09 Aralık 2019 00:01

Yapı yapmak

Yapı yapmak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yıllar yıllar önceydi. Öğretim üyesi, eski bir dost, yanılmıyorsam Prof. Dr. Metin Sözen demişmiş ki, “İstanbul’ da yapı yapmak kolay, Örneğin Cengiz (Bektaş) gibi Anadolu’ da yapı yapın da göreyim.”

Bilmem doğru ya da yalan, bana böyle aktarıldı.

Birçok gerçeği saklıyordu bu söz.

Gerçekten zordur Anadolu’ da yapı yapmak. Dün zordu. Ne yazık ki bu gün de zor…

Biz yapı işleri ile uğraşmamışız ki. O işleri Rumlara, Ermenilere, Yahudilere bırakmışız.

Yazılarımda değişik nedenler ile anlattım bunu. Anadolu “asker”  sağlanan yermiş oldum olası. Savaşa da Müslüman olmayanlar değil Türkler – Müslümanlar gidiyor. Yapı işlerini kimler yapacak? Elbette yukarıda saydıklarım…

Üstüne üstlük, değişim  (mübadele) yasasıyla Rumların yapı ustalarını da yollamışız. Yapı işleri berbere, kaptana şuna buna kalmış.

Kısacası beton dökmeyi bilen bile yokmuş Anadolu’ da. Taş duvar örmeyi bilen de…

Her şeyi baştan öğrenmişiz. Doğru dürüst beton dökmek için gerekli gereci bile bulamamışız.

Bir örnek vereyim: Aydın Boysan ağabey, beton dökeceği kalıp için ahşap bulamamış. Kesilme çağı gelmiş ağaçlar bularak kendisine gerekli boyutlarda kestirmiş. Bunlarla beton dökebilmek için,. kalıp yaptırmış. (Aydın ağabey benden topu topu 13 yıl daha yaşlı.) Oysa bugün her yerde keresteciler var. Keresteleri taşımak için yollarımız var.

Kalıpların su kaçırmamaları gerekli. Çünkü betona katılacak su belli ölçüde olacaktır. Yoksa istediğiniz betonu elde edemezsiniz. Su tuzlu olmayacak. Kullanılacak kum da çakıl da tuzlu olmayacak… Kum çakıl belirli büyüklüklerde, oranlı tane büyüklüklerinde olacak. Oysa bırakın doğru oranlarda olmalarını, dereden doğrudan alınan kum çakıl ile ya da deniz kumu ile beton dökülüyordu. Son yıllarda yapılmış yapılardaki betonlarda deniz kabukları çıkmadı mı? 1999 depreminden de bilmiyor muyuz bunları? Ders alabildik mi geçmişten, daha dün başımıza gelenlerden?

Neyse ki “hazır beton” cular çıktı da bir ölçüde kurtulduk böyle sorumsuzca gerçekleştirilen işlerden.  Ya da öyle sanıyoruz…

Mimar Sinan bile diyordu ki: “Eline bir keser alan kendini mimar sanıyor.”

Sıva işleri de böyleydi! Doğru dürüst sıva yaptırabileceğiniz usta bulmak çok zordu. Bulduğunuzla yetinmek gerekiyordu. Amerika’  da bir yapı yaparken tanıdığım, sonradan adına “alçıpan” denilen gereci yurdumuzda üretilebilmesi için büyük bir kuruluşa öneri götürdüğümde, ön yatırımın çok yüksek olduğunu ileri sürdüler, ilgilenmediler. Oysa bugün, özellikle yüksek yapılarda alçıpansız çalışılamıyor. Dökülen kötü betonlar bile onunla örtülüyor. İyi uygulamacılar, sıva işlerinde de başarılı olabiliyorlar.

Size, gerçek yapıcılar için çok alt düzeyde bilgiler aktarmağa çalışıyorum. Birkaç yazı sürdüreceğim bu tutumumu.

“Biri bunu ona söylemeli.” Deniyordu bir çağlarda. Öyle yapacağım. İnanın bugün öğrenimini  (?) bitirmiş genç mimarlar bile bilmiyorlar kimi gerçekleri. Ama herkes depremden söz ediyor.

(Sürecek)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...