29 Aralık 2002 22:00
Çağlayan'da ABD'ye öfke
Mazlum-Der ve İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı tarafından oluşturulan "Savaşa Hayır Koordinasyonu", dün bir miting düzenleyerek ABD'nin Irak'a yönelik saldırı hazırlıklarını protesto etti.
Çağlayan Meydanı'nda gerçekleştirilen ve yaklaşık 15 bin kişinin katıldığı mitingde sık sık "Kahrolsun yerli işbirlikçiler", "Kahrolsun ABD emperyalizmi" şeklinde sloganlar atılarak hükümete tepki gösterildi.
Alana, "En az 1 milyon insan ölecek", "Müslüman halkların katledilmesine seyirci kalmayacağız", "Saddam bahane, petrol şahane", "Onlara Irak, bize yakın", "ABD askeri olmayacağız" yazılı pankartların asıldığı mitingde çocuklar da, "Sessizlik nereye kadar", "Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem" yazılı dövizler taşıdı.
ABD bayrağı yakıldı ABD ve İsrail bayraklarının yakıldığı mitinge İşçi Gazetesi, TAYAD'lı aileler, KESK, İHD ve DİSK temsilcilerinin katılmasıda dikkat çekti. Miting alanında toplananlara konuşan Gazeteci-Yazar Abdurrahman Dilipak, bütün savaş karşıtı örgütleri birlik olmaya çağırdı. Alandaki kitlenin komik olduğunu idda eden Dilipak, "Bölgede barış için, çocuklarınızın geleceği için sürekli uyanık kalmanız gerekiyor" dedi. AKP hükümetine herhangi bir eleştiri de bulunmayan Dilipak, savaş karşıtı görüşlerin işyerlerinde, hayatın bütün alanlarında örülmesinin gerekliliğine dikkat çekti. Mazlum-Der Genel Başkanı Ahmet Mercan'ın da, herkesi savaşa karşı kalkan olmaya çağırdı.
Kutan, AKP'yi eleştirdi ANKARA - Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Recai Kutan, Hükümet'e ve Cumhurbaşkanı Sezer'e çağrıda bulunarak, "Savaş konusunda bütün partilerin milli mütakabatı gerekiyor" dedi. Kutan dün SP Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısına katılarak, tüm ilçe başkanlarına "Seçimlerde gösterdikleri başarıdan" dolayı takdirmane verdi. Kutan, burada yaptığı konuşmada ülke gündemindeki konuları değerlendirerek, AKP Hükümetini eleştirdi. Hükümetin milli ve şahsiyetli bir dış politika izlemediğini ifade eden Kutan, Hükümeti "tam teslimiyetçi"likle suçladı. Kutan, ABD'nin Irak'a Ortadoğu petrollerine hakim olmak için saldıracağına dikkat çekerek, Türkiye'in de savaşa asker göndermesine "Müslüman Türk askeri nasıl olur da bir Müslümanla karşı karşıya gelip kurşun sıkacak" dedi. Irak halkının arkadan hançerlenmesine müsade etmeyeceklerini belirten Kutan, AKP iktidarının "kimseye söz vermedik" şeklindeki ifadelerinin inandırıcılığını yitirdiğini ifade etti. Kutan, bütün dünyada İslam coğrafyasında sürekli kan ve gözyaşı olduğunu söyleyerek, "Sıra Türkiye'ye de gelecektir" dedi. Kutan ayrıca kendilarınin iktidar oldukları dönemle bugünü karşılaştırarak, Milli Görüş'ün Meclis'te temsil edilmemesinin büyük bir eksiklik olduğunu savundu. Öte yandan Kutan, başkanlara hitabında seçimlerin morallerini bozmadığını aksine kendilerine şevk ve heyecan verdiğini ileri sürerek, yapılan toplantılarda alınacak tedbirlerin belirlendiğini kaydetti.
Çevreciler savaşı prostesto etti Doğa Savaşçıları Çevre Örgütü, boğazlardan tanker geçişlerini ve ABD'nin olası Irak savaşını protesto etti. Yeni yıl nedeniyle dün Noel Baba kıyafetleri ile Ortaköy Meydanı'nda basın açıklaması yapan çevreçiler, "Boğazlarda tarker istemiyoruz", "Savaşa hayır" sloganları atarak, İngilizce olarak "Boğaz'da tanker istemiyoruz", "Dikkat! Tanker geliyor", "İstanbul Boğazı dünya mirasıdır" yazılı pankartları taşıdılar. Eylem konuşan Zafer Murat Çetintaş, İstanbul ve Çanakkale boğazlarından yıl boyunca tankerlerle taşınan petrol oranı arttıkça, tehlikenin de arttığını söyledi. Bu yıl içinde boğazın üç önemli tehlike atlattığını ifade eden Çetintaş, Kilyos ile Saroz Körfezi arasında yapılacak "alternaftif" bir petrol boru hattıyla boğazlardan tanker geçişinin en aza indirgeneceğini kaydetti.
Kadınlar barış çığlığını yükseltmeli Devrim Göktaş Barış İçin Sürekli Kadın Platformu Sekreteri Zaliha Şalcı, hiçbir savaşın kadın iradesiyle ortaya çıkmadığını, ancak kadınların en fazla bedel ödediğini belirterek, tüm kadınları ABD'nin olası Irak müdahalesine karşı çıkmaya çağırdı. Barış için Sürekli Kadın Platformu, olası Irak savaşına karşı tüm kadınların harekete geçerek, "Barış" taleplerini ifade etmesini istiyor. Platform sekreterlerinden Zeliha Şalcı, "Savaşlarda en çok mağdur olan kadınlardır. Öyleyse savaşa en çok karşı çıkması gereken kadınların olası Irak savaşına karşı seslerini yükseltmesi ve harekete geçmesi gerekiyor" dedi. Kadınların barış için biraraya gelmesinin büyük anlamı olduğunu vurgulayan Şalcı, "Biz kadınlar çıkacak olan savaşta ABD'nin petrol düşleri için eşlerimizi, çocuklarımızı ve sevdiklerimizi kaybetmek istemiyoruz. Biz petrol için acı çekmek istemiyoruz. Biz Irak'da ki kadınların feryatlarını duymak istemiyoruz. Bütün kadınlara çağrıda bulunuyoruz. Sesinizi yükseltin ve 'savaşa hayır' diye haykırın" dedi.
'Kadınlar barış istiyor' Savaştan en çok etkilenen kesimlerle işbirliği yapmak ve savaşa karşıtı bir eylemlilik içinde tüm kadınlarla birleşmek gerektiğini belirten Şalcı, dünya barışının bugün şiddete yenik düşmesinin, özgürlüklerin geri alınması anlamına geldiğini ifade etti. ABD'nin Afganistan'a yaptığı operasyonun ardından İHD Genel Merkezi'nin çağrısıyla kurulan Barış İçin Sürekli Kadın Platformu kuruluş amacı, Türkiye'de ve Türkiye'nin yer aldığı coğrafyada savaşın önlenmesi ve barışın tesis edilmesi. Aayrımcı ve düşmanlık söylemlerinin, militarizmin etkin şekilde önlendiği ve koşulların ortadan kaldırıldığı; hak ve özgürlüklerinin tesis edildiği, siyasal ve hukuksal düzenlemelerin insanın ve hayatın değeri temelinde kurulduğu bir düzen isteyen platformun yürütmesi 3 kişiden oluşuyor ve iki ayda bir değişiyor. Barış İçin Sürekli Kadın Platformu'nda; Uçan Süpürge, Emekçi Kadınlar Birliği, Halkevleri, Ankara Barosu, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Merkezi, Başkent Kadın Platformu, İlk-Der, ÖDP, HADEP, AK Parti'nin de aralarında bulunduğu çok sayıda kadın örgütü ve siyasi parti yer alıyor. (DİHA) src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


'Savaşa girilirse oyumuzu alamaz' Vural Nasuhbeyoğlu Malatyalılar, Erhaç Askeri Üssü dahil bir karış toprağın bile ABD'ye kullandırılmasını istemiyor. Tahsin Şahin 3 Kasım seçimlerinde AKP'ye oy vermiş. "Irak halkı bizim kardeşimizdir" diyen Şahin, AKP'nin ABD'nin Irak'a yönelik saldırısında ABD'nin yanında yer alacağına inanmak istemiyor. ABD'nin Irak'a saldırma amacının bölgedeki zengin petrol kaynaklarına el koymak olduğunu belirten Şahin, bu savaşta Türkiye'nin yeri olmadığını söylüyor.
Savaş desteklenemez Körfez Savaşı sırasında esnaflık yaptığını belirten Şahin, o dönem, ödenemediğinden birçok alacağının borcunu silmek zorunda kaldığını anlatıyor. Türkiye'nin Adnan Menderes döneminde ABD'nin kölesi haline geldiğini dile getiren Şahin şunları söylüyor: "Bundan önceki hükümetler de ABD ve IMF'nin kölesi olmuştu. Eğer AKP bu savaşta ABD'ye destek verirse diğer hükümetlerden farklı kalmayacak. AKP böyle birşeye izin verirse kesinlikle bir daha oy vermem. Biz Irak halkını ezersek nerede kalır Müslümanlığımız. Halkın tepkisine karşın hükümet savaşa giremez. Önemli olan halkın savaşa karşı sesini yükseltmesidir."
ABD'nin tetikçisi olmayalım Nihat Yıldırım da Türkiye'nin ABD'nin yanında yer almasına karşı. İncirlik, Erhaç gibi üslerin kullandırılmasının ABD'nin karakolluğunu ve tetikçiliğini yapmak anlamına geleceğini belirten Yıldırım, Körfez Savaşı'nın acı deneyimlerini şu şekilde anlatıyor: "Körfez Savaşı'nda ekonomi durdu, işlerimiz kötüye gitti. Sınır ticareti durdu. Yeni bir savaşın faturası daha ağır olur. Irak,Türkiye'nin düşmanı değildir." Seçimlerde oyunu AKP'ye veren Yıldırım, oy verdiği partisini uyarıyor: "AKP savaşa onay verirse, bir daha AKP'ye oy vermem çünkü o da diğer hükümetler gibi ABD'nin uşağı durumuna düşer."
Halepçe'de neredeydiler? Türkiye'de insanların aç, susuz ve perişan olduğunu söyleyen Mehmet Bilgiç ise "Ne için savaşa gireceğiz ? ABD çıkarları için neden Irak'a savaş açalım?" diye soruyor. Savaşta masum ve mazlum insanların öleceğine işaret eden Bilgiç, hükümetin vaad üstüne vaadde bulunduğunu ama savaştan başka hiçbir işle uğraşmadığına dikkat çekiyor."Saddam, Halepçe'de 5 bin Kürt'ü kimyasal silah kullanarak öldürdü. O zaman bu insanlık ayıbına ABD sesini çıkartmadı. Çünkü o zaman Saddam dostuydu. Şimdi ise çıkarları uyuşmadığı için Irak'a savaş açmak istiyor" diyen Bilgiç savaşa karşı çıkılması gerektiğine inanıyor ve ekliyor: "ABD'nin amacı bölgede egemenlik kurmak. Afganistan, Filistin vuruldu kimse ses çıkarmadı. ABD yarın İran'ı öbür gün Türkiye'yi vurabilir. Vurmayacağının garantisini kim verebilir?"
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Cezalar görev aşkından veriliyor Sinan Sarısaltık Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Hukuk Fakültesi'nde son günlerde öğrenciler üzerindeki baskılar artarak devam ediyor. Sürekli soruşturma ve cezalarla karşı karşıya kalan öğrenciler, baskıları, basın açıklamaları ve bildirilerle kınadılar. Aldıkları uzaklaştırma cezaları geçen hafta sona eren iki öğrenci, fakültelerinde yaşanan sorunları gazetemize anlattı. Bugüne kadar üç kez uzaklaştırma cezası alan DEÜ Hukuk Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Gonca Erol, karşılaştıkları uygulamaları dile getirdi. Erol, YÖK tarafından atanan bir önceki dönemin dekanı Zafer Gören'in öğrencilerin hiçbir kültürel, sanatsal, bilimsel talep ve faaliyetlerine izin vermediğini belirtti. Erol, şu an dekan olan ve öğrencilerin cezalandırılmasında ismi geçen Hakan Pekcanıtez'in yönetimde olmadığı dönemde; "Biz soruşturmalara karşıyız. Bunlar Anayasa'ya aykırıdır. Elimizden bir şey gelmiyor" gibi söylemleri bulunduğuna dikkat çekti. Erol, şöyle konuştu: "Aradan iki yıl geçti. Zafer Gören gitti. Hakan Pekcanıtez, yeni dekan oldu. Veli Özer Özbek ve Muhammed Özekiz yardımcıları seçildi. Bu yönetim ilk geldiğinde de okulda yeni bir imaj çizme gibi çabaları vardı." Topluluk kurma yönündeki engellerin devam ettiğini ifade eden Erol, kendisinin de içerisinde olduğu iki topluluk başvurusunun yönetim tarafından reddedildiğini belirtti. İstanbul Üniversitesi öğretim görevlilerinin de katılacağı etkinlikler yapmak için dekanlıktan izin istediklerini belirten Erol, Dekan'ın sekreteri Ferit Kuru'nun, "Benim bu dilekçeyi keyfi olarak geri çevirme hakkım var" tutumuyla karşılaştıklarını belirtti. "Dilekçemi geri çevirdi. Ben de kendisini şikayet edeceğimi söyledim. Bunun üzerine sinirlendi. Üzerime yürüdü, elini kaldırdı. Öğrenci işlerinden bir bayan araya girerek engel oldu. Yaşadıklarımı dilekçeyle düzenledim ve sekreterliğe verdim. Dilekçemi aldılar ve işleme konulma numarasını vermediler" diyen Erol, yaşadıklarını Dekan'a anlattığını, Dekan'ın sadece "Bana güven" demekle yetindiğini söyledi. Erol; "Öğrencinin üzerine yürüyen sekretere soruşturma bile açmayan, ama bizlere onlarca soruşturma açan hangi Disiplin Yönetmeliği'ne dayanarak bu uygulamayı yapıyor?" sorusunu yöneltti.
2001'in cezası şimdi kesildi 2001 yılında YÖK'ü protesto ettiği gerekçesiyle cezalandırılan bir başka Hukuk Fakültesi öğrencisi Kamil Ağaoğlu da, üzerinden bir yıl geçtikten sonra bu cezanın kendisine verildiğine dikkat çekti. Öğrencilerin en fazla duyarlı oldukları konunun YÖK olduğunu dile getiren Ağaoğlu, "O nedenle bizi soruşturmalarla yıldırmaya çalışıyorlar" diye konuştu. Cezaların gerekçesi olarak gösterilen Disiplin Yönetmeliği ile ilgili geniş çaplı bir dosya hazırlayacaklarını ifade eden Ağaoğlu; "Bu dosyayı, öğretim görevlileri, demokratik kitle örgütleri ve İzmir Barosu ile birlikte hazırlamak istiyoruz. Bu konuda öğretim görevlileri ile görüşmelerimiz başladı" dedi.
Savaşa hayır demek suç mu? DEÜ Hukuk Fakültesi Dekanlık Yönetimi'nin yaptığı uygulamalar; "Gelen gideni aratırmış" dedirtecek türden. Önceki Dekan döneminde öğrenci başına açılan soruşturma sayısı 4-5 iken, bu dönemde bu sayı 15'e çıktı. Hatta okuldan mezun olan öğrenciler bile soruşturma ile karşı karşıya kaldı. Bir hafta, iki ay ve bir ay cezalar verilerek, bir dönem okuldan uzaklaştırılan Gonca Erol'a ilk cezası, İsrail'in Filistin'i işgal etmesine karşı halkların kardeşliği ve barış çağrısının yapıldığı bir açıklamaya katılmak gerekçesiyle verildi. İkinci cezası ile ilgili olarak Erol şunları söyledi; "Yine Filistin ile ilgili bir afişi okurken bir öğrencinin afişi y
ABD bayrağı yakıldı ABD ve İsrail bayraklarının yakıldığı mitinge İşçi Gazetesi, TAYAD'lı aileler, KESK, İHD ve DİSK temsilcilerinin katılmasıda dikkat çekti. Miting alanında toplananlara konuşan Gazeteci-Yazar Abdurrahman Dilipak, bütün savaş karşıtı örgütleri birlik olmaya çağırdı. Alandaki kitlenin komik olduğunu idda eden Dilipak, "Bölgede barış için, çocuklarınızın geleceği için sürekli uyanık kalmanız gerekiyor" dedi. AKP hükümetine herhangi bir eleştiri de bulunmayan Dilipak, savaş karşıtı görüşlerin işyerlerinde, hayatın bütün alanlarında örülmesinin gerekliliğine dikkat çekti. Mazlum-Der Genel Başkanı Ahmet Mercan'ın da, herkesi savaşa karşı kalkan olmaya çağırdı.
Kutan, AKP'yi eleştirdi ANKARA - Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Recai Kutan, Hükümet'e ve Cumhurbaşkanı Sezer'e çağrıda bulunarak, "Savaş konusunda bütün partilerin milli mütakabatı gerekiyor" dedi. Kutan dün SP Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısına katılarak, tüm ilçe başkanlarına "Seçimlerde gösterdikleri başarıdan" dolayı takdirmane verdi. Kutan, burada yaptığı konuşmada ülke gündemindeki konuları değerlendirerek, AKP Hükümetini eleştirdi. Hükümetin milli ve şahsiyetli bir dış politika izlemediğini ifade eden Kutan, Hükümeti "tam teslimiyetçi"likle suçladı. Kutan, ABD'nin Irak'a Ortadoğu petrollerine hakim olmak için saldıracağına dikkat çekerek, Türkiye'in de savaşa asker göndermesine "Müslüman Türk askeri nasıl olur da bir Müslümanla karşı karşıya gelip kurşun sıkacak" dedi. Irak halkının arkadan hançerlenmesine müsade etmeyeceklerini belirten Kutan, AKP iktidarının "kimseye söz vermedik" şeklindeki ifadelerinin inandırıcılığını yitirdiğini ifade etti. Kutan, bütün dünyada İslam coğrafyasında sürekli kan ve gözyaşı olduğunu söyleyerek, "Sıra Türkiye'ye de gelecektir" dedi. Kutan ayrıca kendilarınin iktidar oldukları dönemle bugünü karşılaştırarak, Milli Görüş'ün Meclis'te temsil edilmemesinin büyük bir eksiklik olduğunu savundu. Öte yandan Kutan, başkanlara hitabında seçimlerin morallerini bozmadığını aksine kendilerine şevk ve heyecan verdiğini ileri sürerek, yapılan toplantılarda alınacak tedbirlerin belirlendiğini kaydetti.
Çevreciler savaşı prostesto etti Doğa Savaşçıları Çevre Örgütü, boğazlardan tanker geçişlerini ve ABD'nin olası Irak savaşını protesto etti. Yeni yıl nedeniyle dün Noel Baba kıyafetleri ile Ortaköy Meydanı'nda basın açıklaması yapan çevreçiler, "Boğazlarda tarker istemiyoruz", "Savaşa hayır" sloganları atarak, İngilizce olarak "Boğaz'da tanker istemiyoruz", "Dikkat! Tanker geliyor", "İstanbul Boğazı dünya mirasıdır" yazılı pankartları taşıdılar. Eylem konuşan Zafer Murat Çetintaş, İstanbul ve Çanakkale boğazlarından yıl boyunca tankerlerle taşınan petrol oranı arttıkça, tehlikenin de arttığını söyledi. Bu yıl içinde boğazın üç önemli tehlike atlattığını ifade eden Çetintaş, Kilyos ile Saroz Körfezi arasında yapılacak "alternaftif" bir petrol boru hattıyla boğazlardan tanker geçişinin en aza indirgeneceğini kaydetti.
Kadınlar barış çığlığını yükseltmeli Devrim Göktaş Barış İçin Sürekli Kadın Platformu Sekreteri Zaliha Şalcı, hiçbir savaşın kadın iradesiyle ortaya çıkmadığını, ancak kadınların en fazla bedel ödediğini belirterek, tüm kadınları ABD'nin olası Irak müdahalesine karşı çıkmaya çağırdı. Barış için Sürekli Kadın Platformu, olası Irak savaşına karşı tüm kadınların harekete geçerek, "Barış" taleplerini ifade etmesini istiyor. Platform sekreterlerinden Zeliha Şalcı, "Savaşlarda en çok mağdur olan kadınlardır. Öyleyse savaşa en çok karşı çıkması gereken kadınların olası Irak savaşına karşı seslerini yükseltmesi ve harekete geçmesi gerekiyor" dedi. Kadınların barış için biraraya gelmesinin büyük anlamı olduğunu vurgulayan Şalcı, "Biz kadınlar çıkacak olan savaşta ABD'nin petrol düşleri için eşlerimizi, çocuklarımızı ve sevdiklerimizi kaybetmek istemiyoruz. Biz petrol için acı çekmek istemiyoruz. Biz Irak'da ki kadınların feryatlarını duymak istemiyoruz. Bütün kadınlara çağrıda bulunuyoruz. Sesinizi yükseltin ve 'savaşa hayır' diye haykırın" dedi.
'Kadınlar barış istiyor' Savaştan en çok etkilenen kesimlerle işbirliği yapmak ve savaşa karşıtı bir eylemlilik içinde tüm kadınlarla birleşmek gerektiğini belirten Şalcı, dünya barışının bugün şiddete yenik düşmesinin, özgürlüklerin geri alınması anlamına geldiğini ifade etti. ABD'nin Afganistan'a yaptığı operasyonun ardından İHD Genel Merkezi'nin çağrısıyla kurulan Barış İçin Sürekli Kadın Platformu kuruluş amacı, Türkiye'de ve Türkiye'nin yer aldığı coğrafyada savaşın önlenmesi ve barışın tesis edilmesi. Aayrımcı ve düşmanlık söylemlerinin, militarizmin etkin şekilde önlendiği ve koşulların ortadan kaldırıldığı; hak ve özgürlüklerinin tesis edildiği, siyasal ve hukuksal düzenlemelerin insanın ve hayatın değeri temelinde kurulduğu bir düzen isteyen platformun yürütmesi 3 kişiden oluşuyor ve iki ayda bir değişiyor. Barış İçin Sürekli Kadın Platformu'nda; Uçan Süpürge, Emekçi Kadınlar Birliği, Halkevleri, Ankara Barosu, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Merkezi, Başkent Kadın Platformu, İlk-Der, ÖDP, HADEP, AK Parti'nin de aralarında bulunduğu çok sayıda kadın örgütü ve siyasi parti yer alıyor. (DİHA) src=/resim/b1.gif width=5>



'Savaşa girilirse oyumuzu alamaz' Vural Nasuhbeyoğlu Malatyalılar, Erhaç Askeri Üssü dahil bir karış toprağın bile ABD'ye kullandırılmasını istemiyor. Tahsin Şahin 3 Kasım seçimlerinde AKP'ye oy vermiş. "Irak halkı bizim kardeşimizdir" diyen Şahin, AKP'nin ABD'nin Irak'a yönelik saldırısında ABD'nin yanında yer alacağına inanmak istemiyor. ABD'nin Irak'a saldırma amacının bölgedeki zengin petrol kaynaklarına el koymak olduğunu belirten Şahin, bu savaşta Türkiye'nin yeri olmadığını söylüyor.
Savaş desteklenemez Körfez Savaşı sırasında esnaflık yaptığını belirten Şahin, o dönem, ödenemediğinden birçok alacağının borcunu silmek zorunda kaldığını anlatıyor. Türkiye'nin Adnan Menderes döneminde ABD'nin kölesi haline geldiğini dile getiren Şahin şunları söylüyor: "Bundan önceki hükümetler de ABD ve IMF'nin kölesi olmuştu. Eğer AKP bu savaşta ABD'ye destek verirse diğer hükümetlerden farklı kalmayacak. AKP böyle birşeye izin verirse kesinlikle bir daha oy vermem. Biz Irak halkını ezersek nerede kalır Müslümanlığımız. Halkın tepkisine karşın hükümet savaşa giremez. Önemli olan halkın savaşa karşı sesini yükseltmesidir."
ABD'nin tetikçisi olmayalım Nihat Yıldırım da Türkiye'nin ABD'nin yanında yer almasına karşı. İncirlik, Erhaç gibi üslerin kullandırılmasının ABD'nin karakolluğunu ve tetikçiliğini yapmak anlamına geleceğini belirten Yıldırım, Körfez Savaşı'nın acı deneyimlerini şu şekilde anlatıyor: "Körfez Savaşı'nda ekonomi durdu, işlerimiz kötüye gitti. Sınır ticareti durdu. Yeni bir savaşın faturası daha ağır olur. Irak,Türkiye'nin düşmanı değildir." Seçimlerde oyunu AKP'ye veren Yıldırım, oy verdiği partisini uyarıyor: "AKP savaşa onay verirse, bir daha AKP'ye oy vermem çünkü o da diğer hükümetler gibi ABD'nin uşağı durumuna düşer."
Halepçe'de neredeydiler? Türkiye'de insanların aç, susuz ve perişan olduğunu söyleyen Mehmet Bilgiç ise "Ne için savaşa gireceğiz ? ABD çıkarları için neden Irak'a savaş açalım?" diye soruyor. Savaşta masum ve mazlum insanların öleceğine işaret eden Bilgiç, hükümetin vaad üstüne vaadde bulunduğunu ama savaştan başka hiçbir işle uğraşmadığına dikkat çekiyor."Saddam, Halepçe'de 5 bin Kürt'ü kimyasal silah kullanarak öldürdü. O zaman bu insanlık ayıbına ABD sesini çıkartmadı. Çünkü o zaman Saddam dostuydu. Şimdi ise çıkarları uyuşmadığı için Irak'a savaş açmak istiyor" diyen Bilgiç savaşa karşı çıkılması gerektiğine inanıyor ve ekliyor: "ABD'nin amacı bölgede egemenlik kurmak. Afganistan, Filistin vuruldu kimse ses çıkarmadı. ABD yarın İran'ı öbür gün Türkiye'yi vurabilir. Vurmayacağının garantisini kim verebilir?"
src=/resim/b1.gif width=5>



Cezalar görev aşkından veriliyor Sinan Sarısaltık Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Hukuk Fakültesi'nde son günlerde öğrenciler üzerindeki baskılar artarak devam ediyor. Sürekli soruşturma ve cezalarla karşı karşıya kalan öğrenciler, baskıları, basın açıklamaları ve bildirilerle kınadılar. Aldıkları uzaklaştırma cezaları geçen hafta sona eren iki öğrenci, fakültelerinde yaşanan sorunları gazetemize anlattı. Bugüne kadar üç kez uzaklaştırma cezası alan DEÜ Hukuk Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Gonca Erol, karşılaştıkları uygulamaları dile getirdi. Erol, YÖK tarafından atanan bir önceki dönemin dekanı Zafer Gören'in öğrencilerin hiçbir kültürel, sanatsal, bilimsel talep ve faaliyetlerine izin vermediğini belirtti. Erol, şu an dekan olan ve öğrencilerin cezalandırılmasında ismi geçen Hakan Pekcanıtez'in yönetimde olmadığı dönemde; "Biz soruşturmalara karşıyız. Bunlar Anayasa'ya aykırıdır. Elimizden bir şey gelmiyor" gibi söylemleri bulunduğuna dikkat çekti. Erol, şöyle konuştu: "Aradan iki yıl geçti. Zafer Gören gitti. Hakan Pekcanıtez, yeni dekan oldu. Veli Özer Özbek ve Muhammed Özekiz yardımcıları seçildi. Bu yönetim ilk geldiğinde de okulda yeni bir imaj çizme gibi çabaları vardı." Topluluk kurma yönündeki engellerin devam ettiğini ifade eden Erol, kendisinin de içerisinde olduğu iki topluluk başvurusunun yönetim tarafından reddedildiğini belirtti. İstanbul Üniversitesi öğretim görevlilerinin de katılacağı etkinlikler yapmak için dekanlıktan izin istediklerini belirten Erol, Dekan'ın sekreteri Ferit Kuru'nun, "Benim bu dilekçeyi keyfi olarak geri çevirme hakkım var" tutumuyla karşılaştıklarını belirtti. "Dilekçemi geri çevirdi. Ben de kendisini şikayet edeceğimi söyledim. Bunun üzerine sinirlendi. Üzerime yürüdü, elini kaldırdı. Öğrenci işlerinden bir bayan araya girerek engel oldu. Yaşadıklarımı dilekçeyle düzenledim ve sekreterliğe verdim. Dilekçemi aldılar ve işleme konulma numarasını vermediler" diyen Erol, yaşadıklarını Dekan'a anlattığını, Dekan'ın sadece "Bana güven" demekle yetindiğini söyledi. Erol; "Öğrencinin üzerine yürüyen sekretere soruşturma bile açmayan, ama bizlere onlarca soruşturma açan hangi Disiplin Yönetmeliği'ne dayanarak bu uygulamayı yapıyor?" sorusunu yöneltti.
2001'in cezası şimdi kesildi 2001 yılında YÖK'ü protesto ettiği gerekçesiyle cezalandırılan bir başka Hukuk Fakültesi öğrencisi Kamil Ağaoğlu da, üzerinden bir yıl geçtikten sonra bu cezanın kendisine verildiğine dikkat çekti. Öğrencilerin en fazla duyarlı oldukları konunun YÖK olduğunu dile getiren Ağaoğlu, "O nedenle bizi soruşturmalarla yıldırmaya çalışıyorlar" diye konuştu. Cezaların gerekçesi olarak gösterilen Disiplin Yönetmeliği ile ilgili geniş çaplı bir dosya hazırlayacaklarını ifade eden Ağaoğlu; "Bu dosyayı, öğretim görevlileri, demokratik kitle örgütleri ve İzmir Barosu ile birlikte hazırlamak istiyoruz. Bu konuda öğretim görevlileri ile görüşmelerimiz başladı" dedi.
Savaşa hayır demek suç mu? DEÜ Hukuk Fakültesi Dekanlık Yönetimi'nin yaptığı uygulamalar; "Gelen gideni aratırmış" dedirtecek türden. Önceki Dekan döneminde öğrenci başına açılan soruşturma sayısı 4-5 iken, bu dönemde bu sayı 15'e çıktı. Hatta okuldan mezun olan öğrenciler bile soruşturma ile karşı karşıya kaldı. Bir hafta, iki ay ve bir ay cezalar verilerek, bir dönem okuldan uzaklaştırılan Gonca Erol'a ilk cezası, İsrail'in Filistin'i işgal etmesine karşı halkların kardeşliği ve barış çağrısının yapıldığı bir açıklamaya katılmak gerekçesiyle verildi. İkinci cezası ile ilgili olarak Erol şunları söyledi; "Yine Filistin ile ilgili bir afişi okurken bir öğrencinin afişi y
Evrensel'i Takip Et