12 Ağustos 2020 23:57

Paylaşmak

Fotoğraf: Fırat Turgut/Evrensel

Paylaş

Dünya’nın gidişatı kötü. Türkiye’de durum kötü. Bir yandan salgın, bir yandan döviz, pahalılık, yoksulluk, yoksunluk. Birleşmiş Milletler kürsüsünden Reis’in dünyaya şikayet ettiği 30-40 aile ve Reis’in hiçbir şey yapmadığı onların ülkemizdeki uzantıları durumdan memnun. Milyon dolarları olanlar malları ucuza kapatma peşinde. Tonla altını olanlar mutlu. Sözde her şey insan için. Ama görünen o ki, bu insan denen şey öyle herkesi kapsamıyor. İnsan var, daha insan var. İşsiz sayımız en iyi ihtimalle 17 milyon. Bu sayıya ortalıkta çaresiz dolaşan üniversite öğrencileri, emekli olup maaş alamayan yeteri kadar yaş alamamış olanlar dahil değil. Yakında Rus klasiklerinde okuduğumuz açlık manzaraları ile karşılaşırsak üzüleceğiz.

Ama insanımız da bir yandan bireysel çareler üretme peşinde. Taksim Meydanı’nda içinde 3-5 simit olan tepsisiyle yere yıkılıp harçlık çıkarmaya çalışan müteşebbüs genç, aynı tepsiyi Galatasaray’da, Tünel’de de düşürünce foyası meydana çıkıyor. Milyon dolarlık TV kanalları da zavallı genci dolandırıcılıkla suçluyor. Ne yapsın çocuk? İş verdiniz çalışmadı mı? Okul gösterdiniz okumadı mı? Bırakın parası olan versin.

Birkaç yıl önce Antep’ten Urfa’ya giderken Nizip yakınlarında yol kenarında halka (müşebbek) tatlısı tepsisini düşürdüğü için ağlayan bir çocuk görmüştük. İndik. Çocuk, “Ustam beni döver. Eve para götüremediğim için babam beni döver” diye yarı Türkçe, yarı Kürtçe ağlıyordu. Eşim tatlıları saydı. Hesapladı. Üzerine de 5 lira ekleyip çocuğa verdi. Çocuğa da tatlıları toplayıp hayvanlar yesin diye kenara koymasını söyledi. Herkes mutlu yola devam ettik. Akşam Urfa dönüşümüzde aynı yerde aynı çocuk aynı tepsinin başında ağlıyordu. Durduk. Bizi görünce tanıdı ve utandı. Eşim çıkardı yine parasını verdi. “Niye veriyorsun. Oğlan sahtekar” dediğimizde de “Sabahtan beri burada çalışıp emek harcıyor. Hem de yaratıcı. Hak ediyor” dedi. Hak verdik. Yola devam ettik. Ne biz fakir olduk, ne de çocuk holding sahibi oldu. Belki halen aynı numarayı yapıyordur. Belki de Taksim’deki simitçi odur. Sonuçta parasını aldıkları insanlar en azından Antep’ten Urfa’ya gidecek arabaları ve benzin paraları olanlar. Aynı numarayı yapıp milyar dolarları cebe indiren sahtekarlara ne yapabiliyoruz ki.

Aynı TV’ler bir de haber yapıyoruz sanarak tatil günlerinde 3-5 kuruş yolunu bulmak için araba bekçiliği yapan gençlere takmış. İspark’a verince gıkı çıkmayan 500 bin liralık araba sahipleri “Ağabey arabana bakacağım” diyip 10-15 lira kazanmaya çalışan işsiz genci “Değnekçi mafya”sı ilan etmiş. Ciğeri 3 kuruş etmez adamın kapısını açıp en zavallı şekilde 10 lira isteyen kapı gibi genci ve ona tüm egosuyla kafa tutan züppeyi görünce yüreğim burkuluyor. Ver 5 lira kardeşim. 1 litre benzin paran değil. Mafya dediğin genç akşama kadar kazansa kazansa ne kazanır. Bırak Osmangazi Köprüsü’nü, Yavuz Sultan Köprüsü’nden geçmene yetmez onun kazandığı para.

Ben çocukken Fatih’te o rezalet sesiyle şarkı söyleye söyleye şarkı sözü satan Atom’dan sırf yardım olsun, Atom da bir lokma ekmek yesin diye tüm harçlığı ile tüm şarkı sözlerini alan ablam gelince aklıma, insan olmak geliyor gözlerimin önüne.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa