24 Nisan 2021 00:11

Kautsky'nin dönüşü

DSA (Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri) adlı teşkilatın logosu

DSA (Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri) adlı teşkilatın logosu | Fotoğraf: Wikimedia Commons

Paylaş

Dünya sisteminin bir zamanlarki lideri Amerika Birleşik Devletlerinde, neredeyse 70 yıldır derin bir uykuda olan sosyalist siyaset, yavaş yavaş gündemin merkezine doğru yol alıyor.

2016’da Bernie Sanders’ın Demokratların başkan adaylarından biri olarak yükselişi, sosyalizm sözcüğünü kamu gündemine soktu. Fakat daha büyük değişim, DSA (“Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri”) adlı teşkilatın, tüm Amerikan tarihinin en büyük sosyalist örgütü haline gelmesiydi.

Türkiye’de bir çok kişinin Lenin ve Troçki dolayımıyla bildiği Kautsky’nin düşünce ve pratikleri, DSA’nın canlanışında kilit bir rol oynuyor.

Karl Kautsky, Alman Sosyal Demokrat Partisinin 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başındaki en önemli önderi. Diğer bir parti lideri, Rosa Luxemburg, reform yoluyla kapitalizmi aşmanın imkansız olduğu uyarısını yapmış... partiyi reformizme çekmeye çalışanlara karşı bir mücadeleye girişmişti. İlk başta Luxemburg’un yanında duran Kautsky, 1920’lerde partinin reformist bir çizgiye oturmasında büyük rol oynadı.

Ancak Amerika’da DSA’nın yücelttiği Kautsky, reformculuğuyla devrimci hareketlerin karşısında duran Kautsky değil. Daha ziyade, 19. yüzyılın ikinci yarısındaki ufak çaplı ve zayıf halk kalkışmalarını ve grevleri, ulusal bir örgütlenmeye dönüştürmeye çalışan Kautsky. Bir anlamda, Lenin’in “Ne Yapmalı”sına ilham vermiş olan, merkeziyetçi Kautsky.

Anti-Leninistlerin Lenin’e atfettiği “İşçi sınıfına dışarıdan bilinç aşılama” gereği hakkındaki argümanlar, neredeyse tamamen Kautsky kaynaklı. İnanılmaz düzeyde iyi bir teşkilatçı olan Kautsky, net politik hedefleri ve genel bir çatısı olmayan Alman solunu, tek bir hatta birleştirdi. Alman işçi hareketini Marksist bir rotaya oturttu. Şu anda DSA’nın özendiği Kautsky işte bu.

Lenin bir zamanlar ilham aldığı Kautsky’ye sonradan niye gayet ağır biçimde saldırdı? Kautsky Bolşeviklere “Siz istediğiniz kadar inşa ettiğiniz sisteme sosyalizm deyin, aslında devlet kapitalizmi kuruyorsunuz” cevabını verdiğinde, aslında haklı mıydı? Bunların Amerikan sosyalistleri arasında nasıl tartışıldığına sonradan değinmeyi umuyorum. Bu yazıda amacım, Kautsky etkisinin daha güncel kısmına odaklanmak.

Şu andaki başat dinamik, parlamenter reform ve kurumsal sendikacılık etrafında bir toparlanma çalışması. “Yeni Kautskyciler”, seçim çalışmaları ve sendikaların sosyalistleştirilmesi yoluyla, kapitalizme son vereceklerine inanıyorlar. Ülkenin dört bir yanında DSA üyelerini, sendikalı şirketlerde kalıcı işler edinmeye yönlendiriyorlar. Kendi kelimelerini kullanacak olursak... “reformist olmayan reformlar”la sozyalizmi inşa edebileceklerini düşünüyorlar.

Fakat... DSA içinde dahi, bu çizgiye yerelci/anarşizan ve sol-komünist/kendiliğindenci itirazlar yaygın. Bu itirazlardan ilki daha yerleşik. Ve teorik dayanakları, “kadro” ağları sağlam. İkincisi (sol-komünist eğilim) daha dağınık. Farklı bir yerden itirazlar geliştiren Leninistler ise, DSA içinde çok zayıf.

DSA dışında bir çok Leninist yapı varlığını sürdürmeye ve/ya yeni örgütsel çatı ve dergiler kurmaya çalışıyor. Ancak, bir iki ana Leninist/Troçkist alternatif, şimdiden DSA’nın içinde erimeye başlamış durumda.

Tüm bu çalkantıyı kapsayan büyük değişim, artık (özellikle muhalefetin içinde) olup bitenin Marksist kuramın diliyle konuşulmaya başlanması. Elbette buna büyük direnç de var ama…

Amerikan solu çok, çok uzun süredir ilk defa, arasındaki ayrımları Marksizm üzerinden tanımlıyor.

Değişimin çapını algılamak için şunu hatırlamakta fayda var: Avrupa sosyal demokratları, reformlar yoluyla kapitalizmi yıkamayacaklarını gördükten sonra, araçlarını (reformizmi) değil, amaçlarını (sosyalizmi) terk etmişlerdi. Bu, kuramsal tercihlerde de bir değişime yol açmıştı:

Kautsky’nin kendi partisi bile, “devrim mi reform mu” tartışmasını kapattıktan takriben otuz-kırk yıl sonra -yani 1950ler’in sonunda!- Marksizme yaptığı bütün referansları rafa kaldırmıştı.

Batı sosyal demokrasisi on yıllar önce buraya gelmişken, bugün neoliberalizmin dünya lideri ABD’de sol teşkilatlar kendilerini Marksist metinler üzerinden tanımlıyorlar. Bu zihinsel bir deprem. Bir dönem kapanıyor.

Uzun lafın kısası… Türkiye’de “Kautsky” sözcüğünü tekrar tekrar duysam herhalde zihnime, kalbime kötü bir tesiri olurdu. Fakat bu ismin Amerika’da muhalif siyasetin bu kadar merkezine oturması, yeni fırsatları muştuluyor. Temkinli ve tetikte bir iyimserlik halindeyim.

Bu dinamikler nereye gider? Yeni Kautskycilik daha devrimci bir yere evrilebilir mi? Yoksa DSA’nın Yeni Kautskycilik üzerinden güçlenmesi, halk hareketlerinin önünde bir set mi olur? Kautsky’ye her türlü referansı tavizsiz bir yerden mi eleştirmek gerekir? Tüm Batı solu için hayati önem arzeden bu soruları yeri geldikçe değerlendireceğim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...