8 Aralık 2010 00:00

KENDiSiNi ALKISLAYAN OGRENCi iSTiYOR


POLiS SALDIRISI ZORBALIK VE iNSANLIK SUÇU


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın rektörlerle yapacağı toplantıyı protesto eden öğrencilerin polis şiddetine maruz kalması, üniversite öğrencileri tarafından tepkiyle karşılandı.
Görüşlerini aldığımız öğrenciler, yaşanan durumu zorbalık ve insanlık suçu olarak değerlendiriyor. Anayasal haklarını kullanarak özgürce kendilerini ifade etmek isteyen insanlara şiddet uygulanmasını eleştiren öğrenciler, Başbakan Erdoğan’ın öğrencilerle bir araya geleceği yönündeki açıklamasını da samimi bulmuyorlar. Yaşananların telafisinin olmayacağını düşünen öğrenciler, aynı zamanda üniversitelerdeki özgür ve özerk ortamı yok eden YÖK’ün de kaldırılmasını istiyor.
İletişim Fakültesi öğrencisi Mustafa Ulusoy, öğrencilere yapılan müdahalelerin yanlış olduğunu belirtti. Bu ülkede ‘düşünce özgürlüğü var’, ‘demokrasiyi ilerleteceğiz’ gibi söylemlerin olduğunu dile getiren Ulusoy, “Demokrasiyi bu şekilde ilerletiyorlarsa biz bunun karşısındayız. Öğrenci arkadaşlarımıza bu şekilde müdahale edilmemeli. Sonuçta onlar kendi düşüncelerini yansıtıyorlar. Polis futbol holiganlarına farklı yaklaşırken öğrencilere bu şekilde yaklaşılması yanlış” dedi. Öğrencilerin YÖK’ü protesto etmesini eğitimin daha da özgürleştirilmesi olarak değerlendiren Ulusoy, eğitimin devlet tekelinden çıkarılması gerektiğini söyledi.
BASKININ AÇIK GÖSTERGESİ
Öğrencilere yapılan şiddeti AKP hükümetinin üniversiteler üzerinde kurduğu baskının açık bir göstergesi olarak değerlendiren İngilizce İktisat öğrencisi Burcu Yazıcı, “Anayasa’nın 134. maddesine göre tüm halkın izin almadan gösteri ya da basın açıklaması yapma hakkı vardır. Öğrenciler bunu kullanmak istemişlerdir ama polis benim hayatımda hiç görmediğim bir şekilde müdahale etmiştir. Bu açık bir baskıdır. Bu baskı bırakın öğrencileri hiçbir insana yapılamaz. Oradaki öğrencilerin saçlarından tutulup çekiliyor, yakın mesafeden gaz bombaları atılıyor. Bunlar yapılacak işler değil biz bunları kınıyoruz” dedi. Başbakan Erdoğan’ın rektörleri toplarken her üniversitenin bölümlerinden seçilen öğrenci temsilcilerini de dinlemesi gerektiğini ifade eden Yazıcı, kendileri hakkında alınan kararlarda kendilerinin de söz hakkının olması gerektiğini belirtti. “Başbakan Erdoğan daha sonra öğrencilerle bir araya geleceğini açıklasa da artık bunlar gereksiz şeyler. Bir şeyler yaptığınız zaman bunun telafisi olamaz. Düşünün ki orada olan hamile bir bayan çocuğunu kaybetmiş, bunun telafisi olabilir mi?” diye soran Yazıcı, Başbakan her ne kadar öğrencilerle bir araya gelmek istese de bunun geriye dönüşün artık olamayacağını söyledi.
BU YAPILAN İSLAMİYETİN NERESİNDE
Öğrencilere uygulanan şiddeti zorbalık olarak nitelendiren İngilizce İktisat öğrencisi Ahmet Tek, “Sen polis oluyorsun. Bir şekilde devletin güvencesini kendi arkana alıyorsun. Ondan sonra kendi içinde büyüdüğün halkına düşmanca saldırıyorsun. Bu yapılan zulümden başka bir şey değil. Kardeş değil miyiz? Aynı ülkenin vatandaşı değil miyiz biz? Sırası geldimi Mevlana, Müslümanlık, İslamiyet... Bu yapılanın neresinde İslamiyet? Müslümanlığın neresinde gezer bu? Zorbalıktan başka bir şey değil. Bunun tek bir açıklaması var: insanlık suçu” dedi.
Başbakan Erdoğan’ın rektörlerle konuştuğunu ancak üniversitelerin gerçek özneleriyle konuşmadığını dile getiren Ergün, bunun üniversitelerin anti-demokratik işlediğini göstergesi olduğunu belirtti. YÖK’ün üniversitelerdeki özgür ve özerk ortamı yok eden tepeden indirilmiş hiyerarşik bir unsur olduğunu ifade eden Ergün, üniversitelerin kendi iç dinamikleriyle yönetilen özgür, demokratik ve özerk bir yapıya kavuşturulmasını istediklerini söyledi. YÖK’ün son genelgesiyle birlikte okudukları üniversitede sivil polislere yer tahsis edildiğini dile getiren Hukuk Fakültesi öğrencisi Yiğit Ergün, özel güvenlik görevlilerinin keyfi bir şekilde çanta ve üst aradığını belirtti. aynı zamanda Öğrenci Kültür Merkezleri’nin de kapatıldığını söyleyen Ergün, “Egemenlerin kolluk güçleri, devletin güvenliğini sağlamak için sivil toplumu, öğrencileri, toplumsal muhalefeti ezerek pasif tutmaya çalışıyorlar. Sistemin oluşturduğu suni dengeyi bozmamak, suni dengenin devamlılığını sağlamak istiyorlar” dedi. (İstanbul/EVRENSEL)


Öğrenciye Meclis yasağı

CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, Başbakan’ın rektörlerle yaptığı toplantıyı protesto eden öğrencilerle TBMM’de yapacağı basın toplantısı öğrencilerin içeriye alınmaması nedeniyle iptal edildi. Öğrencilerin içeri alınmaması üzerine Sevigen, “İçeride kim olduğu belli değil; katili var, hırsızı var, binlerce insan giriyor” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen, TBMM’de basın toplantısı yapacağı öğrencilerin içeri alınmaması üzerine Dikmen Kapısına gitti. Sevigen, TBMM Dikmen Kapısı’nda öğrencileri içeri almak isterken polis engeli ile karşılaştı. Tartışmanın büyümesi üzerine Sevigen, “Bu çocuklar benim misafirim. Bu çocuklar gidip Obama ile mi görüşecek. İçeride kim olduğunu biliyor musunuz? Her gün bir sürü insan içeri giriyor. Katili var, hırsızı var, bunların kim olduğunu biliyor musunuz” diyerek tepkisini dile getirdi. Öğrenciler CHP ve BDP grubuna katıldıktan sonra CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ile TBMM’de basın toplantısı düzenleyecekti.
BAŞKAN LÜTFETTİ!
Gelişmeler üzerine Sevigen TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’le görüştü. TBMM Başkanı, yönetmeliği gerekçe göstererek, “Ben basın toplantısı yapılacak makama girilmesin dedim” diye konuştu. ANKA’ya konuşan Sevigen, “Başkan toleranslı davrandı. Öğrenciler odama gelecek; çay, kahve içecekler” dedi. (ANKARA)


ÖĞRENCİLER DEMOKRASİYİ GÖRDÜ
DİSK Genel başkanı Süleyman Çelebi ve Genç-Sen üyeleri dün DİSK genel merkezinde düzenledikleri basın toplantısında, demokrasi hikayelerinin anlatıldığı Türkiye’de, öğrencilerin demokrasinin ne olduğunu cumartesi günü gördüklerini kaydettiler.
Genç-Sen adına açıklama yapan Aylin Mert, hamile olan bir arkadaşlarının aldığı darbeler nedeniyle bebeğini düşürdüğünü söyledi.
DİSK Genel Süleyman Çelebi ise üniversite öğrencilerinin, demokrasi, eşitlik, özgürlük, bilimsel eğitim taleplerine verilen şiddet dolu yanıtın, AKP’nin demokrasiden ne anladığını ortaya çıkarttığını söyledi. Çelebi, “Başbakanın dün Meclis’te andığı gençlerin bugünkü uzantıları dün dövdürdüğün gençlerdir. Demek ki Deniz Gezmiş’in, Erdal Eren’in adı sadece referandum içinmiş” diye konuştu. (İstanbul/EVRENSEL)


Bebeğini kaybeden kadından polislere suç duyurusu


BAŞBAKAN Erdoğan’ın protesto eden öğrencilere yönelik polisin sert müdahalesi sırasında karnına aldığı darbelerle bebeğini kaybeden kadın öğrenci E.Ö, polisler hakkında suç duyurusunda bulundu.
4 Aralık’ta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Dolmabahçe Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde rektörlerle yaptığı toplantıyı protesto eden öğrencilere yönelik polis sert müdahalesi sonucu karnına aldığı darbelerle 5 haftalık bebeğini kaybeden kadın öğrenci E.Ö. (19), avukatları aracılığı ile savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Avukat Zeliha Kabataş, suç duyurusu dilekçesini Cumhuriyet Savcılığı’na verdiklerini belirtti. Suç duyurusu dilekçesinde polislerin, gebe bir kadını darp etmesi sonucu annenin çocuğunu kaybettiğini hatırlattıklarını anlatan Kabataş, başta “kasten yaralama”, kullanılan gaz bombasının öldürücü niteliği olduğu için “kasten öldürmeye teşebbüs” ve “kötü muamele” başta olmak üzere polislerin pek çok suçtan yargılanmasını istediklerini söyledi. Avukat Kabataş, aynı zamanda yayın yasağı talep ettiklerini dile getirdi. (HABER MERKEZİ)
Meral Peker