26 Aralık 2014 09:23

Sahnesiz sahne

1 sene öncesine kadar Taşkışla’da zemin katta bulunan holde çalışıyorduk fakat oraya prefabrik sınıf yapılmasıyla beraber herhangi boş bulduğumuz bir koridorda veya sınıfta çalışmalarımızı yürütmeye çalışıyoruz şimdi

Paylaş

Bilgesu KARAKULAK
İTÜ

İTÜ’de yıllardır tiyatro sahneleyen bir topluluk var. Taşkışla Sahnesi... Birinci sınıfta okumam sebebiyle bu sene tanıma fırsatı buldum onları, Japon Kuklası adlı oyunlarıyla. Oyun çok güzeldi, fabrika işçilerini konu ediniyordu. Üstelik bu oyundan sonra direnişteki Beltaş işçilerini ziyarete gitmiştik, çok anlamlı olmuştu yani tanışmam. Bu oyunları sahneleyen arkadaşları daha yakından tanımak ve siz Genç Hayat okurlarıyla da tanıştırmak için böyle bir röportaj yaptık. Arkadaşların provasından sonra çalışma alanları olan Taşkışla Kampüsü’nün meşhur orta bahçesinde oturduk ve başladık sohbete. Soğuk havaya rağmen eğlenceli bir röportaj oldu. Hepsine tekrardan teşekkürler.

Öncelikle burada birçok üniversiteden arkadaşımız var. Nasıl bir araya geldi bu grup? Hangi amaçla kuruldu Taşkışla Sahnesi?

Fikri: Taşkışla Sahnesi 2006 yılında İTÜ Taşkışla Kampüsü’nde kurulmuş bir topluluk. 2006’dan bu yana Taşkışla’da kolektif bir şekilde tiyatro üretimi yapmaya  ve okuluna dair söz üretmeye çalışan bir topluluk. 8 yıldır burada tiyatro yapmaya çalışıyoruz. 

Bir sahnemiz yok, koridorlarda ve amfilerde çalışıyoruz. 1 sene öncesine kadar Taşkışla’da zemin katta bulunan holde çalışıyorduk fakat oraya prefabrik sınıf yapılmasıyla beraber herhangi boş bulduğumuz bir koridorda veya sınıfta çalışmalarımızı yürütmeye çalışıyoruz şimdi. Topluluğa katılmak isteyen ve sürece aktif bir şekilde ortak olan herkes üniversite farketmeksizin katılabiliyor topluluğumuza.

SİSTEMİN TEKRARDAN BASKI ÜRETMEMESİ İÇİN...

Son oynadığınız Japon Kuklası oyunu işçileri konu edinen bir oyun. Son dönemde de işçi cinayetleri ve işçi ölümleri gündemde.

Orhun: Japon Kuklası’nı seçmeden önceki yaz çalışmasında bir yazar seçmiştik, Çağdaş İtalyan halk tiyatrocularından Dario Fo’yu. Kazova  işgalinden de etkinlenmiştik o dönem. “Herhangi bir baskıya karşı üretilen tepki; o baskı bir tekil insana uyguladığında tepkinin sönümlendiği, sistemin tekrardan baskıyı ürettiği” ile ilgili bir sözü vardı oyunun, böyle bir yerden kurduk Japon Kuklası’nı. İTÜ’de de bir işçi ölmüştü, işçi ölümlerinin de ardı arkası kesilmiyor zaten. Taşkışla Sahnesi olarak bu tür eylemlere de gidiyoruz. Geçen sene Soma’dan sonra yapılan maden fakültesi işgaline de katılmıştık.

Son hazırlandığınız oyun olan ‘Klaksonlar, Borazanlar ve Bırtlar’ı Kobanê ile dayanışma amacıyla oynayacağınızı açıkladınız.

Can: İstanbul Alternatif Tiyatrolar Platformu var. Genel olarak üniversitedeki tiyatro topluluklarının içinde bulunduğu, hem tiyatral bağlar kurdukları hem paylaşımlar yaptıkları hem de  gündeme dair konuşup kendi içlerindeki problemler üzerine çözüm önerileri aradıkları bir platform. Bu platformda biz de varız. Şu anda 5 üniversite topluluğunu bünyesinde barındırıyor. Önce Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’ndan Tiyatro Boğaziçi Kobanê ve Şengal halkları için bir yardım oyunu oynadı. Bu platforma getirdikleri bir öneriydi. Bize de önerdiler. Biz de grup içinde konuştuktan sonra olabileceğini düşündük, Kobanê ve Şengal halklarıyla bir dayanışma oyunu olarak geçen seneki bir oyunumuzu tekrardan bu dayanışma için oynamaya karar verdik.

OKUL KULÜPLERİ SPONSOR ALMAYA ZORLUYOR

Büyük emekler harcıyor ve oyunlar ortaya çıkarmaya çalışıyorsunuz. Bu konuda üniversitenin desteği ne durumda? Size destek oluyorlar mı?

Fulden: Resmi bir kulüp olarak KSB’nin desteğini alıyoruz. Taşkışla Sahnesi kurulduğundan beri sürdürdüğümüz bir mücadele var, sahne mücadelesi. Biz de faaliyetlerimizi sürdürmek için bir sahnemiz olsun diye yola çıktık fakat okul yönetimi bizi görmezden geldi. Bunun için ilk senelerde eylemler yaptık. O zaman yönetim tarafından duyulmaya başladık. Sadece mekan olarak değil, bir tiyatro topluluğunun üniversite içerisindeki varlığını da gösteren bir şey. Fakat yıllardır bir oyalama politikasıyla karşı karşıyayız. Olur deniyor sonra bütçe bahane ediliyor. O yüzden sahne konusunda neredeyse red olayına kadar geldik. Biz üniversitelerin; derslerle beraber öğrencilerin faaliyetlerini yürüttüğü, sanat-bilim üretebildiği, akademiye katkıda bulunabildiği bir yer olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda burada varlık göstermeye, mücadelemize devam etmeye çalışıyoruz.
Can: Gün geçtikçe okul kulüpleri sponsor almaya teşvik ediyor. Sponsor almayıp okuldan bütçe istendiği zaman işimiz daha da zorlaşıyor. 

Sponsor normal bir şeymiş gibi kabul ettiriliyor. Biz de kulüp olarak sponsorlu faaliyet yapmamak için direniyoruz ve bunun alternatiflerini aramaya çalışıyoruz. Sahne sürecinden de bahsetmek gerekir, blackbox sahne projesi aslında çizilmişti 2013 baharında. Okul bir ara sponsor buldu, daha sonra sponsorun vazgeçtiği söylendi bize. Şu anda da çizilmiş olan blackbox sahneden vazgeçildiği bilgisine sahibiz.

GÖRÜNÜR OLMAYA ÇALIŞIYORUZ

Oyunlarınıza öğrencilerden nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Fikri: Taşkışla Kampüsü’nde ve İTÜ genelinde görünür olmak için senelerdir çaba harcıyoruz. Bu, sadece oyunlarımızı sergilemekle olmuyor. Çok fazla bağlantımız olmadığı için  İTÜ öğrencilerinden çok büyük bir destek alamıyoruz. Okulun gündemine kendi gündemimizi sokamıyoruz. Gezi’den sonra İTÜ Meclisi adıyla İTÜ’deki muhalefet gruplarıyla muhalif klüplerin bir araya geldiği bir topluluk ortaya çıktı. O günden bugüne süren bir oluşum İTÜ Meclisi. O süreç sayesinde İTÜ’deki muhalefetle bir şekilde bağlantı kurmuş olduk. Onlar bizim oyunumuza geldiler. Oyunu BELTAŞ işçileriyle dayanışmak için oynamıştık. Sonrasında işçileri ziyarete gittik. Bu anlamda görünür olmak adına son iki senede biraz daha yol aldık fakat henüz hedeflediğimiz noktaya gelebilmiş değiliz. Sahne sürecini biz daha yeni yeni Taşkışla’nın öğrenci temsilcilerinin gündemine sokabildik.

GÜNCEL POLİTİKA DA TARTIŞMAK İSTEDİK

Oyunlarınızı nasıl belirliyorsunuz, neye göre seçiyorsunuz?
 

Damla: Oyunlarımızı yaz sürecinde belirliyoruz. İstanbul’da kalan arkadaşların eğilimleri, yapmak istedikleri ya da grubun amaçlarını nerede gördüğü oyunlarımızın esas belirleyenleri. Mesela bu soruya geçen seneki oyundan örnek verelim. Geçen sene Dario Fo’nun iki tane oyununu oynadık. Bir tanesi ‘Japon Kuklası’, diğeri ‘Klakson, Borazanlar ve Bırtlar’. Geçen sene Gezi sürecinden çıkmıştık. Oyunlarımızı tartışırken güncel politika da tartışmak istiyorduk. Onun dışında Dario Fo zaten bir halk tiyatrosu yazarı olduğu için grubun halk tiyatrosuyla da haşır neşirliği vardı. Bunu biraz daha derinleştirecek bir çalışma alanı sunuyordu. Bu iki nedenden dolayı seçtiğimiz söylenebilir oyunları. Hep birlikte seçiyor hep birlikte oyun üzerine tartışıyoruz.


ASIRLARDIR ÇAĞDAŞ!

İTÜ kendini Türkiye’ye ve dünyaya ‘Asırlardır Çağdaş’ sloganıyla tanıtıyor. Gerçekten öyle mi?
Tunç: Bir üniversitenin böyle bir sloganı olması ve kendini bu şekilde tanıtması zaten başlı başına ilginç bir şey. Biraz önce üniversitenin sermayeyi üniversiteye sokmaya ve ticarileştirmeye çalıştığından bahsetmiştik. Reklamlarda bütün deterjanlar en iyisidir. Gerçeğin pek öyle olmadığını görüyoruz. Öğrenciler için bu çağdaşlık; akademide beraber bilgi üretimi, fikir paylaşımı, demokrasi anlamına geliyor. Fakat İTÜ’de olan bu değil. Asistanlara açılan soruşturmalar, 6 senede doktorasını bitirememiş öğrencilerin atılması, 50d denilen şey, bunların YÖK’le ilişkisi gözlemlendiğinde durumun o kadar çağdaş olmadığını görüyoruz.


TİYATROLAR GÜNDEMİN HEP ÜST SIRALARINDA!

Tiyatrolar ve sanat da sürekli gündemde. Fakat ne yazık ki tiyatro sahnelerinin yıkılması vb ile gündemdeler. AKM, Emek Sineması son olarak da İstanbul Üniversitesi’nde ÖKM sahnesinin yaşadıkları.
Tunç: Öncelikle Ankara Şehir Tiyatroları’nın kullandığı Akün ve Şinasi Sahnesinin satılması, şu anda akıbetinin belirsiz olması gibi bir durum söz konusu. Özellikle son yıllarda gerek üniversite gerek devlet tiyatroları açısından bakıldığında genel bir mekansızlaştırma politikası izlenildiğinden bahsedebiliriz. Tabi ki bu genel ekonomi politikalarının bir uzantısı. Bu da şu şekilde üniversitelere yansıyor: Üniversitelerde maddi döngüye katılmadan faaliyet gösteren, sponsor almayı kabul etmeyen ya da kolektif faaliyet göstermeye çalışan tiyatro topluluklarına karşı caydırma, uzaklaştırma, mekanlarından etme politikası uygulanıyor. Mekanlar, sahibi olan topluluklar tarafından değil, belli özel amaçlar için belli özel kişiler tarafından kullanılıyor. Bu tartışmaları Gezi’ye kadar vardırmak mümkün.

ÖNCEKİ HABER

10 gence daha Erdoğan'a hakaret soruşturması açıldı

SONRAKİ HABER

Irkçılığın ‘Sözcü’sü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...