28 Ekim 2019 00:00

Mimarlığın Sınırları-2

Mimarlığın Sınırları-2

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kimi ülkelerde önce mimarlık eğitimi yapılır. Bu bir biçimlenme, “formasyon” dur çünkü.

Sonra yukarıda saydığım dallardan birine ayrılınırdı.

Kimi ülkelerde yalnızca “Tasarım” bölümü vardı, yükseköğretim dalları arasında.

Mimarda orada yetişirdi. Danimarka’da olduğu gibi.

Böyle bir okulda yetişmiş yurda dönmüş bir mimarı bizim Mimarlar Odası üye olarak almamıştı.

Ben de yazarım, ozanım. Bugüne dek 111 kitap yazdım.

Ozan olarak, yazar olarak da ödüller aldım. Ulusal ve uluslararası…

Ve gerçekten tasarımdan kazandım yaşamım için gereken parayı.

Belki de kazandığımla yetindiğim için işimi satmaya hiç kalkışmayabildim.

Benden önceki kuşağın mimarlık dışında bir başka gelir kaynağı sağlamağa çalışması da mimarlığı doğru dürüst yapabilmesi içindi. Buna inanıyorum.

Üniversitede yapılan dört yıllık mimarlık eğitiminin “mimar” olmağa yetmediğini herkes bilir.

Başka ülkelerde bu eğitim mimarlar odasına üye olarak alınmağa yetmez. Ayrıca, örneğin Almanya’ da 3-4 yıl bir mimarlar odası üyesinin yanında çalışmanız gerekir. Asıl orada öğrenirsiniz yapmayı. Yapmayı bilenin yanında… Sonra orada yaptıklarınızla odaya başvurursunuz. Yaptıklarınız bir kurulca yeterli görülürse mimarlar odasına üye alınabilirsiniz.

(Bu süre değişik ülkelerde başka başkadır. Bunu yıllarca önce, bir bşka yazımda anlatmıştım. Suriye’ de örneğin, mimarlık eğitimine başlamanızdan mimarlık yetkisini almanıza dek geçen süre yaklaşık 17 yıl imiş. Amerika Birleşik Devletlerinde hiç almayabilirsiniz.)

Kısacası “mimar” olmak kolay gelmeyebilir kimilerine. Ya bu eğitimi bırakıp bir başka dala geçerler. Ya da başka yollara saparlar. Böyle yapmışlarsa asıl yeteneklerinin bir başka dalda olduğunu anlamışlardır demektir.

Bizde dal seçimi, genelde, kişinin istemine bağlı değildir biliyorsunuz. (Bu nedenle mutsuz kişilerin sayısı sanıldığından çoktur.)

Mimarlık eğitimine başlamışken bitirenler de vardır. Bunlar mimarlık uygulamasında, gerçekleşmesinde çeşitli konumları seçebilirler. Uygulamacı olurlar örneğin. (Keşke böyle kişiler çoğalsa da iş kasaba, bakkala kalmasa. (Biliyorsunuz, bir mimarı ya da mühendisi kendisine aylıkla bağlayan herkes üstenci (müteahhit) olabiliyor ülkemizde.) Benim söylediğim türden uygulamacılar tasarımcı mimarla üste,ci arasında yer alırlar. Yapım yönetimini üstlenirler. Tasarımcı mimar uygulamacının dilinden anlamayabilir çünkü. Ya da uygulama alanındaki gereç yeniliklerinden güncel bilgilere ulaşamayabilir. Kısacası, böyle bir kişi uygulamada kolaylaştırıcı olarak cayılmayacak kişidir. Almanya’ da “Bauleiter” denilir böylelerine. İngilizcede “Contruction manager”…

Ya da işliğinde tasarımcı mimarın eli kolu olur. Tasarımların doğru uygulanmasını sağlar. Bizde böylesi kişiler yasal tanım olarak belirlenmemiştir. Eksiktirler… Bu nedenle yapılarımız istenilen nitelikte olmamaktadırlar.

Kısacası mimarlığın bitim çizgileri (sınırları) istenilen genişlikte değildir.

Mimarlık bir orkestra işidir. Başka deyişle bir orkestrayı yönetme işidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...