22 Aralık 2004 22:00
Bir 'fikir gazetesi' olarak Cumhuriyet
GÜNÜN YAZILARI
Hiç de yoksul olmayan bir basın tarihimiz olmasına karşın, bizde basın tarihçiliği aynı zenginliği göstermiyor. Aslında hafızasız bir topluma ulaşma yolunda elinden geleni ardına koymayan medyanın, kendi tarihine ilişkin bir hafızaya duyarlılık göstermemesi şaşırtıcı görülmemeli. Bununla birlikte, yine de özellikle son yıllarda basın tarihimize ilişkin araştırmalar yapılıyor, en çok da tek tek gazetelerin tarihleri hakkında.
Aysun Köktener imzalı Bir Gazetenin Tarihi: Cumhuriyet, bunların sonuncusu. Özellikle belirli bir yaşın üzerindeki okurlar için Cumhuriyet gazetesinin hâlâ, devrimcilikle özdeşleşen bir simge olduğu 1970'li yılları anımsatan bir özelliği var. İletişim uzmanı Aysun Köktener de Cumhuriyet'in tarihine ilişkin yaptığı araştırmaya bu çağrışımla başlıyor.
Cumhuriyet aynı zamanda, bugünkü medya ortamını açıklamak bakımından değilse de, hâlâ yayımlanan en eski gazete olması özelliğiyle araştırmacısına bereketli bir malzeme sunuyor. Bu durum, Köktener'in, adaşı Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihine paralel olan gazete tarihini incelediği dört bölüm boyunca (Tek parti dönemi, Çok partili dönem, 27 Mayıs'tan 12 Eylül'e, 12 Eylül'den bugüne) "özet geçildiği" izlenimini doğuruyor.
Polemikler Köktener'in araştırmasının özgün bir yanı, Cumhuriyet'i bir "fikir gazetesi" olarak değerlendirmeye çalışarak, araştırmanın gidişatını bunun üzerine oturtmak. Bunun için, kitabın sayfalarının çoğunluğu, Cumhuriyet yazarlarının ünlü polemiklerine ayrılmış. Bunlardan birkaç örnek vermek dikkat çekici olabilir. Cumhuriyet'in ilk polemiği komünistlik üzerine. "Laik Cumhuriyetçi İşçi ve Çiftçi Fırkası" kurucusu, aynı zamanda Yarın gazetesi sahibi Arif Oruç'u 1931 yazı boyunca "komünist" olmakla "suçlayan" Cumhuriyet yazarlarının başını Yunus Nadi çekiyordu. İkinci polemik, Cumhuriyet tarihi açısında daha vahim bir gerçeğe işaret ediyor: Tan gazetesi yazarları Sabiha Sertel ve Ahmet Emin Yalman'ın 1937 yılında başlayan ve savaş boyunca da süren, Cumhuriyet'e yönelik Nazi propagandası yapma suçlaması. Son dönem polemiklerinden bir örnek ise Ali Sirmen ve Uğur Mumcu ile Çetin Altan ve oğulları arasında 1986 yılındaki tartışması. Cumhuriyetçiler Altanları Özalcılıkla suçlarken, "MİT ajanlığı" iddiasına da karşılık vermeye çalışıyordu... Cumhuriyet'in yayın yaşamındaki en uzun basın kavgası, esas olarak Zaman yazarı Fehmi Koru ile Cumhuriyet'ten Hikmet Çetinkaya arasında 1993-1994 yıllarında, Fethullah Gülen'e bağlı okullara ilişkin olarak yürütülmüştü.
Çapan'dan destek Araştırmanın yeni olması, güncel birçok ayrıntıyı da içermesine olanak sağlıyor. Bunlardan en dikkat çekicisi, Gürbüz Çapan'ın Cumhuriyet'e yaptığı ve uzun süre yalanlanan maddi destek. Öte yandan, Turgay Ciner'in gazetenin bugünkü reklam, baskı, dağıtım işlerini üstlenmiş olmasına yer vermeyen Köktener, Cumhuriyet için "patrona bağlı olmayan, sermayedarlardan özerk" ifadelerini kullanmayı sürdürüyor. Kitabın "özet" niteliğine kurban giden önemli güncel olaylardan biri de 28 Şubat. "Postmodern darbe" boyunca tekelci medyadan da militan bir rol üstlenen Cumhuriyet'in en az Andıççılar kadar 28 Şubat'ın günahına ortak olması, daha ayrıntıya inerek deşilmeyi hak ediyor aslında. Bütün bunlara karşın, tekelci medyanın görece uzağında kalmayı başarmış olması, muhalif olma reflekslerini yitirmemiş olması nedeniyle Cumhuriyet'in hakkını teslim ediyor Köktener.
Polemikler Köktener'in araştırmasının özgün bir yanı, Cumhuriyet'i bir "fikir gazetesi" olarak değerlendirmeye çalışarak, araştırmanın gidişatını bunun üzerine oturtmak. Bunun için, kitabın sayfalarının çoğunluğu, Cumhuriyet yazarlarının ünlü polemiklerine ayrılmış. Bunlardan birkaç örnek vermek dikkat çekici olabilir. Cumhuriyet'in ilk polemiği komünistlik üzerine. "Laik Cumhuriyetçi İşçi ve Çiftçi Fırkası" kurucusu, aynı zamanda Yarın gazetesi sahibi Arif Oruç'u 1931 yazı boyunca "komünist" olmakla "suçlayan" Cumhuriyet yazarlarının başını Yunus Nadi çekiyordu. İkinci polemik, Cumhuriyet tarihi açısında daha vahim bir gerçeğe işaret ediyor: Tan gazetesi yazarları Sabiha Sertel ve Ahmet Emin Yalman'ın 1937 yılında başlayan ve savaş boyunca da süren, Cumhuriyet'e yönelik Nazi propagandası yapma suçlaması. Son dönem polemiklerinden bir örnek ise Ali Sirmen ve Uğur Mumcu ile Çetin Altan ve oğulları arasında 1986 yılındaki tartışması. Cumhuriyetçiler Altanları Özalcılıkla suçlarken, "MİT ajanlığı" iddiasına da karşılık vermeye çalışıyordu... Cumhuriyet'in yayın yaşamındaki en uzun basın kavgası, esas olarak Zaman yazarı Fehmi Koru ile Cumhuriyet'ten Hikmet Çetinkaya arasında 1993-1994 yıllarında, Fethullah Gülen'e bağlı okullara ilişkin olarak yürütülmüştü.
Çapan'dan destek Araştırmanın yeni olması, güncel birçok ayrıntıyı da içermesine olanak sağlıyor. Bunlardan en dikkat çekicisi, Gürbüz Çapan'ın Cumhuriyet'e yaptığı ve uzun süre yalanlanan maddi destek. Öte yandan, Turgay Ciner'in gazetenin bugünkü reklam, baskı, dağıtım işlerini üstlenmiş olmasına yer vermeyen Köktener, Cumhuriyet için "patrona bağlı olmayan, sermayedarlardan özerk" ifadelerini kullanmayı sürdürüyor. Kitabın "özet" niteliğine kurban giden önemli güncel olaylardan biri de 28 Şubat. "Postmodern darbe" boyunca tekelci medyadan da militan bir rol üstlenen Cumhuriyet'in en az Andıççılar kadar 28 Şubat'ın günahına ortak olması, daha ayrıntıya inerek deşilmeyi hak ediyor aslında. Bütün bunlara karşın, tekelci medyanın görece uzağında kalmayı başarmış olması, muhalif olma reflekslerini yitirmemiş olması nedeniyle Cumhuriyet'in hakkını teslim ediyor Köktener.
Evrensel'i Takip Et