26 Eylül 2001 21:00

Arap kralları neden kaçıyor?

Arap kralları neden kaçıyor? ABD yönetiminin Afganistan'a yönelik saldırgan tutumu, Ortadoğu'nun Amerikancı yönetimlerinde sıkıntılara yol açıyor. Bugüne dek ABD'ye birçok konuda tam destek veren bağımlı Arap ülkeleri, Afganistan'a yönelik saldırganlığa destek vermekte ülkelerindeki yoğun halk tepkisi nedeniyle büyük güçlük çekiyor.

Tamamen tıbbi! Gelişmeler karşısında en zor durumda kalan ülkelerden biri Suudi Arabistan. Düne kadar Taliban yönetimini tanıyan bir avuç ülkeden biri olan Suudi Arabistan Krallığı, bu kararından vazgeçmek zorunda kaldı. Taliban ile sıkı ilişkilere sahip olan Suudi Arabistan, ABD tarafından bu ülkeye yönelik bir operasyonun kumanda merkezi olarak kullanılacak. Ancak halk, hem vatandaşları Usame Bin Ladin'e yönelik suçlamalara hem de Afganistan'ın hedef tahtasına konmasına öfkeli. Üstelik bu öfke, Pakistan ve Hindistan'ı aşan bir boyuta ulaşarak koltuk sarsan bir niteliğe bürünmüş olacak ki, Kral Fahd, alelacele sarayını bırakarak ülkeyi terk etti. Fahd'ı Avrupa'ya gönderen danışmanlar ve Prens Abdullah, seyehatin nedeninin tamamen tıbbi olduğunu söylüyor. Kralın başında zaten her an iki düzine doktor beklemekte olsa da. Kralların koltuklarını terk ettiği tek ülke de S. Arabistan değil üstelik. Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt şeyhleri de olası saray baskınlarından çekinerek ülkelerinden ayrıldılar.

İlginç açıklama Bir başka "sorunlu" ülke de ABD'nin en sadık Arap dostu Mısır. AB adına Ortadoğu'da gönüllü bir arabulucu gibi çalışan Hüsnü Mübarek, "dünyayı terörizmden kurtarmak için kurulan koalisyona" katılmayacağını ilan etti. Üstelik ABD'nin tüm dünyaya "Ya yanımızdasınız, ya karşımızda" dayatmasında bulunduğu bir dönemde. Mübarek, geçtiğimiz hafta sonu yaptığı açıklamada ABD'yi şöyle uyarıyordu: "Afganistan'a ya da haydut devlet listenizde yer alan herhangi bir ülkeye saldırırsanız, birçok masum insanı öldürsünüz, tıpkı teröristlerin sizin birçok insanınızı öldürdüğü gibi. Düşmanınızın oyununu oynamayın. Öfkenizin ön plana çıkmasını istiyorlar. Bombardımanınızın yaratacağı yıkım ve kan içinden ABD'den intikam için haykıran yeni bir militan nesli yetişir."

ABD karşıtlığı 11 Eylül öncesinde de giderek büyüyen ABD karşıtlığı göz önünde bulundurulduğunda, bu Arap yönetimlerini daha da zor günler beklediğini öngörmek güç değil. Bu noktada, ABD'nin işbirliği dayatması, bugüne dek aciz bir denge politikası uygulayan ülkelerin ya ABD'ye ya da halkın beklentilerine karşı daha net tavırlar almasını kaçınılmaz kılacak. Şimdilik yurtdışına kaçmak, sağlıklı bir güvenlik önlemi olarak değerlendirilebilir. Ancak ya saldırılar başladığında... ABD'nin dayatmalarının yanı sıra yeniden şekillenen Arap ilişkileri de taşların yerinden oynamasına neden oluyor. Örneğin Suriye, Arap ülkelerinin liderliğine soyunuyor ve bunu, bazı kritik noktalarda ABD politikalarına karşı çıkarak gerçekleştirmeye çalışıyor. ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın geçtiğimiz şubat ayında Bağdat'ın ABD uçakları tarafından bombalanmasının ardından yaptığı Ortadoğu gezisi de ABD yönetimi açısından bir fiyaskoyla sonuçlanmıştı. Arap ülkeleri, Powell'a Filistin sorununu hatırlatmışlardı. Arap halklarının Filistin sorununa ne şekilde baktıklarını, yapılan gösterilerde İsrail'in yanı sıra ABD ile ilgili olarak attıkları sloganlara bakarak yorumlamak mümkün. Tüm bunlar, daha bütünlüklü bir ABD karşıtlığı için zemin hazırlıyor.

Evrensel'i Takip Et