11 Şubat 2004 23:00

Hayat sestedir

Gözlerden ırak, ahşap, bakır, taş üzerine işlemeler, oymalar yapan atölyeler vardır. "Sanata düşkün" olurlar burada çalışanlar. Bu sevdalarından dolayı, akıllarından geçen türlü düşüncelerini, geçim dertlerini yansıtabilirler; elleriyle yaptıkları bakır levhaların üzerindeki motiflere. İçlerindeki sıkıntılarını, sevinçlerini, düşüncelerini aktardıkları bakır takılar, sahlep kazanları, tepsiler evden eve, elden ele veya sokak sokak dolaşır. Diğer insanlar belki de bu motifleri seyrederler, bir dertleri takılınca kafalarına. Kabartma tekniğiyle yapılan bakır işlemeciliği günümüzde sadece Samanpazarı'nda yapılıyor. Bakır işlemeciliği, Erzincan'da spiral makine ile kazıyarak yapılırken, Antep'de bu işlem zımbayla kazınarak oluyor. Samanpazarı'nda bakır işlemeciliği yapan son 20 atölyeden birinin sahibi de 30 yıldır bu işi yapan Muammer Tanrıverdi. Muammer Usta'nın babası da Maraş'ın sayılı dövmeci ustalarındanmış. Çeşitli fabrikalardan temin edilen levha halindeki bakırlara, genelde sipariş üzerine çalışılıyor. "Yapılacak levhanın kenar çizgilerini pergelle çizeriz. Eğer siparişte yazı varsa nereye yazılacağını tasarlayarak, plastikten yaptığımız tablolarla çizimini yapıyoruz. Daha sonra çelik kalemlerle çizim işi yapılır. Ara boşlukları, doldurma zımbası ya da çizim zımbası diye bizim adını koyduğumuz aletlerle dolduruyoruz. İşlemeden sonra bükümü ve düzeltmesi yapılır. Daha sonra kenarlarına şekil geçeriz. En sona da parlatma işi kalıyor. Farklı bir renk isteniyorsa renk ayrımı vernikle yapılır. Nikelaj yaptıktan sonra verniklenen yerler kırmızı, diğer yerler de beyaz kalıyor. İstenirse toz boya ile zemini de karartıyoruz" diye anlatıyor bir sanat ürününü nasıl yaptıklarını.

Motor tasarımı Muammer Usta, sahlep için kazan yaptığını ve bu işi ilerletmek istediğini dile getiriyor. Ancak bunun için teknolojiyi ilerletmek ve sermaye gerekiyor. Muammer Usta bu kazanların içine karıştırıcı motor da yapmayı tasarlıyor. Motiflerini Milli Kütüphane ve Anadolu Medeniyetler Müzesi gibi yerlerden seçen Muammer Usta, porselende ve kumaşta bulunan karanfil motifini de çok hoşuna gittiği için bakıra taşımış. Motiflerin anlamını ise şu sözlerle anlatıyor: "Etkilendiğimiz şeyler belki bir şekilde bilinçaltına yerleşiyor. Hâkim olan görüşü yansıtıyoruz. Son yıllarda hep Osmanlı ve dini motifler dolu. Eskiden siyasi parti amblemleri çok işlerdik. Artık onlar da talep görmüyor". Muammer Usta sohbet sırasında yetiştirmeye çalıştığı siparişi de yarıladı. Sohbetimize eşlik eden çekiç seslerine, alışıp alışamadığını sorduğumuzda ise, "Buradaki gürültü ses, hayat demek; çalışmak demek. Hayatın olmadığı yerde ses de olmaz, gürültü de olmaz" dedi.

Muhit mesleği Muammer Usta'nın atölyesinin yanındaki atölyede ise Hasan Biliroğlu ile Cihat Görükoğlu çalışıyor. Onlarınki baba mesleği değil, muhit mesleği. Samanpazarı'nda oturdukları için çocukluktan beri gelip gittikleri atelyelerde işi öğrenip sonra da meslek edinmişler. Motifleri eski eserlerden, gazete ve kitaplardan aldıklarını anlatıyorlar. 50 senedir Ankara'da olup da bu meslekten bihaber olanlara ise sitem ediyorlar. 20 yıla yakındır bu mesleği sanat olarak yaptıklarını söylüyorlar ve ardından da ekliyorlar: "Türkiye'de yaşıyorsanız sanat olarak yapamazsınız. Sanat olarak deseniz de hayat şartları zorluyor". Bakır işlemeciliğinin Selçuklu Dönemi'nden kalma olduğunu anlatarak, iyi bir iş olursa bunu bırakıp gidebileceklerini dile getiriyorlar. Evli olan Hasan ve Cihat'ın da eşleri çalışıyor, çünkü "Başka türlü durabilme imkânı yok". Cihat, Hasan ve Muammer Usta'nın, el emeği göz nuru işlemeleri de ekleniyor, her gün üretilen milyonlarca ürüne. Muammer Usta'nın da dediği gibi, çekiç seslerinin arasından devam ederken yaşam; yaşamı devam ettirecek ürünler üretiliyor.

Evrensel'i Takip Et