Korona yönetimi...

Tam “Hayret, AKP bir şeyi de iyi yapıyor” demek üzereydik!.. Müzmin ve bilgili/dosyalı muhalif E. Mütercimler ve akılcı araştırmacı muhalif İ. Saymaz demişlerdi bile: Sağlık Bakanı Koronavirüs salgınını iyi yönetiyordu. Mütercimler, hatta AKP’nin olumlu bulup desteklediği üç politika ve tutumundan biri olduğunu söyledi. Sigarayı geçelim, biri Doğu Akdeniz’de “Münhasır Ekonomik Bölge” ilan etmesiydi; “milli mesele”ydi yani ya da milliyetçilik yönüyle desteklemekteydi. Diğeri de, KoronaVirus sorununa yaklaşımıydı.

Milliyetçilik, “milli çıkarlar” denen işçi ve emekçilere ucundan kıyısından zırnık koklatmayacakları zengin burjuvaların çıkarlarının savunulması olarak pespayeliktir, yanına bile yaklaşılamaz. Ama Korona sorununda iyi tutum almış görünüyordu AKP ya da özellikle Sağlık Bakanı.

Silme ülkeler öncelikle gecikmişlerdi. Sonra, ölümler arttığında, gıdım gıdım önlemler aldılar.

Çin, artık müthiş müdahalelerle önünü almaya başlamış olsa bile, virüsü ilk bulan ve ardından virüsten ölen doktoru dinleyip halka açıklama yapmamış ve en safiyanesi “panik yaratmamak” olan gerekçelerle acil tedbirler almaktan kaçınmıştı. Hangi ülke almıştı ki?!

İşte İran! Kumlu doktor ve yurttaşların taleplerine rağmen mollalar cami ve sair ibadet mekanlarını kapatmak bir yana denetimli açık tutmaktan bile kaçındılar. Bir molla bir caminin minberini yalarken, tersine halk, “hastalığa ve Amerikan emperyalizminin komplolarına karşı” toplu namazlara çağrıldı ve izolasyon gerekirken hep birlikte namazlar kılındı.

Şimdi sokağa çıkma yasağı ilan etmek zorunda kalan Avrupalı İtalya Akdenizliliğinin hakkını vererek başlangıçta aldırmadı, Roma turistleri hastalığı hem İtalya’ya hem de gittikleri ülkelere yaydılar.

Halkın en azından sorumlu davranan önemli bir bölümü tedbir alır ve çareyi evlerine çekilmede bulurken Avrupalı burjuvalarla devlet yöneticileri, zarar etmekten kaçınıp bir şey olmamış gibi davranmayı seçtiler. Havaalanları ve okullar açık tutuldu, uçuşlar ve eğitim sürdürüldü. Maçlar ve sair toplu gösteriler devam ettirildi. Geldikleri yer, çoğu ülkenin OHAL ilan etmesi oldu.

Önce çoğu kişi tarafından Çin’e komplo kurduğu düşünülen ABD, “Ulusal Acil Durum” ilan etti sonunda.

İngiliz limoni başbakanı ünlü “Osmanlı torunu”, sorumsuzca “çok sayıda aile en sevdiklerini kaybedecek” açıklaması yaptı, ama İngiltere’de okullar hâlâ açık ve yaşlıların ölümü göze alınarak “sürü bağışıklığı” sağlanma tutumu alındı. Bu, herkesin hasta olmaya bırakılması yoluyla ölmeyip sağlam kalanların “aşılanması”nın amaçlanması demek!

Alman Başbakan Merkel Almanların yüzde 70-80’ninin hasta olacağını açıkladı, ama önlem nanay!

Türkiye, evet, aldığı önlemler hastalığı önceledi. Hastalığın yayılmasını önleyici, olmazsa geciktirici önlemler doğru ve akıllıcaydı. Okulların tatil edilmesi... Açıklamalar iyiydi. Eh! Henüz AKP bilimin sonunu getirmeyi başaramamıştı ve hâlâ geride kalanlarla sözü dinlenen bir “Bilim Kurulu” oluşturulmuştu.

Fiyasko, Umreciler konu olduğunda patladı! Başlangıçta, Bakan, iyi hissetmeyenler ve yurt dışından gelenlerle ilgili iki hafta evde kendilerini izole etmeleri çağrılarında bulunmuştu. “Eh” denebilirdi. Aynı şeyi Umreden gelenlerle ilgili tekrarladı. Gidip evlerinde istirahat etsinler dedi. Hac ve Umreden dönenlerin tavaf edilmesi şeklindeki Türk gelenek göreneği bilmezlikten gelindi. Dönenlerin, AKP’li milletvekilleri ve belediye başkanları dahil birçok kişi tarafından ziyaret edilip öpülüp koklandığı internete düştüğünde mecbur kalındı ve 10 bin 300 küsuru Ankara ve Konya’da karantinaya alındı. 21 bin kişi gidip geldi diye açıklanmıştı. Şimdi 10 bin küsur “canlı bomba” ülkenin çeşitli kentlerinde ortalıkta dolaşmakla kalmıyor ve öpülüp koklanıyor!

İranlı mollaların “toplu namaz” gösterilerinden ne farkı kaldı bu tutumun? Tamam, mollalar gibi minber yalanmıyor ama Umreci yalanması yetmez mi?!

Uzun süre önce bir Koronalımız vardı, çevresindekilere bulaştırarak ikiledi, sayı hafiften artmaktaydı ama hâlâ kontrol altında tutulduğu söylenebilirdi. Umrecilerle kontrolden çıktı denebilir.

Haydi bakalım!