Viranşehir'de bir gala

Yıl 1980. Koca kapılarına sahipleri tarafından seyirci bulamadığı gerekçesiyle kilitler vurulmuştu. Aradan 21 yıl geçmiş. Hem sinema sahipleri, hem de Viranşehir'liler unutmuş sinemayı... Yıl 2002. 23 Mart Cumartesi. Bölgede sağanak yağış var. Bölgenin konumuyla eşleşmiş filmleriyle birden gündeme oturan Gani Rüzgar Şavata, Viranşehir'de. Viranşehirliler de, "Dava"nın galasına hazırlanıyor. Viranşehir, Ceylanpınar ve ardından Siverek... Siverek sokaklarında konuşa konuşa giderken, bir yandan röportajı yapıyoruz. Şavata da, "Tu be xweş hatin (Hoş geldin) sözleriyle ellerini uzatıp tokalaşanlara yanıt veriyor. Mırra (acı kahve) ikram edenler, kaçak tütünden sigara sarıp ikramda bulunanlar cadde boyunca gösterilen ilgi, sık sık röportajı bölüyor. - Sizce bu sıcak ilgi nereden kaynaklanıyor?? Bana göre, bu sıcak ilgi "Sınır" filminin halkımız üzerindeki tel örgülerin sökülmesinden kaynaklanmaktadır. Buna "Doz"u da eklememizle beraber, Türk sinemasında klasikleşmiş aşk öykülerinin yaratmadığı etkilerden ileri gelmektedir. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte bölünmüş ailelerin bir araya gelmemelerinden kaynaklanan özlemler, bu özleme bir film ile tercüman olmamız, ardından da Türkiye-Suriye'de yakınları bulunanların kucaklaşmasında etkili rol oynayan "Sınır" filminden kaynaklanmaktadır.

- Dava'nın galası için öncelikle Viranşehir'i seçmeniz nereden aklınıza geldi?? Evrensel gazetesinde aylar öncesi okuduğum bir haber üzerine karar verdim. İlçede sinemanın unutulduğu, belediye tarafından sahiplerinden enkazı satın alınıp yeniden halkı sinema ile tanıştırmaya gidilmek istendiği yazıyordu. Dava'yı Viranşehir'de sinevizyon olarak göstermeye, galayı burada yapmaya karar verdim. 2500 civarında tarım işçisinin çalıştığı Ceylanpınar ve ardından da "Drejan" filminde yöredeki aşiret töreleri ve aşiretler bazındaki yaşantı nedeniyle de Siverek ilçesini seçtim.

- Bu bölgedeki aşiretleri konu ediyorsunuz. Bu aşiretlerden size tepkiler ya da tehditler geliyor mu?? Bu soruya yanıt vermek oldukça zor. Yaşanan olayları konu ediyoruz. Elbette tepki gösterenler olacaktır. Gülü seven dikenine de katlanır. Ben de bölgenin bir evladıyım. Şu anda sizlerin yaşadıklarınızı ben de yaşıyorum. Ama; bölgem halkının yaşadıklarını beyazperde de halkın gözü önüne sermek de benim görevim. Fimlerim burada yasaklanırken, Avrupa'da ödül alıyor. Bunlar zorluk değil de nedir? Her şeye rağmen "devam" ediyoruz. Bu gücü de işte cadde boyunca bize kucak açanlardan alıyoruz. Bu güçle "devam" dememiz gerekiyor.

- Yeni film hazırlıklarınız var mı?? Şu anda Siverek ilçesinde AIDS virüsünden yaşamını yitiren Işıkgöz ailesini konu eden ve Kızılay'dan alınan kanın trajedisini sahnelemek istiyoruz. Ardından da Türkiye'den Suriye'ye geçen kaçakçıların yaşamını ve öldürülen 11 kaçakçıyı konu edecek ikinci bir çalışmamız olabilir. Koşullar neyi getirecek onu bilemiyorum. Her iki konuda yörede yaşanan olaylar. İkisini de iyi irdelemek gerekiyor.

- Işıkgöz ailesini konu alacak olan filmin çekimine ne zaman başlayabilirsiniz?? Mayıs ayının ortalarında olabilir. Koşullar neyi getirecek. Bir kadro olayıdır. İstanbul'a döndüğümde başta üç bayan arkadaşa teklif götüreceğiz. Işıkgöz ailesinde, anne Müzeyyen'i canlandırmak üzere, Hülya Koçyiğit, Aydan Şener ve Hülya Avşar'la görüşeceğim. Ölen Rukiye'nin sadece fotoğrafları elimizde var. Bu karaktere uygun çocuk bulmak pek zor değil. Ama, hastane olayı var. Onun için de ilgililerden yardım talebinde bulunacağız.

- Okurlarımıza ve yöre halkına bir mesajınız var mı?? Evrensel okurları ve yöre insanlarına mesajım şu ki en büyük destek duyarlılıktır. Duyarlı bir millet geleceğini tayin eder. Bize de duyarlı olsunlar ki içlerinden biri olarak onlardan bunu bekliyoruz.