15 Mart 2015 03:56

Kar’s

Kars bize ve onlara dair bir yerdir. İzmir uzakta, İstanbul göğe doğru, Ankara yamuk kravatıyla, Eskişehir eserken, Kayseri ortada kalmışlığıyla, Bursa kendine neden aramakla, Erzurum fiyakayla bakmakla, Kocaeli kanseri solumakla, Lefkoşa şiirle sınanmakla, Girne kendini Bostancı sanmakla, Çanakkale rüzgârdan başı dönmekle, Hatay iç çekişle meşgulken Kars soğuktur.

Paylaş

C. Hakkı ZARİÇ

Orada, zamanın çocukluğunun dinlendiği yerde, şarkıların insana zamandan bahsettiği, insanın zamana kafa tuttuğu yerde kim, neden masum olsun ki!
Yüklemsiz tümceler anlatacak bir şey bulur elbet. Dizelerde kanayan sözcükler derdini dile getirmek için yaslanır şiire. Akşamdır üstelik. Bazen gidecek yeri yoktur şairin. Akşamdır, gideceği yer olsun istemez bazen şair. Kar’s, yanıtlar için ev içleridir. Soğuk bir yana, Kar’s bir yana. Evrilmiş bir yenilginin sokak çalgısıdır Kars. Loş lokantaların buğusu, nemli tavanlardan damlayan soğuk ayrıntı, çatılardan sarkan buz uçlarıdır.
Kars bize ve onlara dair bir yerdir. İzmir uzakta, İstanbul göğe doğru, Ankara yamuk kravatıyla, Eskişehir eserken, Kayseri ortada kalmışlığıyla, Bursa kendine neden aramakla, Erzurum fiyakayla bakmakla, Kocaeli kanseri solumakla, Lefkoşa şiirle sınanmakla, Girne kendini Bostancı sanmakla, Çanakkale rüzgârdan başı dönmekle, Hatay iç çekişle meşgulken Kars soğuktur. Bütün mevsimlerde yorganın altında sevişmenin türküsünü mırıldanır insana.
Yoktur aslında. Hiç olmamıştır. Ne kar yangını, ne baharı bekleyen insanların yüzündeki güman. Biz oraya dair hiçbir ayrıntı saklamamışız çatı katımızda. Trene binip Ankara’ya gitmeyi ya da Ankara’da çakılı kalmayı, hadi bilemedin Sivas’a dair yazmayı Kars sanmışız yıllar yılı. Bu fiyaka bizi Cemal Abi’ye götürmüş. Bir masada olmanın rengiyle konuşmuşuz. Yalandan yamanmışız. İyi gelmiş bize. Sokakta derdini dile getirene uzak durmuşuz. Oysa Kar’s yazmışız ihtişamla. Büyük ve beyaz harflerle Kar’s yazarak kendimizi sunmuşuz piyasaya. Neyse... Büyük şehrin hengamesi nereden bilsin Kars’ı? Uzaktan uzağa, Cemal’den uzağa bu neyin fiyakası diye sormazlar mı? Sormazlar. Haklısınız! Heves ettim aniden.
Her insanın çocukluğu var tabii. Her insan şaşırmalı ağaçlara. Çiçek açan bademlerin sevincine şaşırmalı insan. Beni en çok kar şaşırttı. Metrelerce ve ısrarla yağan kar, çekip gidecek gibi gelmedi asla. Beyaz, bu denli ömrüne kıyamazdı insanın. Beyaz bunca hoyrat olamazdı. Üstelik seviyordum beyazı. Hayatı çekilmez kılmak için bunca uğraşması anlaşılır gibi değildi. Çatılarda metrelerce kar yüksekliği. Avlular ya da kapı önleri anlatılacak gibi değil. Adım atana aşk olsun. Basıp hükmünü ilan etmiş Kar’s için kar. Diz boyu, göbek boyu varlığını vuruyor yüzüne insanın.
Buz. Sonra buz tutmuş ırmaklar, göller, nehirler. Sevincin kızaklarına binmiş çocukların sızılı parmak uçlarındaki mor haytalık. Soğuktan değil, kar sıcağından. Kar yangınından hatta. Çatıların sevinci, yerçekimine kafa tutarcasına, sarkan buzların uçlarından damlayan su, sonra yine buz.
Kimsenin yanına yaklaşamaz üstelik. Söz hakkı yok gibidir. Kendi halinde, müstakil bir kenttir, Kars. Oysa çarpık kentleşmenin kılcal damarlarında dolaşan TOKİ lobisine inat geniş caddeleri, güleç sokakları, insana dair barakaları, uzakta üşüyen kalesi, kesik başıyla isyana çağıran “İnsanlık Anıtı”ndan kalan boşluk, sinemaları, tiyatroları ve esmer gülüşüyle adlandırır kendisini.
Oysa fantastik nedenler toplamıdır o kent. Kardan tipiye, çağlamış derelerden ayı yavrularına, kardelenlerden yeşiline çayırların fikrimiz yoktur aslında. Ama olsun. Fikrimiz olmasa da yazarız. Bin türlü önermeyle adını koymaya çalışırız kentin. Bildiğimizle sınayıp bilmediğimizle yüzleşmemek için uzun yollara çıkmayı planlamayız asla. Ne gerek var oysa. Ne tren mutlu nicedir, ne istasyonu, ne kömürü, ne tezeği, ne fıkrası kalmıştır. Üstelik yorgundur. Fena halde yorgun olmalıdır Hrant’ın kardeşlerinden. Ermeni kardeşlerinin kuyularda inleyen sesi yükseliyor benliğimize. Kimbilir kimden, hangi komşudan kalan yemek tarifi kaynadıkça ocakta, saçlarından kuyulara sarkıtılan genç kızların sesi dolaşıyor aklımızın arkasında. Nerede o duvar ustaları, o yemek yapanlar, o marangozlar, ressamlar, müzisyenler, dülgerler, şairler nerede? Nerede çoğaldı yalnızlık? Neden?
Malakanları nereye koymalı? Hangi sorunun sarmalında saklamalı bu gerçeğin boşluğunu? Uzakta olan kent, yakında olana ne diyebilir ki? Yakındaki uzak kalmak için onca çaba gösterirken üstelik. Kars’ın beyazlığına beyaz yüzleriyle daha bir beyazlık katan Malakanlar neredeler şimdi? O değirmenler kimin buğdayından bahsediyor, ağacın saklısında hangi aşkın sözcükleri mırıldanıyor ve neden kokmuyor elma artık? Bizden olmayana yabancılaşmanın, onu itmenin, gitmesi için çırpınmanın, bilenmiş palayla kan dökmenin diliyle özlüyoruz işte!
Uzun boyları ve uzun saçlarıyla Malakan kadınlar geçiyor sahneden. Yüzlerinde zamanın mahcup soruları. Olmadık acıların göç yollarında, insana aykırı acıları kabul etmediklerinden evinden olanların türküsü mırıldanıyor kağnıların ahşap tekerleğinde. Silah kuşanmayı reddeden insanları yerinden yurdundan etmek ne kadar zor ola ki?
Bahçelerden bahsetmek için çok mu geç? Köprülerden, ırmaklardan, kümbetlerden, bazilikalardan, manastırlardan? Kars kalesinin eteklerindeki, 10. yüzyıldaki adıyla Havariler Kilisesi de denilen Arakelots Kilisesi’nin 1999’dan sonra camiye çevrilmişliğini ve Kümbet Camii adını almışlığını nasıl atlayabilir insan?
Kar’s yoksulluğun ve şiirin karla kaplı yolları. Üniversitesiyle, halk âşıklarıyla, şairleri, yazarları, sanatçıları ve aydınlarıyla nefes almaya çalışan uzaktaki akrabamız. Çok sevdiğimiz ama gidip ziyaret etmek için nedenlerimizin gittikçe azaldığı göz ağrımız.
“Saman Sarısı” şiirinde Nâzım, ‘VeraTulyakova’ya derin saygılarımla’, diye ithaf ettiği şiirinde ne diyordu?
“iki şey var ancak ölümle unutulur
anamızın yüzüyle şehrimizin yüzü”
Kars elbette beyaz.
Daha çok kahverengi. Ama mutlaka uzakta ve mutlaka uykusuz!

ÖNCEKİ HABER

Bence Türkiye bağımlılık yapıyor

SONRAKİ HABER

Bana yeryüzündeki cenneti bulun

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...