30 Haziran 2020 00:46

ABD’yle Türkiye… iktidarla muhalefet

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Olay bolluğuyla dolu bir haftanın ardından ancak potpuri ya da kokteyl gider.

ABD Başkan Yardımcısı M. Pence, 26 Haziran Cuma günü ülkede salgının ilerlemesini yavaşlattıklarını ve vaka artış eğrisinin düzleştiğini söyledi. “Kaderin cilvesi”, bir gün sonra, 27 Haziran’da 42 bin vaka sayısıyla ABD rekoru kırıldı.

Salgın ABD’yi silkeliyor. Pazar akşamı toplam vaka sayısı 2 milyon 629 bin 697, toplam ölüm sayısı ise 128 bin 392’di. Dünyanın ekonomisi en güçlü, en gelişkin ülkesi ya, koronada da birinciliği kimseye bırakmıyor.

Sadece virüs değil, George Floyd’un polis prototipine yakışan üç katil polis tarafından sokak ortasında nefessiz bırakılarak canice öldürülmesi silkeledi ülkeyi. Son birkaç ayda 40 milyon kişi birden işsiz kalınca, kapitalizmin bu ve benzeri olumsuz sonuçlarının öfkelerine tavan yaptırdığı milyonlar ABD’nin hemen her köşesinde ayağa kalkmış, “Bu ülkede biz de varız” demişlerdi. “Koca ABD”ydi, ama, işte kendi yurttaşları karşısında aciz kalmış, Trump’ın aklına orduyu halkın üzerine sürmek gelmiş, ama yapamamıştı. O yeterince faşistti, ama ülke, henüz her istediğini yapabileceği kıvama gelmemişti! Halk dişini göstermeye başlamıştı ve burjuvazinin saflarında da henüz karşı koyanlar vardı. Şimdi ABD, bir de salgının ağırlaştırdığı kapitalizmin ekonomik kriziyle silkeleniyor.

ABD, kapitalizmin merkez üssü ve ana karargahı hâlâ. Tek başına diğer ülkelerin tamamından çok silah harcaması yapıyor. Dünyanın jandarması! Dünya hegemonyasına yönelik örgütlenmiş ABD, görülüyor ki, içeride halkına karşı yeterince örgütlenememiş. O kadar silahın sonuçta pek bir anlamı kalmıyor! Yetmez oluyor. Hele virüs silah da dinlemiyor. Silahı bol ABD bir virüsün üstesinden gelemiyor. Çünkü ne hastanelerine yeterince yatırım yapmış ne de silah araştırma-geliştirmesine milyarlarca dolar harcarken önleyici halk sağlığına ve sağlıkla ilgili bilimsel araştırmalara.

Türkiye’nin durumu ABD’yle kıyas bile kabul etmez. Kasası tamtakır. Salgında halka yardım etme yerine halktan para toplamaya kalkışılıyor! Bekçilerle güvenlik sorunu pekiştirilmeye gayret ediliyor, ancak ABD’nin hali gösteriyor ki, bu, sorunu çözmüyor. Halkın gözü bir şey görmez hale geldiğinde istediğin kadar silahın olsun, kâr etmiyor! İşte son PİAR çalışmasının hali. Sözde destek umuluyor, sınavlar konu olunca rakamlarla sabit ve yorumların kapatılması da kanıtlıyor ki, durum vahim: “Oy moy yok. Sandıkta görüşürüz!

Sandık kurulur mu ya da kurulursa hangi koşullarda kurulur, Bahçeli “Seçim Yasası’nı değiştirelim” dediğine göre, örneğin Rize’de bir kişinin kullandığı oy 5, Beşiktaş’ta 2 kişinin oyu 1 mi sayılır, nasıl edilir, bilinmez ama, bu hükümet kazanacağını garantiye almadan seçim yapmaya yanaşmaz görünüyor. Mecbur kalması, yapmazsa olmaz ve bu durumda altından kalkamaz olması lazım.

Gelin görün ki, “muhalefetim” iddiasındaki burjuva muhalefet öylesine gölgesinden çekinir halde ve öylesine halkçı değil ama devletçi ki, bu muhalefetin muhalefetiyle bunun fazlasıyla zor olduğu kesin. AKP’nin seçime mecbur kalıp kaçamaması için sıkışması, sıkıştırılması şart. Yoksa 7 Haziran-1 Kasım 2015 seçimleri bu konuda manevralar yapabildiğini gösteriyor.

Peki, Osmanlıcılık yaparak sıkıştırılabilir mi Erdoğan ve AKP? Rakibinle onun silahlarıyla yarışa girmeyeceksin! Aslı varken sahtesi ya da taklidinin üstün geldiği görülmemiştir. Şu Fatih’in büyük ihtimal Cem Sultan’la tablosu konusu. Tamam siyasal İslamcılar Fatihçi değil Abdülhamid Hancıdır! Onu fazla sevmezler. Ama Osmanlı üzerinden prim yapma, AKP’yi sağdan güçsüzleştirme yaklaşımı para etmez!

Hele şu sokak tartışması. Sokak, halk demektir. Halktan korkan muhalefet ciddiye alınır bir muhalefet olamaz.

Halk TV programcılarına bir soru. Haklı olarak, inanılır olmaları açısından, Davutoğlu ve Babacan gibilerinden önce geçmişte ortak oldukları suçların öz eleştirisini istiyorsunuz. Peki, ama neden, baro başkanları, Ankara Yürüyüşleriyle aksini kanıtlamışken, Kılıçdaroğlu’ndan sokak konusunda söylediklerinin öz eleştirisini istemiyorsunuz? Neden “provokasyon” ya da “tuzak” oluyormuş sokak? Neden çıkmamak gerekiyormuş! Başka nasıl gidecekmiş AKP?!

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...