3 Haziran 2003 21:00
Özgürlükler ülkesi!
ABD hapishanelerine 2 milyon kişi tıkılmış durumda. Uzmanlara göre, hapsedilenlerin sayısındaki büyük artış ve 'adaletin kılıcının' daha çok siyahları ve Latin kökenlileri hedef alması, Amerikan toplumu için tehlike oluşturuyor.
İran'dan 3 kat fazla "Özgürlükler ülkesi"ndeki tutukluluk oranının, en baskıcı rejimleri bile geride bıraktığı, ABD Adalet Bakanlığı'nın geçen ay açıkladığı bir raporla belgelendi. Rapora göre; Amerikan hapishanelerinde 2 milyon 19 bin 234 kişi bulunuyor. Her 100 bin ABD vatandaşından 702'si tutuklu veya hükümlü durumunda. 1990'lar boyunca bu konuda ABD'ye yaklaşan Rusya'da ise, aynı oran 100 binde 665. Rusya yönetimi af yasaları çıkararak bu oranı düşürmeye çalışıyor. Cezai ehliyeti olan nüfus esas alındığında, ABD'deki tutukluluk oranı, İran'dan 3, Polonya'dan 4, Tanzanya'dan 5 kat daha fazla. Almanya'daki tutukluluk oranı ise, ABD'dekinin 7'de biri düzeyinde. Sadece ABD'nin Maryland Eyaleti'nde 35 bin 200 kişi hapisteyken, Kanada'nın tümündeki tutukluların sayısı 31 bin 600. Üstelik, Kanada'nın nüfusu Maryland'den 6 kat daha fazla.
Irkçılık yükselişte Uzmanlar, tutuklu ve hükümlü sayısının özellikle son 20 yılda arttığını belirterek, bunun hem ekonomiyi olumsuz etkilediğine, hem de ırkçı ayrımcılığı körüklediğine dikkat çekiyor. Londra Üniversitesi Cezaevleri Araştırmaları Merkezi Müdürü Andrew Coyle, "Neden özgürlükler ülkesinde 2 milyon erkek, kadın ve çocuk hapsediliyor?" diye soruyor. Coyle, ceza hukuku tartışmaları sırasında bu örnek gündeme geldiğinde, "Orası ABD" diyerek, bu ülkeyi 'değerlendirme dışı' bıraktıklarını anlatıyor. Princeton Üniversitesi'nden sosyolog Bruce Western ise, yargı kurumunun çok belirgin biçimde, siyah nüfusun aleyhinde çalıştığına dikkat çekiyor. Adalet Bakanlığı'nın verileri de bunu gösteriyor: 20-30 yaşları arasındaki her 8 siyah erkekten biri geçen yılı parmaklıklar arkasında geçirdi. Buna karşılık, sadece 63 beyaz erkekten biri aynı durumdaydı. Western, lise öğrenimini yarıda bırakan siyah gençlerin tutuklanma oranının daha da yüksek olduğunu belirtiyor. Araştırmasına göre, liseyi terk eden siyah gençlerin yüzde 41'i, 22-30 yaşları arasında hapishaneye giriyor. Western, "Bu, son 30 yılda ABD'deki ırksal ilişkiler bakımından en önemli gelişme" diyor.
Uyuşturucu ve ağır cezalar Tutuklu ve hükümlü sayısının artışının başlıca sebebi olarak, uyuşturucunun yaygınlaşması gösteriliyor. Gerçekten de; 1980 yılında uyuşturucu suçu nedeniyle hapsedilenlerin sayısı 40 bin iken, 2002'de 450 bin oldu. Dikkat çeken şey ise, bu kişilerin dörtte üçünün siyah veya Latin kökenli olması. Halbuki, araştırmalar, beyazlar içindeki uyuşturucu kullanım oranının, siyah ve Latinler'dekinden daha az olmadığı yönünde. Bu da gösteriyor ki, yasal yaptırımlar, beyaz olmayan ve yoksul semtlerde yaşayan kesimler üzerinde yoğunlaşıyor. Carnegie-Mellon Üniversitesi'nden Kriminoloji Uzmanı Alfred Blumstein ise, uyuşturucu satıcılarını hapsetmenin, onların sayılarını azaltmadığına dikkat çekiyor. Çünkü, geniş uyuşturucu pazarının varlığı devam ediyor. Hapishanelerin dolup taşmasının ikinci sebebi, cezaların ağırlaştırılması ve şartlı tahliye gibi uygulamaların azaltılması. Blumstein, "1970'lerden beri cezalandırma sistemi iyice politize oldu" diyerek, seçim döneminde siyasetçilerin "daha ağır cezalar getirme" vaatleriyle oy topladığına işaret ediyor. Oysa, Blumstein'e göre, geçen yıllarda suç oranının düşmesinin esas sebebi cezaların ağırlaştırılması değil, 1990'ların güçlü ekonomisi ve kokain salgınının zayıflaması.
Çözüm arayanlar, memnun olanlar... ABD Adalet Bakanlığı'nın açıkladığı verilere göre, sadece 9 eyalette tutuklu ve hükümlü sayısı azalırken, diğerlerinde çok büyük artışlar oldu. En çok artışın yaşandığı Maryland'de hükümlülerin sayısı 1980'dekinin 3 katına, yani 24 bine çıktı. Üstelik buna, tutuklu olarak yargılanan ve henüz bir cezaya çarptırılmayan vatandaşlar dahil değil. Şimdi, Maryland eyalet yönetimi, uyuşturucu tedavi programlarının yaygınlaştırılması ve şartlı salıverme uygulamasına işlerlik kazandırılması gibi önlemler üzerinde duruyor. Bu yolla, en azından eski suçluların hapishanelere dönmesinin engellenebileceği umuluyor. Ekonomik kriz içine giren pek çok eyalet yönetimi, cezaevleri için yapılan harcamaları nasıl kısabileceklerini araştırıyor. Çünkü, hapishaneler için, her tutuklu başına ortalama 25 bin dolar harcama yapılıyor. Bu korkunç tabloya rağmen, Amerikan yönetimine de hakim olan muhafazakârlar, tutukluluk oranının artmasından memnun gözüküyor. Heritage Vakfı temsilcilerinden David B. Muhlhausen, "Birini hapse koyarsanız, onun sizi soymayacağından emin olursunuz" diyor. Hatta ona göre, suç oranıyla kıyaslandığında, tutukluluk oranındaki artış yeterli değil. Oysa, 19. yüzyılda köklü bir reform geçiren hukuk anlayışı, suç işleyen kimselerin 'ıslah edilmesini' esas alıyor. Kırbaçlama, suya batırma veya halk tarafından linç edilme gibi ceza yöntemleri bu yüzden kaldırıldı. Modern Amerikan hapishanelerinin ilk örneği olarak, 1829'da kurulan Doğu Philadelphia Devlet Cezaevi gösteriliyor. Kuruluşundan 1980'e kadarki 150 yıl içinde, bu hapishandeki kişi sayısı 500 bine ulaştı. Aradan geçen 23 yıl boyunca ise 1.5 milyon civarında arttı.
İran'dan 3 kat fazla "Özgürlükler ülkesi"ndeki tutukluluk oranının, en baskıcı rejimleri bile geride bıraktığı, ABD Adalet Bakanlığı'nın geçen ay açıkladığı bir raporla belgelendi. Rapora göre; Amerikan hapishanelerinde 2 milyon 19 bin 234 kişi bulunuyor. Her 100 bin ABD vatandaşından 702'si tutuklu veya hükümlü durumunda. 1990'lar boyunca bu konuda ABD'ye yaklaşan Rusya'da ise, aynı oran 100 binde 665. Rusya yönetimi af yasaları çıkararak bu oranı düşürmeye çalışıyor. Cezai ehliyeti olan nüfus esas alındığında, ABD'deki tutukluluk oranı, İran'dan 3, Polonya'dan 4, Tanzanya'dan 5 kat daha fazla. Almanya'daki tutukluluk oranı ise, ABD'dekinin 7'de biri düzeyinde. Sadece ABD'nin Maryland Eyaleti'nde 35 bin 200 kişi hapisteyken, Kanada'nın tümündeki tutukluların sayısı 31 bin 600. Üstelik, Kanada'nın nüfusu Maryland'den 6 kat daha fazla.
Irkçılık yükselişte Uzmanlar, tutuklu ve hükümlü sayısının özellikle son 20 yılda arttığını belirterek, bunun hem ekonomiyi olumsuz etkilediğine, hem de ırkçı ayrımcılığı körüklediğine dikkat çekiyor. Londra Üniversitesi Cezaevleri Araştırmaları Merkezi Müdürü Andrew Coyle, "Neden özgürlükler ülkesinde 2 milyon erkek, kadın ve çocuk hapsediliyor?" diye soruyor. Coyle, ceza hukuku tartışmaları sırasında bu örnek gündeme geldiğinde, "Orası ABD" diyerek, bu ülkeyi 'değerlendirme dışı' bıraktıklarını anlatıyor. Princeton Üniversitesi'nden sosyolog Bruce Western ise, yargı kurumunun çok belirgin biçimde, siyah nüfusun aleyhinde çalıştığına dikkat çekiyor. Adalet Bakanlığı'nın verileri de bunu gösteriyor: 20-30 yaşları arasındaki her 8 siyah erkekten biri geçen yılı parmaklıklar arkasında geçirdi. Buna karşılık, sadece 63 beyaz erkekten biri aynı durumdaydı. Western, lise öğrenimini yarıda bırakan siyah gençlerin tutuklanma oranının daha da yüksek olduğunu belirtiyor. Araştırmasına göre, liseyi terk eden siyah gençlerin yüzde 41'i, 22-30 yaşları arasında hapishaneye giriyor. Western, "Bu, son 30 yılda ABD'deki ırksal ilişkiler bakımından en önemli gelişme" diyor.
Uyuşturucu ve ağır cezalar Tutuklu ve hükümlü sayısının artışının başlıca sebebi olarak, uyuşturucunun yaygınlaşması gösteriliyor. Gerçekten de; 1980 yılında uyuşturucu suçu nedeniyle hapsedilenlerin sayısı 40 bin iken, 2002'de 450 bin oldu. Dikkat çeken şey ise, bu kişilerin dörtte üçünün siyah veya Latin kökenli olması. Halbuki, araştırmalar, beyazlar içindeki uyuşturucu kullanım oranının, siyah ve Latinler'dekinden daha az olmadığı yönünde. Bu da gösteriyor ki, yasal yaptırımlar, beyaz olmayan ve yoksul semtlerde yaşayan kesimler üzerinde yoğunlaşıyor. Carnegie-Mellon Üniversitesi'nden Kriminoloji Uzmanı Alfred Blumstein ise, uyuşturucu satıcılarını hapsetmenin, onların sayılarını azaltmadığına dikkat çekiyor. Çünkü, geniş uyuşturucu pazarının varlığı devam ediyor. Hapishanelerin dolup taşmasının ikinci sebebi, cezaların ağırlaştırılması ve şartlı tahliye gibi uygulamaların azaltılması. Blumstein, "1970'lerden beri cezalandırma sistemi iyice politize oldu" diyerek, seçim döneminde siyasetçilerin "daha ağır cezalar getirme" vaatleriyle oy topladığına işaret ediyor. Oysa, Blumstein'e göre, geçen yıllarda suç oranının düşmesinin esas sebebi cezaların ağırlaştırılması değil, 1990'ların güçlü ekonomisi ve kokain salgınının zayıflaması.
Çözüm arayanlar, memnun olanlar... ABD Adalet Bakanlığı'nın açıkladığı verilere göre, sadece 9 eyalette tutuklu ve hükümlü sayısı azalırken, diğerlerinde çok büyük artışlar oldu. En çok artışın yaşandığı Maryland'de hükümlülerin sayısı 1980'dekinin 3 katına, yani 24 bine çıktı. Üstelik buna, tutuklu olarak yargılanan ve henüz bir cezaya çarptırılmayan vatandaşlar dahil değil. Şimdi, Maryland eyalet yönetimi, uyuşturucu tedavi programlarının yaygınlaştırılması ve şartlı salıverme uygulamasına işlerlik kazandırılması gibi önlemler üzerinde duruyor. Bu yolla, en azından eski suçluların hapishanelere dönmesinin engellenebileceği umuluyor. Ekonomik kriz içine giren pek çok eyalet yönetimi, cezaevleri için yapılan harcamaları nasıl kısabileceklerini araştırıyor. Çünkü, hapishaneler için, her tutuklu başına ortalama 25 bin dolar harcama yapılıyor. Bu korkunç tabloya rağmen, Amerikan yönetimine de hakim olan muhafazakârlar, tutukluluk oranının artmasından memnun gözüküyor. Heritage Vakfı temsilcilerinden David B. Muhlhausen, "Birini hapse koyarsanız, onun sizi soymayacağından emin olursunuz" diyor. Hatta ona göre, suç oranıyla kıyaslandığında, tutukluluk oranındaki artış yeterli değil. Oysa, 19. yüzyılda köklü bir reform geçiren hukuk anlayışı, suç işleyen kimselerin 'ıslah edilmesini' esas alıyor. Kırbaçlama, suya batırma veya halk tarafından linç edilme gibi ceza yöntemleri bu yüzden kaldırıldı. Modern Amerikan hapishanelerinin ilk örneği olarak, 1829'da kurulan Doğu Philadelphia Devlet Cezaevi gösteriliyor. Kuruluşundan 1980'e kadarki 150 yıl içinde, bu hapishandeki kişi sayısı 500 bine ulaştı. Aradan geçen 23 yıl boyunca ise 1.5 milyon civarında arttı.
Evrensel'i Takip Et