliyatı karşılamadığı için 3 bin TL’yi borç, harç ödeyebildim. Kızımın kolu yandı. Tedavisi ve yanık izi için yine ameliyat olması gerekiyordu. Ameliyat masraflarını karşılayamadım, tedavisini oldu ama yanık izi kaldı.
Sağlığın yanı sıra eğitimde paralı. Kızım üniversitede; kalacak yer, beslenme, ulaşım, kitap, kayıt hepsi paralı. Oğlum lisede onun da durumu farksız. Girdiği sınavda kullandığı kağıdın parasını dahi istiyorlar. Aylık 150-200 TL sırf oğlumun okul masrafları.
Gıda, eğitim, sağlık, kira, ulaşım derken çoktan aldığımız asgari ücreti bitirdik. Borçlu yaşamak yaşam tarzımız oldu. Ne ben ne çocuklarım sosyal hayatı artık düşünmüyoruz bile. Ne bir gezmek, ne bir tiyatro sinema, ne de aklından geçen ufacık bir şeyi yapmak, bir sevdiğine bir hediye almak. Şimdi bizi yönetenler gurur duyuyorlar kendileriyle, krizi atlatıyoruz diye. Oysa onlar hiç krize girmediler ki. Biz kemer sıktık, biz gerektiğinde çocuğumuzun bile rızkından kestik. Yardımlara, kuru soğana muhtaç olduk. Şimdi yeni bir kriz geliyor diyorlar. Eskisinden çıkmadık ki.
Özel sektörde çalışıyorum, iş güvencem yok, sendikam yok. 26 Mayıs’ta bir genel grev olacak. Gönlüm o greve katılmak istiyor. Bir emekçi olarak koşa koşa o greve katılmalıyım. Sindirildik, korkutulduk. Korktuğumdan değil ancak gizli bir dayatma var. İnsanlar duyulursa ne yaparım beni işten atarlar diye korkuyor. “O greve katılırsam işimden olurum” korkusu var. Kamuda çalışanların iş güvencesi var, bizim yok . Bu çok önemli.
Tüm bunlara rağmen umutluyum. Umutluyum bir şeyler düzelecek. Biz var olduğumuz sürece umut da olacak. Baskılar, dayatmalar hep vardı, biz de hep olduk, hep dayandık, hep direndik. Yine olacağız, yine direneceğiz. Bir şeyle değişecek ve biz bunun için çalışacağız. Onlar bizden korkmalı, biz onlardan korkmamalıyız.
Gül Kızılay (Tezgahtar-Keçiören/Ankara)
ÖNCEKİ HABER

Hayat ile Kardeş Türküler’le dayanışma

SONRAKİ HABER

Mezopotamya renklerini çağırıyor!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...