22 Kasım 2010 00:00
Kayseri mobilya işçilerine çağrı
Kayserili mobilya işçilerinin AKP hükümetine yapmış olduğu asgari ücreti yükseltin çağrısı Türkiye işçi sınıfı açısından aslında bir farkındalığın sonucudur. Dokuz yıldır ülkeyi yöneten hükümetin bizlerin lehine bir politikasının olmadığının göstergesi.
Yaklaşan genel seçim nedeniyle hükümetin büyük ölçüde oy devşirme adına vergi, elektrik, su cezalarının faizlerine yapmış olduğu af, tek tip askerlik modeli çalışmaları geniş bir kesimi etkileyen bir fayda olarak gözükmektedir.
Genel seçimler öncesi rüşvet niteliğindeki bu çalışmalar sonuç itibariyle yine sermayenin işine yarayan gelişmelerdir. Peki, bu hükümet bunları yaparken sendikal örgütlenmenin önündeki engelleri kaldıramaz mı? Asgari ücreti insanca yaşanılabilecek bir seviyeye getiremez mi? Günlük sekiz saat olan çalışma sürelerini denetleyemez mi? Çocukları okula gitmekte zorlanan işçilerin çocuklarına güvence veremez mi?...
Hayır veremez; çünkü bu talepler tamamen başbakanın her toplantısına katıldığı iş adamlarının çıkarlarıyla ve iktidarın nimetlerinden (rantından, ihalesinden, özelleştirmesinden...) faydalanan cenahın çıkarlarıyla çelişir. Bu talepler ancak biz işçilere aittir.
Kayserideki mobilya fabrikasında çalışan bir işçinin politika yapması bizim için büyük bir gerekliliktir. Politikayı kimin için ve ne için yaptığı önemlidir. İşçilerin AKPye kayıt yaptırması, diş doktorunun AKPde milletvekili olma uğraşı kendi sınıf çıkarlarıyla ne kadar örtüşüyor? Bir işçi, sermeyenin iktidarında söz sahibi olabilir ve işçi olarak kendisini koruyup bizim çıkarlarımızı savunabilir mi? Bunları biz iyi düşünmeli ve yanıt bulabilmeliyiz.
Peki, muhalefet diye bize sermayenin televizyonlarından gösterilen alternatifler farklı mı? Bizler aslında bunların da farklı olmadığını görebiliyoruz. Kılıçdaroğlunun CHPnin başına geldikten yaklaşık iki hafta sonra TÜSİAD üyesi patronlarla toplantı yapması bunun göstergesidir. Bütün işverenlere yakın durmaya çalışan ve onların emirlerinden çıkmayan bütün partiler bizler için değil ancak ve ancak patronlar için alternatif olurlar. Aslında CHPnin bu emekten yanaymış gibi görünme çabaları işçileri kandırmanın bir sınıf muhalefetini saptırma stratejisidir. Sermaye, AKPye alternatif olarak yeni bir imaja bürünmüş bir CHP şekillendirmiştir. Kayserili mobilya ustası Erol arkadaşın dediği gibi bunlar sermayenin ihtiyaçlarına göre birbirlerine patron medyasında laf oturtup duruyorlar. Bizleri kandırmalarının bir nedeni de bu gündemi milyonlarca işçinin, yüz binlerce üyesi olan sendikaların, öğrencilerin ve haklı talepleri olan her kesimin belirlemesi gerekirken sayıları bini geçmeyen para babalarının televizyonu, gazetesi olan sermaye sınıfının belirlemesidir.
Bu noktada bizlerin de kendi gündemimizi ülke gündemine çevirmemizin en önemli araçları olan ve sermayenin çıkarlarını değil de bizim çıkarlarımızı gözeten işçilerin sesi olan Hayat Televizyonu ve yazılarımızı yayımlayan Evrensel Gazetesini sahiplenip daha çok insana bu gündemi, yani kendi gündemlerini sahiplenmelerini sağlamalıyız. Eğer ki gündemi bizler belirleyebilirsek kimsenin bizi kandırması mümkün olmayacaktır. Bu gündemin içerisinde olan milyonlar kendiliğinden muhalefet olup kendi sorularını tartıştıracak ve çözdürecektir.
Ancak şunun da farkında olmamız gerekli. Bizler her şeyden önce insanız bizim sadece tek talebimiz asgari ücret değil. Dünya üzerindeki bizler taleplerimizi sırf işçi olarak değil anne olarak baba olarak hayatı boyunca eğitime ihtiyacı olan eğlenmeye ihtiyacı olan tatile ihtiyacı olan kültürel ihtiyaçları olan ve bu talepleri de sahiplenerek sosyal haklarımızı da gözetmeliyiz. Ayrıca bizleri ve sendikalarımızı Kürtçü sendika, Türkçü sendika, ocu bucu diye ayırıyorlar. Halbuki sendikalar işçi örgütleridir; bizim Kürt, Alevi, Sünni, Türk bir farkımız yok hepimiz aynı iş yerinde aynı şartlarda çalışıyoruz. Yeri geliyor ekmeğimizi paylaşıyoruz. Bizlerin örgütü olan bu sendikaları birbirlerine karşı cepheleştirmek kimin işine geliyor? Bu bağlamdan bakıldığında ülkedeki demokratikleşme süreci de bizler için müdahil olunması gereken bir süreçtir, zira yıllarca bu savaşlarda ölenler asgari ücretli olarak çalışanların çocuklarıdır. Biz işçiler olarak sadece asgari ücret meselesinde değil, ülkemizi ilgilendiren her sorunda emekçilerin gözüyle bakarak, sorunlara yaklaşmamız gerekiyor. Örneğin füze kalkanını ülkemize yerleşmesinde emekçilerin nasıl bir çıkarı var, olmadığı açıktır. Öyleyse değerlendirmelerimizi buna göre yapmak ve saflarımızı buna göre belirlemek gerekiyor. Sermaye partilerinin emekçilerin derdine deva olmadığını, barışı ve kardeşliği sağlamadığını son dokuz yıldır bir kez daha gördük. Artık bunlar bize tecrübe olmalı.
SABRİ ÖZKAYA Beylikdüzü MİGROS İşyeri Temsilcisi
Evrensel'i Takip Et