Vedat Günyol/önden görmek
Fotoğraf: Envato
“İktidara geçtikten sonra, şan şeref peşinde koşmamak kolay olmasa gerek: Norveç Kralı Haakon’ un makamına tramvayla gitmesi, Gandhi’nin üçüncü mevki trenlerde geziye çıkması gibi örnekler parmakla sayılacak kadar azdır. İktidara gelip de, kendine, yakınlarına, kardeşlerine, damatlarına çıkar sağlamayan, sağlamamaya kalkanlara binde bir rastlarsınız.”
Yukarıdaki yazıyı ben yazmadım. Ocak 1973' te yazmış bunları Vedat Günyol. 46 yıl, neredeyse yarım yüzyıl önce… Ben 2019’ da yazsaydım ne olurdu? Bir düşünün…
Durun bu yazının bir başka bölümünü de alıntılamak istiyorum:
“İktidar böyledir işte, baştakilerin gözlerini duman bürür, kendileriyle yönetilenler arasına aşılmaz engeller koyar, onları içtenlikten koparıp, üstten konuşma, çevresine yüksekten bakma gibi gülüncün gülüncü olmayacak haklar verir onlara.
Otuz sekiz milyonluk Türkiye’mizin en azından otuz milyonunun toprak altı damlarda, gecekondularda, ışıksız odunsuz, kömürsüz radyosuz, televizyonsuz yaşadığı, yaşamak zorunda olduğu ve olacağı bir ortamda, üstün refah içinde bir hayat sürüp, bugün bütün dünyada yoksul halkı kalkınma edebiyatı ile oyalayan. Oyalayabilen iktidar sahiplerinin vicdan rahatlığı insana ancak tiksinti verebilir.
İktidardakilerin, yoksul halkımıza olmayacak umutlar vaat etmek yerine, en azından onlar gibi yaşama koşullarına katlanmaları, katlanmaya çalışmaları, yaşayışlarıyla onlara örnek olmaya çalışmaları gerekmez mi? Gece kondu yaşamasının ağır ağır bastığı bir Türkiye’ de, iktidardakilerin o hayata yaraşır, gösterişsiz bir düzeyde yaşamaya özenmeleri, özenebilmeleri ne güzel olurdu.“
Bunları, dedim ya neredeyse yarım yüzyıl önce yazmış sevgili Vedat Günyol. “Devlet İnsan mı?” yapıtında. Bunlara önceden görebilmek denmez ne denir?
Vedat Beyi, Karaköy’ den tam bir buçuk saatlik bir araba yolculuğunda okuyorum, yeniden. Özlemle…
Nereye mi gidiyorum? Edirne yönünde bir özel üniversiteye… Neden mi? Çünkü benden bir konuşma istediler tasarım öğrenimi yapanlar. Özellikle gidiyorum böyle yerlere. Çünkü en büyük sorunumuz eğitim. Yitiriyoruz bu kuşağı, inanın yitiriyoruz. Hepimizin elinden geleni yapması gerekiyor. Hem de çok, çok ivedi.
Orada 3 saat konuştum. Dönüşte evime dek (Kuzguncuk) iki buçuk saat sürdü. Günde en az 4 saat yol öğrenci için de, öğretici için de… Türkiye gibi yarısı açlık çizgisinde yaşayan bir ülke için olacak şey mi bu?
Dönüşte, arabayı kullanan dostum usta sürücü bütün kurallara uydu. Birçok sürücü güvenlik yoluna girerken o girmedi. Çok para ödeyeceği için değil. Öyle ya, yasaklanmış o yandaki yola girmek. Bu suçu işlediniz mi şunca para ödüyorsunuz. Ama o kurallara uymayı sürücülüğün koşullarından sayıyordu. O yola girerek bizi sağlayan “kırmızı plakalı” arabalar vardı. Yoksa bu üst görevliler, yöneticiler için suç sayılmıyor muydu?
Ben yine Vedat Günyol okumaya dönerek kendimi dinginleştirmeye çalışıyordum.
- Vedat Günyol/İnsancılık -5- 22 Mart 2020 20:39
- Vedat Günyol/İnsancılık -4- 22 Mart 2020 20:40
- Vedat Günyol/ İnsancılık-3- 15 Mart 2020 19:30
- Vedat Günyol / İnsancılık -2- 09 Mart 2020 00:00
- Vedat Günyol / İnsancılık 02 Mart 2020 00:01
- İçin aydınlığı 24 Şubat 2020 00:00
- Süreklilik 16 Şubat 2020 23:30
- Yetmiş beş yıl sonra soykırım 09 Şubat 2020 22:35
- Yine deprem 02 Şubat 2020 22:30
- 25 Ocak 2020 (Bir gün sonra) 27 Ocak 2020 00:05
- Eğitim eğitim eğitim 19 Ocak 2020 22:47
- 24 Aralık 2019/Bruno Taut'un ölüm yıldönümü 13 Ocak 2020 00:08