05 Haziran 2020 23:44

Ne olacak bu sinemanın hali? / 2: Daralma yüzde 50’leri aşabilir

Pembe arka plan üzerine sinema projeksiyonu illüstrasyonu

Pixabay

Paylaş

Geçen hafta salgın sonrası kültür sanat piyasasının genel durumuna bir göz atmış ve sinemaya dair kabaca durumu özetlemiştik. Bu hafta sinema sektöründeki durumun ciddiyetine daha yakından bakabiliriz.

Kovid-19 salgınının Avrupa ve ABD’ye henüz ulaştığı dönemde yani mart ayında dünyanın en büyük sinema zinciri olan AMC Teatres’ın iflas edebileceği haberleri düşmüştü. 1920 yılında kurulan AMC Theatres’in Amerika’da 661 lokasyonda 8 bin 200 salonu, Avrupa’da ise 244 lokasyonda 2 bin 200 salonu bulunuyor. Bu sinema salonu tekelinin salgın öncesi büyük yatırımların altına girdiği ve gelir elde edemediği için temmuz ayında iflas edebileceği belirtiliyordu. Aynı dönemde Türkiye’de sektör kulislerinde 150 salonun bir daha açılmamak üzere kapısına kilit vurduğu ifade ediliyordu.

Aradan iki ay daha geçti ve sinema salonları için, ufukta bir ışık olsa da çok parlak görünmüyor. Öncelikle sinemada parasal büyüklük hesap edeceksek hâlâ en büyük kalemin gişe verileri olduğunu hatırlatarak başlayalım. Dolayısıyla ‘Ne olacak bu sinemanın hali’ diye sorarken öncelikli olarak sinema salonlarını kastetmek durumundayız. Çünkü bu sektörün en büyük gelir kalesi hâlâ bu alanlar. Ancak salgınla birlikte sinema salonları en büyük darbeyi yiyen kesim oldu. Halihazırda Fransa, İngiltere, Almanya, Kore gibi ülkelerde sektörün kaybı yüzde 50-60’lara varmış durumda. 2020’nin son günü itibarıyla salgınla mücadele eden Çin’de bu kaybın yüzde 90’ları bulması bekleniyor. Ayrıca Çin’deki salonların yüzde 30-40 oranında kapanma riskinden bahsediliyor ki, bu da binlerce salon demek.

Dünyanın en büyük sinema pazarı olan Kuzey Amerika’da 2015 sonrasında 11 milyar doların üzerinde seyreden gişe hasılatı şu anda 1.7 milyar dolar civarında. Son girilen veri 28 Mart tarihine ait. Yakın bir zaman önce Moffett Nathanson, ABD gişelerine dair öngörülerde bulunan bir rapor yayımladı. Bu rapora göre, ABD’de salonlar 1 Temmuz itibarıyla açılabilse bile yaklaşık 6 milyar dolarlık bir kayıp ortaya çıkacağı öngörülüyor. Yani bu yılın gişe hasılatının 5 milyar dolar civarında olması bekleniyor. Halen salgının en büyük hasarı verdiği ülke konumunda olan ABD, bir yandan da George Floyd’ın polislerce katledilmesinin ardından başlayan protestolar ve siyasal çalkantıların sektörü ne kadar etkileyeceği sorusu kenarda duruyor.

Türkiye’de ise boxofficeturkiye.com sitesi en son veri girişini 19 Mart tarihinde gerçekleştirmiş. Bu tarih itibarıyla 16.3 milyon seyirci ve 280 milyon TL’lik bir gişe hasılatı söz konusu. Ki bu geçen yılın aynısı. Yalnız bir hatırlatma yapmakta yarar var. Türkiye gişe rakamları geçen yıl seyirci sayısı açısından 10 milyondan fazla küçülmüş, bu kayıp bilet fiyatlarına yapılan yüzde 25’lik zamla telafi edilmişti. Azalan 10 milyon seyircinin hemen hemen tamamı yerli sinemadan kaçmıştı. Yani 19 Mart itibarıyla sektörün içinde bulunduğu durum zaten kötü olan 2019 ile aynıydı. Şimdi buna üç aylık bir arayı da eklemek gerekecek. Türkiye’nin şansı seyirci ilgisinin en yoğun olduğu ocak-şubat aylarını geçirmiş olması. ABD’nin aksine yaz ayları Türkiye’de ‘ölü sezon’ olarak kabul ediliyor. Salonların 1 Temmuz’da açılması planı karşısında bir salon sahibinin “Geçen temmuzda ne kazandık ki, bu temmuz ne kazanalım” dediği kadar ölü diyebiliriz.

Şu an için sinema salonlarının yüzde 30 kapasiteyi aşmamak koşuluyla 1 Temmuz’da açılması planlanıyor. Kimi sinema salonu sahipleri hem ölü sezon olması hem gösterilecek film azlığı hem de seyircinin çekinip gelmeyeceği öngörüleriyle buna pek yanaşmıyor. Bu durumu sorduğum bir salon sahibi, “3 kişiye film göstermektense kapalı olması daha iyi. Çünkü daha az zarar ediyorum o zaman” dedi. Öte yandan bütün olumsuzluklara rağmen salonların 1 Temmuz’da açılmasını ve sonbahardaki yüksek sezona kadar seyircinin salonlara yeniden alışmasının daha iyi olacağını düşünen salon sahipleri daha çoğunlukta. 

Ancak bir gerçek var. Sinema salonları 1 Temmuz’da açılsın ya da açılmasın, seyirci ilgi gösterse bile, salona yüzde 30’dan fazla seyirci alamayacakları için bir maliyet artışı söz konusu olacak. Bu da her zamanki gibi seyirciye yıkılacak.

Bir sonraki yazıda sinema salonlarının ayakta kalabilmesi için neler yapılabilir, yeni filmler nasıl üretilecek, bu salgın sektörün sıkıntılarının çözümü için bir fırsata dönüştürülebilir mi, sorularına yanıt arayacağız…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa