18 Aralık 2019 00:07

Libya iç savaşına resmen müdahale için hazırlık yapılıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan (sağda) ile Libya’daki Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanı Fayiz es Sarrac (solda)

Cumhurbaşkanı Erdoğan (sağda) ile Libya’daki Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanı
Fayiz es Sarrac (solda) | Fotoğraf: AA

Paylaş

Libya’daki iki hükümetten birisi olan Trablus merkezli “Ulusal Mutabakat Hükümeti”yle yapılan anlaşmanın üstünden bir ay geçmedi ama Türkiye’nin Doğu Akdeniz, hatta tüm Ortadoğu politikasının merkezi Libya ile yapılan anlaşma olmuş gibi hareket ediliyor.

Nitekim, Libya ile yapılan “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması” anlaşmasının imzalanmasından beri, ne Erdoğan, ne Çavuşoğlu, ne Akar, ne de AKP ve MHP sözcüleri, günde beş vakit ağızlarından düşürmedikleri, Türkiye’nin Suriye politikasından söz ediyor. ABD Temsilciler Meclisinden, ABD Senatosundan oy birliği ile geçirilen, Türkiye’nin 100 yıllık fobisi, “Ermeni Soykırım Yasası” bile Erdoğan yönetiminin “bekacı” korosunda kendisine yer bulamadı; “Trump Senatodan çıkan kararı imzalamaz” denilerek geçiştirildi!

Yandaş köşe yazarları ve yorumcuları, artık her sorunun çözümünün Libya’da Türkiye himayesinde bir hükümetin kurulmasına bağlı olduğunu açıkça yazıyorlar. 

Yeni Şafak Yazarı İbrahim Karagül pazartesi günkü köşesinde, gelinen yerdeki durumu; “Türkiye, kendisine yönelen büyük bir tehdidi Libya’da durdurmaya çalışıyor. Hem Libya’nın parçalanmasının önüne geçmek hem Türkiye’yi Akdeniz’de boğmaya yönelik planları boşa çıkarıp, savunma kalkanını orada kurmak istiyor. Suriye’nin kuzeyinde yaşadığımızın daha büyüğünü Akdeniz’de yapmalarına izin veremeyiz” diyerek açıklıyor. 

LİBYA HENÜZ YARDIM İSTEMEDİ AMA...

Daha Türkiye ile Trablus merkezli Libya hükümeti arasındaki anlaşmanın üstünden bir ay bile geçmedi; ama bu sürede çok önemli gelişmeler oldu.

  1. Önceki hafta günübirlik bir ziyaret için Katar’a giden Cumhurbaşkanı Erdoğan orada Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz Serrac ile de görüştü. Libya ile ilgili gelişmeler dikkate alındığında, “Erdoğan Serrac ile görüşmek üzere Katar’a gitti” dense yeridir. 
  2. Türkiye, KKTC’de, İHA ve SİHA’ların iniş kalkış yapacağı, takip ve kontrol edeceği bir üs kurdu ve bu üste kullanılacak İHA ve SİHA’lar ile gerekli teçhizat hemen KKTC’ye gönderildi. Üstelik de davul zurna ile ilan edilerek!
  3. Erdoğan’la Katar’a giden Milli Savunma Bakanı Akar ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da Serrac’la Doha’da bir araya geldi. Serrac’ın Türkiye’den asker talebini yazılı olarak sunup sunmadığı bilinmemesine karşın Libya’ya asker göndermek için gerekli hazırlıkların yapılması için Milli Savunma Bakanlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığına gerekli emirlerin verildiği belirtiliyor.

Özetlersek Türkiye, son bir ay içindeki girişimleriyle, Trablus hükümetiyle ilişkilerini, Libya iç savaşına müdahale aşamasına getirmiş bulunuyor.

TÜRKİYE, TRABLUS HÜKÜMETİNİN BAŞARISINA OYNUYOR

Erdoğan yönetiminin asker göndermek istediği Libya, son günlerdeki tartışmalar içinde gördüğümüz gibi, çok kanlı bir iç savaşın sürdüğü bir ülkedir.

Tobruk merkezli General Hafter Hükümetiyle Trablus merkezli Serrac’ın başında olduğu iç savaşta, Hafter güçleri sıkça Trablus kapılarına dayanmaktadır.

Yeni Şafak Yazarı Karagül’ün de yukarıdaki alıntıda açıkça ifade ettiği gibi, Türkiye bölgedeki bütün iddialarını, Trablus hükümetinin Libya’nın tek hükümeti olmayı başarmasına bağlamıştır. Ama bu ihtimalin gerçekleşmesi çok zordur.

Buradaki tek dayanağı ise, BM tarafından tanınan Trablus hükümetinin Türkiye’yi “yardım”a çağırmasıdır. Ama şu da bir gerçek ki BM, Serrac’ın sözcülüğünü yaptığı Trablus hükümetini tanımasına rağmen Libya’ya herhangi bir biçimde silah sokulmasını da yasaklamış durumda. Bu yüzden “askeri yardım çağrısı”nı BM’nin “tanıma” normları içine sokmak oldukça zordur.

Bu yüzden de Türkiye’nin Libya’ya resmen asker göndermeye başlaması, sadece Hafter güçlerinin arasındaki Rusya, Mısır, BAE, Suudi Arabistan ve Fransa, İtalya gibi bazı Avrupa ülkelerini değil, aynı zamanda BM’yi de karşısında bulması kuvvetli ihtimal olan bir girişimdir. Ki, dahası Türkiye’nin askerleri Libya’da, kanlı bir iç savaşta doğrudan savaşın ağır yükünü çekecek bir pozisyonda kalacaklardır.

ŞOVENİZME, MİLİTARİZME KARŞI MÜCADELEYE DEVAM

Erdoğan ve yönetimi Libya’ya askeri olarak müdahaleyi, “1911’de neden Trablusgarp’daysak şimdi de aynı nedenle oradayız” hamaseti üstünden iç politikada kullanacaktır. Ama Libya’ya asker göndermenin Suriye’ye asker göndermek kadar kolay olmayacağı da hem coğrafya hem de siyasetin gösterdiği bir gerçektir. 

Nitekim, Suriye’ye asker gönderme konusunda Erdoğan Hükümetine destek veren CHP de Libya’da evet demiyor. Nitekim CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, “Libya’ya asker gönderme kararını Katar’a asker gönderme kararını nasıl karşıladıysak öyle karşılarız. Biz Mehmetçiğimizin başka ülkelerin topraklarında bulundurulmasına, o toprakları korumada görevlendirilmesine karşıyız. Biz Mehmetçiğimizin kanının Libya çöllerinde dökülmesine karşıyız” demektedir.

Bu konuda CHP’nin tutumuna ne kadar inanılacağı elbette ki tartışmalıdır. Ama CHP’nin baştan böyle açıkça bir tutum alması, en azından Libya’ya asker göndermenin CHP’de olduğu gibi kamuoyunda da destek bulmasının zor olacağına işaret etmektedir. 

Sözün özü, şovenizm, aşırı milliyetçilik, din mezhep istismarcılığı, militarizm üstünden yürütülen kara propagandaya karşı mücadele görevi, Suriye konusunda olduğu gibi Libya konusunda da önemini korumaya devam etmektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...