13 Şubat 2005 23:00

Yazın köyde kışın inşaatlarda

Yabancıların mülk edinmesine olanak veren yasanın yürürlüğe girmesiyle, Didim'de inşaat sektöründe tam anlamıyla bir patlama yaşanıyor. Her yerden mantar gibi inşaatlar yükseliyor. 80 milyardan (80 bin YTL) 250 milyara (250 bin YTL) kadar alıcı bulan bu binaları, evleri, villaları yapanlar ise ya çadırlarda ya pencereleri naylonla kapatılmış inşaatlarda ya da şantiyenin hemen yanına kurulan derme çatma barakalarda yaşıyor. Büyük bir inşaatın yapımında çalışan işçilerin kaldığı çadırı ziyaret ediyoruz. Çaylarını içerken sohbet ettiğimiz inşaat işçilerinden (aynı zamanda taşeron) Muhammet Örk, Denizli'nin Çivril ilçesine bağlı Yahyalı köyünden geldiklerini söylüyor. Gelecek mi var? Genelde hepsi birbiriyle akraba. Ortalama 25-30 milyon arasında yevmiye alıyorlar. Halil Yılmaz, içlerinde en genç olanı. "Geleceğe nasıl bakıyorsun?" sorumuzu "Gelecek mi? Ne geleceği, gelecek mi var? Bugün karnımızın doyduğuna bakıyorum. Geleceğim karanlık. Bekarım, evlenmeyi bile düşünemiyorum. Evlenirsem aç kalırız. Kazancım kendime bile yetmiyor" diye yanıtlıyor. Banyo ve tuvalet ihtiyaçlarının kendileri için büyük sorun olduğunu dile getiriyorlar. Biz bunları konuşurken, güleç yüzlü iki genç daha giriyor içeri. Muhammet Örk, "İşte banyo sorununu böyle çözüyoruz. Arkadaşlar şehir hamamından geliyorlar" diyor hemen.

İstedik, vermediler Çaylarımızı yudumlarken, sohbetimize hiç karışmayan iki kişi dikkatimizi çekiyor. Yataklarının yanında bulunan valizlerinden bir şeyler çıkarıp hemen başuçlarında bulunan askılıklara asıyorlar. "Siz neden sohbete katılmıyorsunuz?" diye sesleniyoruz. Uzun boylu, beyaz yüzlü olanı "Konuşsan ne değişecek ki, memleket zaten bitmiş, bitirmişler" diye bağırıyor çadırın üst tarafından. Ondan daha genç olanı elindeki cep telefonuyla oynayarak, "Kız istemeye gitmiştik vermediler, çünkü düzenli bir işimiz yok, garantimiz yok" diyor.

Bizim sektörde zor Sözü örgütlenmeye getiriyoruz. "Bizim sektörde çok zor" diyorlar, hep bir ağızdan. Günçay Berber "Bizler hepimiz birbirimize uzak yakın akrabayız. Hayattan bir beklentimiz yok. Yazın köylüyüz, kışın inşaat işçisiyiz" diye devam ediyor. Berber'in bu sözleri üzerine konu tarıma ve IMF politikalarına geliyor. Köylülerin, işçiler, memurlar gibi örgütlenerek, sendikalaşarak sorunlarına birlikte çözüm bulabileceklerini konuşuyoruz. İşçilerden Ömer Ağırbaş, aynı zamanda Kırlan Merkez ve Çevre Köyleri Tütün Tarım Satış Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı olduğunu söyleyerek, şunları anlatıyor: "Bizlere, Reşadiye, Özdemirci, Değerli, Kocayayla, Kavaklar gibi kasaba ve köyler bağlıydı. Tütüne kota uygulanması ve Çivril TEKEL Müdürlüğü depolarının özelleştirilmesi gibi sebeplerle beldemizde tütüncülük bitti. Üretici sektörün kucağına itildi, üretici rezil oldu. Tütün bitti ama inanın derdi bitmedi. Tütün Tarım Satış Kooperatifini fesh etmek istiyoruz. Maliyeye borcu var gibi sebeplerden dolayı da fesh edemedik." Üretici köylülerin sendikası Tüm Köy-Sen'den haberi olup olmadığını soruyoruz. "Hiçbir bilgim yok. Nasıl ve ne şekilde olacağını bilsem köyümde ve çevre köylerde sendika faaliyetlerini yürütürüm" diyor. Çaylarımızı bitirip işçilerle vedalaşıyoruz. Çadırdan uzaklaşırken, yakınımızdaki bir başka inşaattan keser seslerine karışan bir türkü yükseliyor.

Evrensel'i Takip Et