6 Mart 2006 23:00

İmran mücadele coşkusu ile anıldı

Emek Partisi (EMEP) Altındağ İlçe Örgütü tarafından düzenlenen 15'inci ölüm yıldönümünde İmran Aydın'ı anma etkinliği, mücadele coşkusu ile geçti. Deniz Gezmiş, Metin Göktepe ve İmran Aydın'ın dev posterlerinin asıldığı salonda zaman zaman duygusal anlar yaşanırken, Aydın'ın adını ilk kez duyan genç işçiler katılımcıların duygularını paylaştı. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan EMEP Altındağ İlçe Başkanı Resul Arslan, İmran Aydın'ın taşeronlaştırmaya, sendikasızlaştırmaya karşı mücadele verdiğine dikkat çekerek, İmran'ı yaşatmanın ancak işçilerin mücadelesini yükseltmek ile mümkün olacağını vurguladı. İmran Aydın'ın annesi Nuriye Aydın, oğlunun gözaltında nasıl kaybedildiğini anlatırken konuşmasına devam edemedi ve alkışlarla salondaki yerini aldı. İmran Aydın'ın çırağı Bürol Ağırbaş ise "İmran usta ile güzel günlerimiz oldu" diyerek, bir anısını dinleyiciler ile paylaştı.

Güçbirliği zorunlu Emek Gençliği MYK üyesi Erdal İmrek, İmran Aydın'ı ağıtlarla değil, mücadele kararlılığı ile anmak gerektiğini, Aydın'ın katillerinin devam ettirmek istediği sömürü ve zulüm düzenine karşı güçbirliğinin zorunlu olduğunu anlattı. EMEP Ankara İl Yöneticisi İbrahim Akkaya, "İmran Aydın'ı yaşatmak için onun bıraktığı bayrağı devraldık. Ve ona bayrağı yükseltme sözü veriyoruz" diye konuştu. Konuşmaların ardından İşçi-Şair Sadık Toroman şiirleri, Rafet Kankal da türkü ile etkinliğe katıldı. Etkinlik, Grup Dilan'ın dinletisi ile son buldu.


İmran Aydın mücadeleye çağırıyor Etkinliğe katılan genç işçiler, İmran Aydın'ın hayatından ve kişiliğinden etkilendiklerini söylediler. 24 yaşındaki Vedat Kahriman, "Böyle insanlar anılmalı. Çünkü onlar anıldıkça yaşıyorlar. İmran Aydın bizi mücadeleye çağırıyor" derken; Bayram Abay, İmran Aydın'ın adını ilk kez duyduğunu belirterek, "İmran Aydın'ın inandığı şeyler bana doğru geldi" şeklinde konuştu. 38 yaşındaki Cafer Doğruer ise 20 yıldır Siteler'de işçi olduğunu, İmran Aydın'ın adını daha önce duyduğunu söyledi. Doğruer, genç işçi arkadaşlarıyla birlikte işçilerin haklarını alması için mücadeleyi sürdürmek istediğini vurgulayarak, "İmran'a terörist dediler. Bence o terörist değildi. Sitelerde hiç kimse zaten onun terörist olduğuna inanmadı" dedi. 25 yaşındaki Murat Abay da İmran Aydın'ın kendileri için örnek bir kişilik olduğunu söyledi.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Newyork'tan Bursa'ya -2-
    Küreselleşme kadın emeğini
   değersizleştiriyor Emek piyasasında kadınların her zaman daha fazla ezildiği, daha fazla sömürüldüğü bilinen bir gerçek. Bu, aslında ezbere söylenmiş gibi duran ifadeler, rakamlar düzeyinde de, yapılan birçok araştırma ve incelemenin verileri olarak doğrulanıyor. Üstelik her geçen yıl kadın emekçiler için daha da ağırlaşarak, zorlaşarak. Rakamların o soğuk dünyasında bile, kadın emekçilerin, çalışma hayatında karşılaştıkları sömürünün boyutları ortaya çıkıyor.

KADINLAR İŞSİZ Kadın işgücünün sayı ve niteliğine ilişkin birçok araştırma, inceleme, Türkiye İstatistik Kurumu anketleri incelendiğinde, dikkati çeken ilk nokta, Türkiye nüfusunun yarısına yakını olan kadın nüfusunun özellikle kentlerdeki işsizlik oranının yüksekliğidir. Günümüz ekonomisinin ya da özelleştirmelerin getirdiği işsizlik de kadınların aleyhine. Türk-İş'in 2005 yılında hazırladığı, "Türkiye'de Emek Piyasasında Kadınların Durumu" başlıklı raporunda, 2003 yılında 2 bin 262 çalışan kadına karşılık 506 bin işsiz kadın bulunduğu bilgisi yer almaktadır. İşsizlik oranı yüzde 18.3'tür. Oysa bu oran erkeklerde yüzde 12.6'dır. Yani toplam işsizlerin yüzde 28.5'i kadındır. İşsizliğin daha çok bir kadın sorunu olduğu görülüyor.

Örgütsüz ve güvencesİz Yine işçi kadınlar arasında yapılan bir başka araştırmada, iş arayan kadınların en temel iki talebinin "sigortalı ve normal mesai saatleri içinde bir iş" olduğu ortaya konuyor. Bu niteliklere sahip iş arayan kadınlar, işsizliğe devam etmekte, çalışmak zorunda olanlar da ancak enformal sektörde, sigortasız, sendikasız ve güvencesiz işlerde çalışmayı kabullenmek durumunda kalmaktadır.

Kreş sorunu Öte yandan, "sigortalı ve normal mesai saatleri" ile iş bulabilme şansını yakalayan kadınları bu kez, başka önemli bir sorun beklemektedir: Çocukların nereye bırakılacağı. İşyerlerinde çocuk bakım hizmetlerinin, kreşlerin olmaması veya yetersiz olması, çocuk sahibi kadınların çalışma yaşamından ayrılmasına yol açıyor. Çalışmak isteyip de, çocuklarını bırakabileceği bir yer bulamayan, çok sayıda kadın da iş aramaktan vazgeçmek zorunda kalıyor. Çalışma yaşamına ara veren kadınların yüzde 55'i aile ve/veya çocukları nedeniyle ara verdiğini söylerken, çocuğu olduktan sonra ayrılan kadınların yüzde 77'si çocuğu bırakacağı yer olmadığı için ayrılmak zorunda kaldığını belirtmektedirler. Kadınların işgücüne katılabilmesi için çocuk bakımı ve okul öncesi eğitim hizmetlerinin sağlanmasının ne denli önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.

İSTİHDAM KAYIT DIŞINDA TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi'ne göre, 2003 yılı itibariyle istihdam edilenlerin yüzde 52.1'inin herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı değil, yani kayıtdışı sektörde çalışıyorlar. Kayıtdışı çalışma, yine kadınlar arasında erkeklere kıyasla çok daha yaygın. Erkeklerin yüzde 44.2'si, kadınların ise yüzde 71.2'si kayıt dışı çalışmakta. Küreselleşme ile birlikte, esnek üretim süreci, emeğin de esnekleşmesini getirmiştir. Sermaye, çalışma koşullarını; istediği miktarda, istediği biçimde, istediği zamanda, istediği koşullarda, istediği ücrette belirlemek istemektedir. Her zaman emrine amade, örgütlülüğü zayıf, esnek çalışma koşullarına uyumlu bir iş gücü isteyen sermaye açısından kadın emeği biçilmiş kaftandır. Evlere iş verme, fason üretim, part time veya çağrı üzerine çalışma gibi işlerde özellikle kadın emeği kullanılmaktadır. Ücretsiz aile işletmesi emekçisi, evde fason üretime parça başı katkıda bulunan kadınların büyük çoğunluğu ise, çizelgelerde ev kadını görünmektedir. Ev kadınlığı denilen iş grubunun işlevinin emekçiyi ertesi günkü üretime hazırlamak olduğunu, dolayısıyla işverenlerce sigortalanıp güvenceye alınması gerektiğini tartışmasız kabul etmekteyiz. Ne ki günümüzde evde boş oturuyor, çalışmıyor görünen kadınların çoğu, el emekleriyle, triko/tekstil sanayiinin büyük kayıt dışı parçası durumunda. Örgütsüz ve güvencesiz bu grup, ayrıca aracıların önerdiği fiyata çalışmakta ve tek başına olmanın güvensizliğiyle sürekli daha çok sömürülmektedir. Evde bu tür iş yapanların örgütlenmeleri, emeklerine belirli düzeyde ücret istemeleri için yapılacak girişimlerin kolay olmadığı açık. Ancak çalışmalara başlanması, yasal yolların saptanması da yaşamsal aciliyet taşıyor.

ÜCRETSİZ AİLE İŞÇİSİ İstatistiklere göre kırsal kesimdeki kadın emeği de düşüş gösteriyor. Tarımın öneminin yitimi köyden kente göçü hızlandırırken gezici tarım işçilerinin sayısını artırıyor. Özellikle GAP nüfusunun yüzde 40'ı mevsimlik göçlerle çevre köy ve illerde çalışmaktadır. Tarım işkolunun hükümet politikalarıyla düştüğü durum, bu konuda ücretsiz aile işçisi konumundaki kadının durumunu da iyice zorlaştırdı.




Bulgaristan'dan polis,
    fabrikadan jandarma zoruyla atıldık Ekin Saltık Adı Gülbüz Coşkun, 32 yaşında. On beş yıl önce Bulgaristan'dan Türkiye'ye gelmiş. Bursa'da sendikalaşma hakkı için direnen BPO işçilerinden biri. "Bulgaristan'dan polis zoruyla çıkartıldık, fabrikadan da jandarma zoruyla" diye anlatıyor. Eşi de kendisi gibi işçi olan Coşkun, "İşçi olmak çok zor" diyor, "Çok yoruyorlar bizi. Hiçbir sosyal hakkımız yok. Hiç kimseyle görüşemiyoruz. Bir yerde tatil yapamadım. İstediğim gibi gezip tozamadım." Daha iyi bir iş ortamı ve geçinebilecekleri bir ücret için mücadele ettiklerini söyleyen Coşkun, Bulgaristan'dayken Türkiye'nin cennet olarak anlatıldığını belirtiyor. Buraya geldiğine hiç pişman değil, ancak umduğunu bulamamış. Tek hayali iyi bir iş, çocuğu için iyi bir eğitim!




'Kendimi bildim bileli çalışıyorum' Gülsüm Mansur İşçiliğe tarımda çalışarak başlayan Halise Tüzün, 16 yıldır TEKEL işçisi. 1970 yılında Batman'ın Beşiri ilçesinde doğan Tüzün, 36 yıllık yaşamını "Evde, tarlada ve fabrikada çalıştım. Kendimi bildim bileli çalışıyorum" şeklinde özetliyor. Abileri, ablaları evlenip evden ayrılınca yaşlı ana babanın sorumluğu omuzlarına binmiş. 80 yaşındaki babası ile birlikte çalıştıkları kendi tarlalarında iş bittiğinde, başkalarının tarlasında yevmiyeci olarak çalışırmış. Günde 500 bin liraya çalıştığı bu dönemi ilk işçiliği olarak görüyor Halise Tüzün. 1988 yılında ilçeye TEKEL Yaprak Tütün İşletmesi açıldığında, tarım işçiliğinden kazandığı 25 bin lira ile fabrika işçisi olmak için kayıt yaptırır. Böylece fabrika işçiliği hayatına atılan Tüzün, aldığı ilk para olan 225 bin lirayla eve buzdolabı alır.

'Çocuklarımı okutamazdım' Hafta sonu tatillerinde ve yıllık izinlerinde tarlalarda çalışmayı sürdüren Tüzün, kaldırdıkları mah-sullerle ve babasında biriken maaşıyla ev yaptırmış. "İyi ki TEKEL'de işe başlamışım ve çalışıyorum" diyen Tüzün, çalışmanın kendisinde çok şeyi değiştirdiğini, öncelikle kendi ayakları üzerinde durmayı öğrendiğini söylüyor. Eşi inşaat işçisi olduğu için düzenli iş bulamadığını ifade eden Tüzün, iki çocukla eşini askere göndermesini çalışmasına borçlu olduğunu belirtiyor: "Çalışmasaydım nasıl yaşardık? Altı çocuğum var beşi okuyor. Ben ilkokul mezunu dahi değilim. O gün fabrikada işbaşı yapmasaydım çocuklarımı bugün okula gönderemeyecektim."

Başka memleket, başka dil Özelleştirme nedeniyle Beşiri'deki işletme kapatılınca TEKEL Adana Sigara Fabrikası'na gelmek zorunda kalmış. "Ekmek için memleketimizi, ailemizi ve dostlarımızı bırakmak zorunda kaldık. Aynı tezgahın başında 11 yıl birlikte çalıştığımız arkadaşlarımdan ayrılmak zorunda kaldım" diyen Tüzün, Türkçe'yi iyi kullanamıyor. "Beşiri'de anadilimiz olan Kürtçe'yi daha rahat konuşuyorduk komşumuzla, işyerindeki arkadaşlarımızla sohbetlerimizi hep Kürtçe'yle yapıyorduk" diye anlatan Tüzün, bu yüzden Adana'da ilk yıl çok zorlandıklarını belirtiyor. Henüz Adana'ya alışamadan buradaki fabrika da satışa çıkarılınca, eylemlere o da katılmış. "Beşiri'de yapılmayan eylemleri burada yaptık. Fabrikamızı sattırmadık" diyor övünerek. Sadece kendisi ve ailesi için değil yarın bu fabrikada çalışacak işçiler için de yapılan her eyleme katıldığını belirten Tüzün, mücadelenin bitmeyeceğini söylüyor.

Yarın: Kürt kadınlar