5 Kasım 2002 22:00

Amerikan gazeteleri
   AKP'ye 'şans' tanıdı

Amerikan gazetelerinin dünkü başyazılarının önemli bir bölümü, Türkiye seçimlerine ayrılmıştı. ABD dış politikasındaki yönelimleri yansıtan önemli gazeteler, AKP ve lideri Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik "kuşkulara" sahip olduklarını gizlemediler, ancak bu partiye "bir şans tanınması" gerektiğinde birleştiler. Washington Post gazetesinin dünkü başyazısında, seçmenin üçte birinin AKP'yi tercih ederek hükümete getirmesinin "illa da din ile ilgili olmadığı" vurgulandı. Gazete, önceki gün Avrupa medyasına hakim olan "kara çarşaflı Türkler" klişesine riayet etmeyerek, "Türkler, esas olarak, ülkenin derin bir ekonomik krize sürüklenmesinin ve yaygın yolsuzlukların faturasını köklü siyasi partilere kestiler" dedi, ancak ekledi: "Yine de, seçmenin tercih ettiği alternatif, bir tür siyasi deney gibi."

Sorunlar dağ gibi Washington Post, "Türkiye'nin ve Ortadoğu'da demokrasinin çıkarları uğruna" AKP'ye şans tanınması gerektiğini belirttikten sonra, yeni hükümeti bekleyen sorunlara değindi: "AKP ve lideri Tayyip Erdoğan, Türk ordusu ve hukukundan baskıya maruz kalmasa dahi, yıldırıcı bir siyasi manzarayla karşı karşıya. Türkiye ekonomik çöküşün eşiğinde. AB'ye üye olma isteği muhtemelen geri çevrilecek ve Kıbrıs'ta kriz ile yüz yüze gelinecek. Bu arada ABD, Türkiye'nin komşusu Irak'a karşı askeri harekâta hazırlanıyor." Erdoğan'ın bütün bu sorunlar karşısında "ılımlı ve dikkatli" bir tutum aldığını belirten Washington Post, Erdoğan'ın Irak konusunda "Türk kamuoyu" ile aynı fikirleri paylaştığını, savaşla ilgili endişelerini dile getirirken, BM veya Türk ordusu tarafından alınacak bir karara uyacağını işaret ettiğini kaydetti.

'Çizmeyi aşmamalı' Erdoğan'ın "bu gündem dahilinde" tutulmasının önemli olduğunu dile getiren yazarlar, seçim sonuçlarına ilişkin görüşlerini ise şöyle ifade etti: "Türkiye, bu kriz anında radikal bir dış politika değişikliğini veya bir iç politik devrimi kaldıramaz. Böylesi bir kayma olursa, Türk ordusunun tekrar müdahale etmesi beklenebilir. Ancak hem ordu, hem de yargı yetkilileri, AKP'ye bir fırsat tanımalı. Bush yönetimi de, bir yandan Avrupa hükümetlerine, Türkiye'nin AB üyeliği için görüşmelere başlanmasını tavsiye ederken, diğer yandan Türkiye ile bir ortaklık inşa etmeli."

NYT'den tam destek New York Times gazetesinin "Türkiye Değişim İçin Oy Verdi" başlıklı başyazısında da, benzer bir tutum göze çarptı. AKP'nin "İslami yobazlıktan Avrupa ve ABD ile ilişkileri desteklemeye" doğru bir evrim izlediğini yazan gazete, Tayyip Erdoğan'ın bu çizgisine tam destek verdi. Başyazıda, "Erdoğan; bir şiir okuduğu için Meclis'e ve yeni hükümete giremiyor. Bu yasak kaldırılmalıdır... Oysa şimdi savcılar, partiyi toptan yasaklamaya çalışıyor. Bu hakaretamiz dava da derhal düşürülmelidir. Erdoğan ve partisine yönelik hukuk saldırısı, sona ermelidir. 28 Şubat dönemindeki yıkıcı müdahaleler tekrar edilmemelidir" denildi.

ABD'ye düşen rol New York Times, bu süreçte ABD'ye düşen rolü de şöyle özetledi: "Türkiye, Amerika'nın en stratejik askeri müttefiklerinden biri. Irak ile savaşta, Türkiye'nin askeri üsleri kullanılmak istenecek. Erdoğan, böylesi bir çatışmada kararı Türk generallere bırakabileceğini ima etmişti. Washington, Türk generalleri nezdindeki nüfuzunu kullanmalı ve onları, demokratik siyasete müdahale etmekten caydırmalıdır."

Turnusol kâğıdı Irak Bir diğer Amerikan gazetesi olan Christian Science Monitor'ün (CSM) başyazısı ise, "Türkiye'de İslam'ı Demokratikleştirmek" başlığını taşıyordu. Yazıda AKP'nin köklerinin "köktendinci İslam"da olduğu, ancak "en yeşil yaprakları"nın Batı yanlısı laik ve en önemlisi, "halk tarafından sevilmeyen siyasi elitin baştan çıkaramadığı" bir parti olduğu saptaması yapıldı. CSM, ABD'nin Irak'a olası saldırısının, AKP'nin "Batı yanlısı tutumu için bir turnusol kâğıdı" olacağını belirterek, önümüzdeki günlerde Türkiye'ye yönelecek Amerikan baskısının niteliğini de ortaya koydu.

Robert Fisk'in yorumu İngiliz The Independent gazetesinin yazarı Robert Fisk ise, AKP'nin başarısına farklı bir pencereden baktı. Fisk, şu anda AKP ile Türk ordusu ve Amerikalılar arasında zımni bir uzlaşma olduğunu ima ettikten sonra, bir "felaket senaryosu" çizdi: "Ancak ABD'nin Irak'a saldırısı, bu ittifak ve vaatlerin hepsini yerle bir edebilir. Müslüman Türkiye, Irak'ın parçalanmasını hoş görmeyecektir. Ayrıca, Washington işgalinde ölecek binlerce Iraklı Müslüman ile duygudaşlık içinde olacaktır. Pakistanlı General Pervez Müşerref'in, Bush'un 'terörle savaşı'na katılımı, İslamcı partilerin zaferiyle aksamaya başladı bile. Şimdi Türkiye de, Amerikalılar tarafından övülen demokrasiyi uyguladı ve yeni bir 'yanlış' sonuç üretti. Böylece, Bush'ın Irak macerasına yeni bir tehlikeli denklem eklenmiş oldu. Amerikalılar, kamuoyu önünde Ortadoğu'da demokrasi istediklerini söylüyorlar; ama gizliden gizliye, demokrasi virüsünün bölgede daha fazla yayılmamasını diliyorlar."


DÜNYA BASININDAN DEĞERLENDİRMELER

Frankfurter Allgemeine (Almanya) Koalisyon hükümeti, seçimlere gitmekle sonunu hazırladı. Yüzde 10'luk barajın düşürülmemesi de büyük hata oldu.

Süddeutsche Zeitung (Almanya) Köklerinin İslam kültürüne dayandığını inkâr etmeyen, aynı zamanda demokrasiye inanan bir hükümet ile bu laik ülke, şimdi ilk kez olağandışı bir sınavdan geçecek. Bu sentez başarılı olursa İslam geleneğine dayalı diğer ülkeler için de bir sinyal olacaktır. Böylelikle Türkiye, modern ve dinamik toplum yapısıyla diğer tüm Müslüman ülkelerden daha başarılı olduğunu ispatlayacaktır. Batının da böyle bir Türkiye'den ancak çıkarı olabilir. Die Welt (Almanya) Halkı kışkırtmak suçundan yargılanan bir kişi, bu kadar kısa sürede, ülkesinin AB'ye girmesini isteyen, IMF ile işbirliği yapacağını söyleyen ve NATO'da kalmasını savunan muhafazakâr bir demokrat haline gelebilir mi? Türkiye, Avrupa için bu seçimlerden sonra daha da yabancı hale gelmiştir. La Libre Belgique (Belçika) Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin laiklik ve bölünmezliğinin garantörü olan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin nasıl bir tavır izleyeceğinin merak konusu. Tayyip Erdoğan güven vermeyi hedefleyen açıklamalar yapıyor ve türban tartışmalarına öncelik vermeyeceğini gösteriyor. Ilımlı İslamcılar; laik, modern ve tüm dinlere saygı gösteren bir devlet yapısıyla uyum sağlamakta iddialı. Avrupa'nın Hristiyan demokrat partilerini örnek alıyorlar. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Güney Kore'de onbinlerin grevi Güney Kore hükümetinin politikalarını protesto eden onbinlerce işçi, dün ülke çapında greve çıktı. Greve öncülük eden Kore İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (KCTU) sözcüsü Sohn Nark-Koo, "Ülke çapında 166 işyerinde 120 bin işçi, öğlen saat 13.00'ten itibaren 10 saatlik greve başladı. Bunlar arasında Hyundai Motor işçileri de bulunuyor" dedi. Sözcü, "Artık taviz yok. Hükümet, yeni çalışma sistemi planlarından vazgeçene dek mücadele edeceğiz" diye konuştu. Güney Kore'nin en büyük otomotiv şirketi olan Hyundai'de işçilerin fabrikaların bahçelerinde eylemler düzenlediği, daha sonra Ulsan gibi büyük kentlerin merkezlerine aktıkları öğrenildi.

İşçi düşmanı yasalar KCTU; hükümetin, çalışma yasasında çok ağır değişiklikler içeren üç ayrı yasa tasarısını meclise sunduğunu hatırlatarak, meclisin bu yasaları reddetmemesi halinde süresiz greve çıkabileceklerini bildirdi. Yeni yasalar; esnek çalışmayı daha da ileri götürerek, işçiler için çalışma haftasını beş güne indiriyor. Ayrıca, ücretler ve izin günü sayısı düşürülüyor. IMF destekli hükümet ise, grevlerin kamu sektörüne yayılmaması için baskı uyguluyor. Yetkililer, kamuda işbırakma eylemlerini "yasadışı" ilan etmişlerdi. Önceki gece, yasağı çiğnediği belirtilen 600 işçi gözaltına alındı. Polis baskısının şiddetlenerek süreceği tahmin ediliyor. Nitekim, Çalışma Bakanı Bang Yong-seok, "grevcilere karşı daha sert önlemler alınacağını" ilan etti.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


İtfaiyecilerin kızıl uyarısı Oliver Morgan - Kemal Ahmed Brad 23 yıllık itfaiyeci. Yıllık geliri 14 bin 150 sterlin ve bu; ipotekleyerek satın aldığı evinin banka taksitleri ile faturalarını ödemeye ancak yetiyor. İtfaiyecilik yapmadığı zamanlarda cam siliyor. Brad, "Haftada 100 sterlin kazandığım ikinci işle geçiniyorum" diyor. "İtfaiyeciler yasaya göre izin almadan ikinci bir işte çalışamazlar, fakat bunu yapmasam yaşayamam." "İkinci iş de yaşamımı biraz olsun düzene sokmama yetmiyor: Ortaokulda okuyan 14 yaşındaki kızım derste kullanmak için resim malzemeleri, 16 yaşındaki oğlum kışlık elbise istiyor. Bunların değil ikisini, birini bile karşılayamıyorum. Ne yapacağımı şaşırdım... Gündüz vardiyasında çalışırken hafta boyunca eve gidemiyor, ofisin bir köşesinde yatıyorum. Başka seçeneğim yok."

Grev kırıcı askerler Londra'daki itfaiye istasyonlarından birinde çalışan Brad isyan etmiş durumda. Geçtiğimiz haftalarda, 50 bin itfaiyeci arkadaşıyla birlikte greve çıkmak için oy kullandı. 1977'den bu yana ilk defa ülke çapında grev kararı aldılar. Onlar grevdeyken yerlerini askerler alacak. "Yeşil Tanrıçalar" denilen 50 yıllık 800 askeri itfaiye aracından oluşan bir filo 300 modern itfaiye aracının; 12 bin asker de 52 bin itfaiyecinin yerini almaya çalışacak. Brad, insanların yaşamının tehlikeye girebileceğini biliyor. Öte yandan, grevin hükümet içerisinde ciddi çatlaklara yol açacağının da farkında. Hatta grevin yayılma olasılığı bulunduğunu, İngiltere'de yaşamı durma noktasına getirebileceğini de biliyor. Ama kendisine reva görülen bunca uygulamadan sonra, eyleme geçme zamanının geldiğini düşünüyor.

İki 'belalı' sendikacı İngiltere'nin en "belalı" iki sendika lideri, Tren Sürücüleri Sendikası ASLEF'in genel sekreteri Mick Rix ile Demiryolu İşçileri Sendikası RMT'nin genel sekreteri Bob Crow'un gündemi, itfaiyeci grevinin demiryollarına sıçraması anlamına gelecek yeni bir grev. Crow ve Rix, itfaiyeciler çalışmadığında demiryolu işçilerinin olabilecek bir kazada ciddi riske gireceğini söylüyorlar. Yasalara göre, itfaiyecilerin yokluğunda işçiler herhangi bir riskle karşı karşıya kalırlarsa çalışmak zorunda değiller. Bob Crow, "Bu durum, kolaylıkla ülke çapında bir demiryolu anlaşmazlığına yol açabilir. 1970'ten bu yana görülen en ciddi iş anlaşmazlığı olabilir" diyor. "Yine Ladbroke Grove'daki gibi bir kaza olursa, 'Yeşil Tanrıçalar'da ne kesim aletleri, ne de solunum araçları var. Askerlerin, insanları tünel ve trenlerden çıkarma deneyimleri yok. Yolcuları böyle bir duruma sokmak skandaldır. ASLEF buna ilişkin yasaları inceletti ve ben de Mick ile sürekli ilişki halindeyim. Yani açıkçası, güvenlik nedenleriyle çalışmaya karşı çıkabiliriz ve bundan ötürü disiplin kuruluna verilemeyiz." İtfaiye sektörü gibi duyarlı ve temel bir sektörde ortaya çıkınca, tek bir grev bile hükümeti zorluyor. Bütün demiryolu ulaşımının da durması, bir felaket olacak. İki taraf da çok büyük oynuyor.

Yeni sendikacı kuşağı Medya sürekli iki ismi öne çıkarıyor: Bob Crow ve Mick Rix. Bu sendikacılar, "aşırı solcu" olarak lanse ediliyor, grevleri kendi politik hesapları için kullandıkları öne sürülüyor. Ama bu durum, Kuzey Londra'nın Arkwright Sokaği'ndaki ASLEF Genel Merkezi'nde kendi işlerini gören iki adamı rahatsız etmişe benzemiyor. Crow; demiryolcuları, Londra metrosunda pek çok greve götürdü. Aynı zamanda, tren sürücüsü olan üyeleri sık sık greve çıkan Rix tarafından da destekleniyor. İki sendikacı; makinistler sendikası AMICUS'u yönetmeye başlayan en eski komünist Derek Simpson ile, İşçi Partisi ile sendikası arasındaki bağı açıktan sorgulamaya başlayan posta işçileri sendikası CWU'nun Genel Sekreteri Billy Hayes'in de aralarında bulunduğu büyüyen bir solcu sendika liderleri grubunun parçası.

Tetikleyici bir talep Bu grubun diğer bir kilit üyesi, yüzde 40'ın üzerinde ücret artışı talebi ile grev çağrısı yapan itfaiyeciler sendikası FBU'nun başkanı Andy Gilchrist. Yüzde 40'lık artış ile, maaşlarını yıllık brüt 21,531'den 30,000 bin sterline çıkarmayı hedefliyor. Bu talep, üst düzey hükümet yetkilileri tarafından 'saçma' olarak nitelendi. Yine de bu istek, özellikle ücret yetersizliği ve kamu hizmetlerinde özel sektörün kullanılması gibi konularda şikayetleri olan UNISON ve GMB gibi kamu sendikalarında da sendikal ruhu ortaya çıkarıyor. FBU lideri Gilchrist, "Hayatını tehlikeye atan bir İtfaiyeci için net 8.50 sterlin saat ücreti istiyoruz. Bu mantıksız bir istek mi?" diyor. Hükümet cevap veriyor: "O kadar da mantıksız değil". Hükümet ücret durumunu yeniden incelemeye aldı. Konuyla ilgili rapor, önümüzdeki ay yayınlanacak. İtfaiye hizmetlerinden sorumlu bakanlık yetkilisi Nick Raysford, "Sendika bu raporun yayınlanmasını beklemeli. İtfaiyecelere çok sempatik yaklaşıyoruz, ücret sorunlarını biliyoruz. Ancak bu sorunları çözmenin de yolu var. O yol da