12 Kasım 2018 00:54

Peyzaj mimarlığı -4 | Ağaçları korumak

Peyzaj mimarlığı -4 | Ağaçları korumak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ağaçların da anıt yapılar gibi korunmaları gerekiyor.

Onlar da bakım istiyorlar elbette

Kimi duyarlı kişiler bana telefon edip bu konuda ne yapabileceklerini, nereye başvurabileceklerini soruyorlar. Taa Bakırköy’den telefon edip “Evimin önündeki ağacı kesiyorlar. Bir şeyler yapın!” Diyenler de oluyor.

Kozak yaylasında (Bergama) bir köyde, 10 çınar ağacını kesip yerlerine kültür yapısı yapmak isteyen bir muhtarın neredeyse yakasına yapışıyordum yıllar önce.

( Nerden bilecek, yüzlerce yıl önce Bergama’ lıların, yendikleri Roma’ lılara ödence ( tazminat ) olarak bir orman diktirdiklerini.

 Muhtarın kestirmek istediği çınarları da, en az yüz yıl önce, biri Türk öteki Rum iki yakın arkadaş bir biri, bir öteki dikmişlerdi. )

Daha sonra konuşma yapmak üzere bizi Manisa’ ya çağırmışlardı. Türk – Yunan Dostluk Derneği Başkanı olarak benimle, yakın dostum Herkül Milas’ ı… Orada bize de yan yana birer çınar diktirdilerdi.

Kavurmacılar (Edremit/Güre) köyünün bir çamı vardır: Gelin Çamı… Gelin, baba ocağından getirilip, tersine yerleştirilen kazana basıp ata bindirilir. Çamın çevresinde üç kez dolaştırılır. Bu yapılmazsa gelinin çocuğunun olmayacağına inanılır. Çam hastalandı. Koru ormanlarının eski yöneticilerinden, orman mühendisi, liseden sınıf arkadaşımı aradım hemen. Geldi. Ne yaptıysa yaptı, iyileştirdi koca çamı. Çam daha uzun süre “tavaf” edilebilecek.

İstanbul Lisesinin bahçesinde bir çınarı koruyabilmek için, o günün parasıyla üç yüz bin lira giderimiz oldu.  Güncelere konu olduk… Oysa daha birkaç hafta önce Kuzguncuk’ da, kablo geçireceğiz diye koca bir ağacın köklerini kestiler. Yıkıldı ağaç. Yerine bir fidan diktiler.

Bilenle bilmeyen bir olur mu?

Avlulu bir medrese yapısındaki (anıt idi elbette) olmazsa olmaz kuyu (sarnıç desem daha doğru) körletilmişti. Oysa orada yapının temel suları birikiyordu.  Temel sulardan kurtulunca yapı da dengeleniyordu. Kuyu körletilince yapıda oturmalar çatlaklar oluşmuştu. Bir simge olan çınar kesilmişti. Kuyunun nerede olduğunu sordum. “Kuyu olduğunu nerden biliyorsunuz?”  Diye şaşkın sordular. Bizim atalarımız kuyusuz (susuz) çınarsız medrese, giderek avlu yapmamışlardır ki.

Bir kentimizde’ de tüm tarım mühendislerini çağırdım, on yıl önce mi ne, onlara sordum:

“Bu yörenin ağacı ne?”

Yanıt alamadım. Ana caddeye palmiyeler dikilmişti. Onlar da beşinci kata dek uzayıp gitmişlerdi… Ne gölge ne bir şey… Palmiye dikince Akdeniz ülkesi olmuşlardı sözüm ona. Çevrelerine de bir metre yüksekliğinde tuğla duvar örmüşlerdi. Ağaçları boğmuşlar, ölmelerini bekliyorlardı sanırım. Duvarları yıktırabildim.

Bütün bu ayrıntıları bir şeyleri örneklemek için anlattım.

Her alanın uzmanı var değil mi? Bu uzmanlar önce kendilerine, sonra birbirlerine, sonra da topluma karşı sorumlu olmalı değiller mi ?

“Bilirsin ki bilmezsin

Bir bilenden sormazsın

Bilirsin ki sorarsan

Bilmediğin bilirler.”

Ne çok yineliyorum son günlerde bu sözleri bilseniz.

(sürecek)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...