22 Ekim 2018 00:50

Peyzaj mimarlığı ile tanışmam

Peyzaj mimarlığı ile tanışmam

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Peyzaj Mimarlığı” uzmanlık alanıyla tanışmam 1956 yılında Münih de (Almanya) oldu. Almanca “Landschaft Architektur” deniyordu. İngilizcesi de “landskap” idi. Öğrenim gördüğüm Münih Teknik Üniversitesi’nin Mimarlık Bölümü’ nde yardımcı ders ya da seçmeli dersler arasındaydı. Daha önce böyle bir ders duymamıştım. İlgimi çekti, seçtim. Bir yarıyıllık dersti… Ertesi yarıyıl bir daha seçtim.

Düşünün, bitkilerle, çiçeklerle bir tablo yapıyorsunuz… Yaşıyor… Yaşıyor… Canlı…

Her mevsimde yaşayan bu görüntüde öğelerin eni –boyu, renkleri değişiyor. Kıskanılası bir durum…

Eğitimden sonra, iki büyük ustanın ortak bir işlerini yürütürken de, ilk kez bir peyzaj mimarı ile tanıştım: Paolo Nestle. Bizim tasarladığımız evin bahçesini nasıl düşündüğünün çizimlerini getirdiğinde söylediği her şey bana ilginç gelmişti.

(Hemen başta söylemeliyim, Türkçemizde neden “peyzaj” denmiş bugün de anlamıyorum. Örneğin “Doğa Mimarlığı” dense daha anlaşılır olmaz mıydı? Hem de alanı daha bir genişlemez miydi? Uzmanları bunun üzerinde bir daha düşünürler mi bilmem.)

Yurdumuzdaki Peyzaj Mimarlarıyla da daha Almanya’da iken tanıştım.

Türkiye’ ye gelip giderken, İzmir’deki Efes otelinin önündeki bahçenin düzenlemesi de çok ilgimi çekti. Çok beğeniyor, seviyordum.

Sordum…

Prof. Sadri Aran ile yardımcıları (asistanları) Günel Akdoğan ile Yüksel Öztan’ ın adlarını verdiler.  

Kısacası, bir ustanın kendinden önce bir işiyle, yaratısıyla tanışıyordum. Bu öyle güzel bir duyguydu ki…

Bir yeri ağaçlandırmanın da, bu uzmanlığın konuları içinde olduğunu Ankara’ da öğrendim.

Öğretim görevlisi olarak  ODTÜ ne çağrılmıştım. 1962 yılının sonlarıydı. Bütün üniversite çalışanları ağaç diktik, suladık, baktık… Güzeller güzeli bir orman oluştu. Yıllar sonra Kemal Kurdaş ile (rektör) İstanbul’da, Anadoluhisarı’ nda karşılaştığımızda,

“Kuvay- i Milliye gibi çalışmıştık değil mi Cengiz?”

Demişti.

Başta, Tarım Fakültesinden sorulduğunda, “% 95 verimsiz olur” yanıtı alınmıştı. % 100 verimli olmuştu oysa. Ankara’nın havasını etkilemişti. Kemal Kurdaş’ a da Ağa Han ödülü getirmişti…

Sonra oralardan geçen yol tasarladılar, kendileri, sanırım tek ağaç dikmemiş olanlar.

Neden böyleyiz biz?

Birimizin yaptığına yurt dışından en büyük ödüller verilirken, başka birileri bozuyorlar  o güzelim işleri.

(sürecek)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...