09 Ekim 2020 00:45

"Maraş açılımı" sadece bir seçim taktiği mi?

Maraş'ta gezen insanlar

Fotoğraf: AA

Paylaş

Kuzey Kıbrıs’ta 11 Ekim’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde adaylar arasında yer alan Başbakan Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte 46 yıldır kapalı olan Maraş sahillerini açacaklarını açıklamasıyla ilgili tartışmalar devam ediyor. Başbakan Tatar’ın partisi Ulusal Birlik Partisi (UBP) ile koalisyon ortağı olan Halkın Partisi, alınan bu kararla yine cumhurbaşkanlığı adayları arasında yer alan Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ın devre dışı bırakıldığını söyleyerek hükümetten çekildi. Ancak bu karardan haberi olmayan yalnızca Özersay da değildi. Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da “Adaylardan birine avantaj kazandırmak için alınan bu kararın Türk demokrasisi için yüz karası olduğu”nu söyledi.

Peki, Kuzey Kıbrıs Başbakanı Tatar’ın, Kuzey Kıbrıs’ın Cumhurbaşkanı ve dışişleri bakanından gizleyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte açıkladığı bu karar sadece bir seçim açılımı mı?

Bu sorunun yanıtını verebilmek için önce alınan kararın ne anlama geldiğine ve sonra da bu kararın arkasındaki hesaplara bakalım.

Maraş, Kıbrıs’ta Türkiye’nin 1974’te gerçekleştirdiği harekattan sonra kuzey ve güneyi birbirinden ayırmak için BM tarafından ilan edilen ‘yeşil hat’ üzerinde bulunan ve üzerindeki taşınmazların büyük bölümünün Kıbrıslı Rumlara ait olduğu bir bölge. Ancak Maraş, BM’nin ilan ettiği ‘yeşil hat’ üzerinden olmasına rağmen askeri olarak Türk askeri tarafından kontrol ediliyor. Bu yönüyle Kıbrıs sorununun çözümünde gündeme gelen önemli konulardan birini oluşturuyor. Dolayısıyla Maraş sahillerinin kullanıma açılması kararının hemen ardından uluslararası tepkiler de geldi. BM, tek taraflı adımlardan kaçınılması çağrısını yaparken AB de bu kararın Doğu Akdeniz’de sorunları daha karmaşık hale getireceği uyarısında bulundu. Rusya Dışişleri Bakanlığı da bu adımı “Kabul edilemez” olarak nitelendirdi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu karar alınırken böylesi tepkilerin geleceğini elbette biliyordu. Zaten Erdoğan’ın “Kıbrıs’ın geleceğini artık hayaller yerine somut gerçekler üzerine inşa etme kararı aldık” sözleri de bu kararın tepkiler göze alınarak alındığını açıkça ortaya koyuyor.

Öte yandan Maraş sahillerinin kullanıma açılması kararının zamanlaması, bu kararı aynı zamanda Türkiye’deki Erdoğan iktidarının Kuzey Kıbrıs’taki cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahalesinin aracı haline getiriyor. Akıncı’nın da söylediği gibi, Erdoğan iktidarı bu müdahalesiyle seçimleri Ersin Tatar’a kazandırmak istiyor. 

Erdoğan iktidarının Kuzey Kıbrıs seçimlerine bu kadar açık bir müdahaleyi göze alması, en çok Kuzey Kıbrıs’ın bağımsız bir devlet olduğu tezini zayıflatıyor. 

Öyleyse Erdoğan iktidarı neden her şeyi göze alarak cumhurbaşkanlığı seçimlerini Tatar’ın kazanmasını istiyor?

Çünkü Kuzey Kıbrıs’ta Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının paylaşımı ve geçiş yollarının denetlenmesi bakımından kendisiyle aynı çizgide duracak bir cumhurbaşkanı istiyor.

Hatırlanırsa Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Akıncı şubat ayında The Guardian’a verdiği röportajda Kuzey Kıbrıs’ın Rusya’nın Kırım’da yaptığı gibi Türkiye’ye ilhak edilmesine karşı olduğunu söylemiş ve bu nedenle Erdoğan iktidarı ve fiili ortağı Bahçeli’nin öfkesini üzerine çekmişti. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Kıbrıs’ta iki toplumlu federal bir çözümü savunan Akıncı’yı “Dürüst olmamak”la ve Bahçeli de“Kıbrıs Türk’ünü Rum planına tutsak etmek”le suçlamıştı.

Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kıbrıs’ın geleceğini hayaller yerine somut gerçekler üzerine inşa etme” sözleri, hayal olarak nitelediği Kıbrıs’ta ortak çözüm arayışlarına karşı bölünmeye dayalı bir siyasi tutumda ısrar edildiğini/edileceğini gösteriyor. Görünüşte “Kıbrıs Türk’ünün haklarını korumak” adına savunulan bu politika, gerçekte Kuzey Kıbrıs’ın ilhak edilmesi amacına hizmet ediyor.

Toparlamak gerekirse; Erdoğan iktidarı, yayılmacı emelleri doğrultusunda Doğu Akdeniz’de sürdürdüğü politikanın başarısı için Kuzey Kıbrıs’ta da bu politikaya yedeklenebilecek bir yönetimin oluşmasını istiyor. Bu nedenle Maraş sahillerinin Kuzey Kıbrıs’taki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde açılması, bir yandan bu seçimleri desteklediği Ersin Tatar’ın kazanması ve öte yandan Doğu Akdeniz’deki gerilimle de bağlantılı olarak Kıbrıs ile ilgili pazarlıklarda elini güçlendirmeye yönelik bir hamle olarak anlam kazanıyor.

Ancak şurası da açıktır ki, Doğu Akdeniz’de Türk ve Yunan burjuva gericilikleri arasındaki egemenlik mücadelesi, Kıbrıs’ta iki halkın birlikte yaşamına dayalı çözümü zorlaştırarak Güney Kıbrıs’ta ‘Enosis’çilerin ve Kuzey Kıbrıs’ta da ‘ilhak’çıların elini güçlendiriyor.

Bölge halkları dış müdahalelere karşı çıkıp kendi sorunlarını çözme iradesini ortaya koyamadıkça bu sorunların emperyalistler ve bölge gericilikleri tarafından istismar edilip çözümlerinin daha da zorlaştırılması gerçeği bu kez Kıbrıs’ta karşımıza çıkıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa