17 Ekim 2018 00:20

Ne kadar örgütlenme o kadar mücadele, ne kadar mücadele o kadar örgütlenme!

Ne kadar örgütlenme o kadar mücadele, ne kadar mücadele o kadar örgütlenme!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ekonomik krizler elbette patronlar için de krizdir. Çünkü patronlar da krizde işlerini eskisi gibi yürütemezler. Yeni yollar, yeni imkanlar geliştirmek, olmadı, “böyle günler için” diye bir kenarda tuttukları “zulaları” da artık ortaya çıkarmak zorundadırlar. Ama, onlar, krizi ortaya çıkardığı problemleri, zaten düşük ücret, artan fiyatlar karşısında “geçim zorluğu”nun pençesine attıkları işçileri daha da zora sokmadan çözmek yerine, krizin ortaya çıkardığı problemleri işçilere yıkarak çözmeyi tercih etmektedirler.

“Kriz var”, “Fabrikayı küçülteceğiz”, “İşler eskisi gibi yürümüyor”... denilerek geçim kaygısı yanında işçileri bir de iş kaygısının (işsizlik korkusu) derin çukuruna iterek, patrondan gelen her isteğe boyun eğmeleri için ortamı oluşturmayı amaçlarlar.

Bugün de bunu yaşıyoruz.

Bugün, ekonomik krizin henüz başında olunduğu bir dönemde, “ileri görüşlü patronlar”, gelecekte olacakları düşünerek, bugünden krizin bugünkü ve muhtemel yükünü işçilere şimdiden yıkarak, krizi kedileri için kâra dönüştürmeyi krizden çıkış programı olarak hayata geçirmeye çalışıyorlar.

Evrensel’i izleyen okurlarımızın açıkça gördüğü gibi, işçilere yönelik baskılar, işten çıkarmalar olarak hızla çoğalmaya başladı. Baskılar karşısında birleşmek, sendikasız yerlerde sendikalaşarak baskılara karşı direnmek isteyen işçilerin patronların hedefi haline geldiğini görüyoruz.

Krizin yükünü reddetme mücadelesinin adımları olarak ortaya çıkan mücadele eğiliminin patronlar tarafından daha baştan boğulmak istendiği anlaşılıyor. Bu yüzden de işçilerin işyerinde giriştiği işten atmalara karışı direnme ve buna paralel olarak sendikalaşma girişimlerine karşı patronların “işten çıkarma” gibi bugün “işçilere verilebilecek en ağır ceza” ile karşılık verdikleri görülüyor.

Görünür gerekçe ne olursa olusun, burada patronlar gerek kendi işletmelerine has özel sıkıntıları, gerekse genel, yani krize bağlı gelişmelerin yol açtığı sorunları aşmak için faturayı işçiye çıkarmayı ezberlenmiş bir yol olarak devreye sokmaktadırlar. Burada karşılarına çıkan başlıca engel ise işçilerin direncidir.

Bu yüzden de patronlar “onca sıkıntıları” arasında en dikkat ettikleri konu işçileri örgütlenmeleri olmaktadır. Bunu da krizden çıkmanın en kestirme ve klasik yolu olarak işten atmaları devreye sokmaları, işten atmalara karşı muhtemel direnişler için şimdiden önlem olmak üzere, sendikalaşma mücadelesine de önderlik eden, edebilecek olan işçileri tasfiye etmeyi ilk hedef edinmiş görünmektedirler.

Elbette bundan; “Madem patron direnen işçileri, mücadele eden işçileri atıyor o zaman mücadele etmekten vazgeçelim. Eğer mücadele etmezsek patron da bizi işten atamaz sonucu çıkmaz. Tersine eğer, işçilerin patronlar tarafından kolayca işten atılmasını önleyecek güçte bir direniş örgütlenemezse, şu bir gerçek ki patronlar;

- Krizin yükünü işçilere yıkmanın en dolaysız yolu olan işten çıkarmaları daha da yoğunlaştıracak,

- Krizin yükünü işçilere fatura etmek için alacağı diğer önlemleri daha pervasız bir biçimde dereye sokacak,

- İşten atmalar üstünden yaratacağı korku ve karamsarlık ikliminde de işçilerin kazanılmış haklarını bile çiğneyecek, ücret, TİS’ler ve öteki taleplerini bastırmada her yolu denemede bir sınır tanımayacaktır!

Çünkü işçi sınıfının sermaye karşı mücadelesinin uzak ve yakın tarihi açıkça göstermektedir ki, işçilerin hakların savunmasının tek yolu, kendi talepleri etrafında örgütlenmek, sendikalarını işçi sınıfının örgütlenme ve mücadele merkezleri olarak inşa etmektir.

Bu önemli dersin bugünkü karşılığı ise; işçilerin işyerinde, işkolunda ve ülke sathında sendikalarda örgütlenmesi, elbette ki sendikalarını da sendikal bürokrasinin tasallutundan kurtararak, bir sınıf örgütü haline getirmektir.

Bu günkü kriz koşullarında bu amaç; işyerlerindeki işten atmalar başta olmak üzere krizin faturasını işçilere çıkarmak için devreye sokulan önlemlere karşı mücadeleden geçmektedir.Bu yüzden bugünün parolası, “Ne kadar örgütlenme o kadar mücadele, ne kadar mücadele o kadar örgütlenme”dir!

Bunun ön koşulu ise işçilerin, taleplerini öne çıkararak aralarındaki din, mezhep, milliyet, siyasi...tüm ayırımları bir yana itip talepleri etrafında birleşmek için harekete geçmeleridir!

Başka bir yol da yoktur!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...