13 Nisan 2015 14:48

Mavioğlu: Sansürü sinsice gizlemeye çalışıyorlar

1977’deki büyük sansür yürüyüşüne dair Yollara Düştük belgeselinin de yarıştığı 34. İstanbul Film Festivali’nde, bir başka belgesel film olan Bakur (Kuzey) gösterimine saatler kala yasaklandı. Bakur’a yönelik engellemeyi ve son dönemde sıkça yaşanan sansür ve yasak uygulamalarını sinemacılara sorduk.

Mavioğlu: Sansürü sinsice gizlemeye çalışıyorlar

Sevda AYDIN
İstanbul

1977’deki büyük sansür yürüyüşüne dair Yollara Düştük belgeselinin de  yarıştığı 34. İstanbul Film Festivali’nde, bir başka belgesel film olan Bakur (Kuzey) gösterimine saatler kala yasaklandı. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından gösterilen gerekçe belgeselerin “eser işletme belgesi olmadığı.” Bu bahaneye yönelik 23 yönetmenin filmini çekmesiyle başlayan tepkiler ise yarışmaların ve ödül töreninin iptal edilmesine vardı. Bakur’a yönelik engellemeyi ve son dönemde sıkça yaşanan sansür ve yasak uygulamalarını sinemacılara sorduk.

‘BİR TAŞLA BİRKAÇ KUŞ VURMAK İSTİYORLAR’  

Ertuğrul Mavioğlu (Bakur’un yönetmeni): Bu ülkede ifade ve düşünce özgürlüğü defalarca çiğnenmiş bir insan olarak mutlak suretle şuna inanıyorum; yasaklar ve sansür birilerinin bahşetmesiyle değil, tam tersine çiğneyerek aşılıyor. Ben 1985 yılından beri gazetecilik yaptım, çok sayıda kitap yayımladım, çok sayıda haberin altında imzam var. Dolayısıyla çok sayıda da davam oldu. Sırf haber yaptığım için, kitap yazdığım için, düşüncemi ifade ettiğim çok sayıda davayla karşı karşıya kaldım. Bunları bilmeyen bir insan değilim. Ama çok sinsice yapmaya çalışıyor bunlar ve hükümetin yıllardan beri uyguladığı tarz bu. Yani sanki kendisi sansür yapmıyormuş da bizi bir takım şeylerde eksik davranmışız gibi bir pozisyona sokmaya çalışıyorlar. Eser işletme belgesi için pazartesi başvurursan falan filan deyip el atından bir şeyler fısıldamaya çalışıyorlar. Yani ‘yemimi attım, gel bunu yut’ diyor açıkçası. Diğer yönetmenler hemen eser işletme belgesi alsın ve bu şekilde sinemacılar arasında böyle bir birlik de oluşmasın istiyor aynı zamanda. Bir taşla birkaç kuş vurmaya çalışıyor. Çok sinsice, çok kurnazca ama çocuğu bile kandıramayacak kadar salakça.
Buradaki insanlar sinema çeken, dertleri olan insanlar. Sinemacılar bugün Bakur’un başına gelenin yarın kendi başına gelebileceğini görebildiği için imza atıyorlar. İşin kötü tarafı festival bu konuda bence eksik davrandı. Bu film gösterilebilirdi. Bunun bir takım cezai ve hukuki yaptırımları olurdu. Onu da festival yapıyorsan göğüsleyeceksin. Atalarımızın bir lafı var; ‘Demirden korkan trene binmesin’ diye. Sen festivale Bakur’u davet etmişsin, yani ben senin evine misafir olmuşum, misafirine kötü davranıyorlar senin evinde. Ben çok utanırım böyle şeylerden. Benim evimde kimse misafirime kötü davranamaz.

SANSÜR SADECE BAKUR’A DEĞİL

Ayşe Çetinbaş (Bakur’un yapımcısı): Şaşkın olduğumuzu söyleyebilirim. Festival gösterimi pazar 16.00’da olacaktı. Cumartesi akşam itibariyle haberdar olduk böyle bir sansür girişiminden. Gösterimin organizasyonunu yaparken böyle bir durumla karşılaşmak bizi doğal olarak şaşırttı. Biz Bakur özelinde bir takım sıkıntılar yaşayacağımızı öngörüyorduk. Filmimizin ticari dolaşıma girdiği noktada sıkıntı yaşayabileceğimizi, eser işletme belgeseline başvurduktan sonra kabul edilemeyeceği ihtimalini de düşünüyorduk elbette ki. Ama şu aşamada, festivallerin bizden talep etmediği, bakanlığın da keyfi olarak zaman zaman talep ettiği eser işletme belgesinin gösterim aşamasında karşımıza bir engel olarak çıkacağını hiç düşünmedik. Bu bütün sinema camiası adına son derece üzüntü verici bir durum. Türkiye’deki sansür mekanizmasının nasıl işlediğinin çok net bir göstergesi. Bu konuda mücadelemiz bundan sonra da devam edecek. Bu sansür sadece Bakur ekibini değil, tüm sinemacıları ilgilendiren bir durum.   

ÖZEL İŞLETME BELGESİ ZORUNLULUĞU KALKMALI

Fırat Yücel (Sinema Yazarı): Bu gelişme çok vahim. Bir kere son anda olması çok komik. Katalogda basılmış, basın gösterimi bile yapılmış bir filmi son anda festival programından bir belgeyi bahane ederek çıkartıyorlar. Sansürün ötesinde büyük bir beceriksizlik de bu aynı zamanda. Bu bir devlet sansürüyse çok beceriksizce uygulanmış bir sansür. Belge eksikliğini bahane ederek bazı filmleri festivallerden çekmeye çalışmaları bildiğimiz bir uygulama. Bu uygulama son 10 yıldır resmi sansürün yerini alan bir sansür biçimi. Ama devlete ve yerel yönetimlere daha keyfi bir uygulama alanı sunan bir tür. 34. İstanbul Film Festivali dahil pek çok festivalde bu belgesiz pek çok film gösteriliyor. Ama öyle bir keyfi yanı var ki istenmeyen bir filmi gösterime saatler kala “güvenliğiniz için” vb. diyerek filmin gösterimini son anda engelleyebiliyor. Bir sürü filmin bu şekilde gösterimi engellendi. Buna karşı ne yapılması gerek; bir kere festivallerden “özel işletme belgesi” zorunluluğunun kalkması lazım. Festivaller özgür alanlardır. Eser işletme belgesi düzenleyen mevduattaki “milleti galeyana getirme” gibi ifadeler son derece muğlak. O kadar muğlak ki istediği filme bunu diyebilir. Bu Gezi filmi de olur, gerilla belgeseli de olur, LGBTİ filmi de olur…
Devletin her yere çekebileceği, istediği festivale dayatabileceği bir yasa var elinde. Buna karşı yapılacak tek bir şey var o da festivallerin, yapımcıların, seyir hakkı elinden alınan seyircilerin buna tavır alması ve böyle koşullarda “biz ne filmlerimizi gönderiyoruz festivallere, ne film izlemeye gidiyoruz ne de festival düzenliyoruz” demesi lazım. Artık bu noktaya geldi. 10 yıldır görüşülüyor, 10 yıldır bu yasada değişiklik yapmadılar. Dolayısıyla hükümetle ya da bakanlıkla bir diyalog zemini de kalmamış durumda. Bugün alınan boykot kararının arkasında daha sıkı bir şekilde durmak lazım. Boykot kararı sadece bu festivale özel bir boykot olmamalı, diğer festivallerde de bu mevzuat bu şekilde sürdürülürse “Biz film yollamıyoruz” demesi lazım meslek birliklerinin.

ELEŞTİRİ YAZARLARIN VE İZLEYİCİNİNDİR

Gürkan Hacır (Haziran Yangını): Bugünkü toplantının da gündeminden görüyoruz ki Sinema, sanat sansür edilemez. Ancak ortada yakıcı bir sorun var; eser işletme belgeleri adı altında festivale dayatmaların olduğunu gördük. Politik sinema yapan bir yönetmen olarak bu çerçevede Bakur’un başına gelenlerin bizim de yarın başımıza gelmeyeceği bir sır değil. çok açık ve rahatlıkla bize de uygulayabilirler. Özellikle böyle bir filme yapılan bu uygulamanın ki daha önce yayımlanan birçok filmde aranmayan bu koşulun Bakur’da aranmış olması aslında politik bir baskıyı da çağrıştırıyor. Bu noktada buradaki yönetmenler sansüre karşı bir tavır olarak 34. İstanbul Film Festivali’nden filmlerini çektiğini belirtti. Biz de Ethem Sarısülük’ün hayatını anlattığımız Gezi belgeseli olarak bilinen Haziran Yangını belgeselimizi bugün itibariyle festivalden çektik. Sinemada sansür kabul edilemez, içeriğine ilişkin eleştirileri bence sadece sinema yazarları ve izleyenlere bırakmak gerekiyor. İzleyenler en güzel cevabı verir.

FİLMLERİMİZ BU UYGULAMALARA UĞRAMADAN GÖSTERİLSİN

Bingöl Elmas (Komşu Komşu! Huuu!) : Artık yeter diyoruz. Yeter çünkü bu mevzuatın oylama kısmına girmemiz lazım. Biz film üreten insanlar olarak bu ülkede üstü örtülen ve örtük kalınması istenen pek çok şeyin üstünü açan, meseleleri aralayan insanlarız. Birilerinin bundan rahatsız olduğu açık. Buna karşı duruş sergilemek, çıktığımız yolu insanlara anlatmak istiyoruz. Buna ister yönetmelik deyin, ister uygulama fark etmez. Bu bir sansürdür. Yıllardır festivaller üzerinden filmlere bu baskı sürüyor ve gittikçe daraltarak bu hale getirdiler. Hem sinemacıların hem de izleyicilerin bu sansüre karşı net bir duruş sergilemesi gerekiyor. Filmlerimizi çekiyoruz, filmlerimizin bu uygulamalara uğramadan festivallerde gösterilmesini istiyoruz.

SİYAD: SANATA BASKI SİSTEMATİK OLARAK DEVAM EDİYOR

Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’nun belgesel filmi Bakur’un, 34. Uluslararası İstanbul Film Festivali kapsamında gösteriminin engellenmesine karşı SİYAD (Sinema Yazarları Derneği) de bir açıklama yaptı. SİYAD açıklamasında, Antalya Film Festivali’nde de yine bir belgesel filmin sansürlenmiş olmasının ardından yaşanan bu gelişme, “Sinema ve sanat üzerindeki baskının sistematik olarak devam ettirildiğini göstermektedir” ifadesine yer verdi.
Bakur’un gösteriminin iptal edilmiş olmasını sansür olarak değerlendirdiklerini belirten SİYAD, herkesi sansüre karşı dayanışmaya çağırdı.
“Bakur’un gösterilmesinin engellenmesine, bahane olarak işletme belgesi alma koşulu gösterilmektedir. Festivallerde gösterilen yabancı filmlerden istenmeyen eser işletme belgesinin yerli filmlerden istenmesi uygulamasına derhal son verilmesini ve mevzuatta bu yönde değişiklik yapılmasını talep ediyoruz. Bu duruma tepki gösteren ve festivalden filmlerini çektiklerini açıklayan sinemacılarla dayanışma içinde olduğumuzu duyuruyoruz.”

Evrensel'i Takip Et