07 Mart 2011 05:41

Tek devlet: İsrail için en iyi şans

İsrail'de ırklar arası birlikteliği ve evliliği engellemek için oluşturulmuş kuruluşların-resmi organlardan, dini cemaatlere ya da özel işletmelere ve yerel halka- sayısı giderek artıyor. Doğu Kudüs'te Arap erkeklerin Yahudi kızlarla bir araya gelmesini engellemek için sokaklarda mafyavari devriyeler geziyor. 2 yıl önce Petah Tikva şehrinde

Tek devlet: İsrail için en iyi şans
Paylaş
Slavoj Zizek

2008'de güneydeki Kiryat Gat şehrindeki okullarda, Yahudi Kızları, Bedevi erkeklerle birlikte olmanın tehlikelerine karşı uyaran özel programlar müfredata sokuldu. Kızlara melez çiftleri "doğal olmayan fenomenler" şeklinde betimleyen "Düşmanla yatmak" adlı bir video izlettiriliyordu. Haham Shmuel Eliyahu bir kere yerel bir gazeteye Yahudi kızlarını "baştan çıkarmanın" savaşın farklı bir biçimi olduğunu söylemişti ve Yad L'Achim adlı dini bir organizasyon ordu ve polisle birlikte düzenlediği askeri tarzda operasyonlarla kadınları "düşman" Arap köylerinden "kurtarıyordu".  2009'da devlet desteğiyle oluşturulan ve sonradan iptal edilen bir reklam kampanyası İsrailli Yahudilere yurtdışında yaşayıp da Yahudi olmayan insanlarla evlenme "tehlikesi" bulunan akrabalarını rapor etmeleri konusunda telkinde bulunuyordu.

2007 yılında yapılan bir ankette İsrailli Yahudilerin yarısından fazlasının ırklar arası evliliği vatan hainliğiyle denk tutması şaşırtıcı değil. Acayipliklere bir şey daha ekleyelim: Geçtiğimiz yılın sonlarında Yahudi Kanunları konusunda uzman olan Haham Ari Shvat "bir Yahudi kadını ancak İsrail-karşıtı eylemler konusunda bilgi alabilecekse Arap erkekleriyle yatabilir" şeklinde bir istisna belirtti. Fakat yine de bu iş için evli olmayan kadınların kullanılmasının daha uygun olacağını da belirtmeyi unutmadı.

Burada çarpıcı olan ilk şey cinsiyet asimetrisi. Yahudi saflığının koruyucuları Yahudi kızlarının Filistinli erkeklerce baştan çıkarılmasından rahatsız oluyor. Kiryat Gat'taki liderlerden biri "Kızlar henüz masumiyet çağlarında istismarcı Araplara kaçıyor" demişti. Bu kampanyaları bu kadar can sıkıcı yapan şey, en azından Batı Şeria'da, görece sakin dönemlerde ortaya çıkmaları. Barışı önemseyen tüm partilerin Filistinli ve Yahudi gençlerin sosyalleşmesini sevinçle karşılaması gerekir zira bu aradaki gerginlikleri azaltır ve ortak yaşama katkıda bulunur.

Son dönemlere kadar İsrail "terör" saldırılarına maruz kalırken liberal ve barışsever Yahudiler hep şu dileği tekrarlıyordu: "Tamam, Batı Şeria'daki işgal haksız ama barış görüşmelerinin başlayabilmesi için önce karşı tarafın şiddeti bırakması gerekir." Şimdi saldırıların sayıca azaldığı bu dönemde Batı Şeria'da terör, düşük seviyeli aralıksız baskı biçimini aldı(suyu zehirlemek, ekinleri yakmak, camilere saldırı). Şiddetin bir işe yaramadığı ama şiddeti reddetmenin ondan dahi işlevsiz olduğunu söyleyerek konuyu sonuçlandıralım mı?

Uzatmalı pazarlıklardan öğrenilecek bir ders varsa o da barışın önündeki en büyük engelin gerçekçi olarak sunulan çözümler olduğudur-yani iki ayrı devletin yaratılması. Her ne kadar her iki taraf da bunu istemese de iki devletin kurulması-Ocak ayında sızan utanç verici Filistin belgelerinden de gördüğümüz üzere- bir şekilde kabul edilen tek çözüm yolu olarak görülüyor.

İki tarafın da imkansız bir rüya olarak gördüğü en basit ve bariz çözümse, İsrail, Gazze ve halen işgal halindeki topraklardan oluşan çiftuluslu, seküler bir devlet oluşturmak. Birçokları bunu bölgedeki nefret ve şiddetin tarihçesiyle yetersizliği kanıtlanmış bir ütopya olarak reddedecektir. Fakat bırakın ütopya olmayı, iki uluslu devlet halihazırda bir gerçekliktir: İsrail ve Batı Şeria tek bir devlettir. Bölgedeki toprakların tamamı tek bir egemen gücün-İsrail-defakto kontrolü altındadır ve iç sınırlarla bölünmüştür. O zaman var olan apartheid'ı yıkalım ve bu toprakları seküler ve demokratik bir yere dönüştürelim.

İNANCI KAYBETMEK

Bunların hiçbiri "terör" saldırılarına sempati ima etmiyor. Ondan ziyade terörizmi ikiyüzlülük yapmadan kınayabilecek tek somut dayanağı sağlıyor. Yahudilerin maruz kaldığı binlerce yıllık devasa acılardan fazlasıyla haberdarım. Üzücü olan şey şu ki birçok İsrailli özgün Yahudi ulusunu diğer herhangi bir ulusa benzetmek için ellerinden geleni yapıyor.

Yüz yıl önce yazar G K Chesterton, din eleştirilerine karşı yönelen şu temel paradoksu tanımlamıştı: "Kiliseye karşı özgürlük ve insanlık adına savaş açan birisi eninde sonunda bu erdemlerin yalnızca kiliseyle savaşarak elde edilebileceğine inanmaya başlar ve bu değerleri bir kenara bırakır… Seküler insanlar kutsal değerleri yıkamadılar ama eğer bu onları rahatlatacaksa; seküler değerleri yıktılar." Bunun aynısı dinin avukatları için de geçerli değil mi? Modern seküler kültüre saldırmaya başlayıp da en anlamlı dini değerlerden bunun uğrunda vazgeçmeyen kaç din savuncusu var?

Buna benzer şekilde liberal savaşçılar anti-demokratik köktendincilikle savaşmaya o kadar meraklılar ki bunun için özgürlük ve demokrasiyi rafa kaldırmaya hazırlar. Bazıları insan onuruna o kadar düşkündür ki onu savunmak için işkenceyi yasallaştırabilir-insan onurunun en düşük noktası-. Yahudi saflığının İsrailli koruyucularına gelince onlar da bu özelliği korumaya o kadar meraklılar ki bunun için Yahudi kimliğinin tüm temel özelliklerini feda etmeye hazırlar. New Statesman'dan çeviren Mithat Fabian Sözmen

ÖNCEKİ HABER

20 Bin Suudi 11 Mart’ta Sokaklara Dökülecek

SONRAKİ HABER

Berlin'de Newroz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...